27 Şubat 2015 Cuma

Yoldaki Kadın...

Biliyorum bize hayatını kolaylaştırmadığımız için kızgınsın. Belki haklısındır da, sabahın en erken saatlerinde işe gitmek zorunda olduğunda, neden diğer çalışmayan kadınlar var iken neden ben diye de soruyor olabilirsin. Yanında her sabah çekiştirerek okuluna götürdüğün evladına kötü davranıyor olmanın sebebi topluma duyduğun öfkede olabilir. Bunun farkında mısın bilmiyorum. Seni daha önce Karalamalarıma yazmıştım. Geçen seneler senin davranışlarını, bizimde senin çözüm ortağın olmadığımız gerçeğini değiştirmemiş. 

Sen yine sabah elinde bir poğaça ile çocuğunu çekiştirerek götürüyor, ve poğaçayı yemediği için kafasına vuruyor sonrada çocuk ağlayınca bu seferde neden ağlıyor diye tekrar vuruyorsun. 

Aslında Toplumun bu duyarsızlığına, sıkıntını paylaşmamasına, haline ve ahvaline kör, sağır, umursamaz kalmalarının sıkıntısını evladından çıkarmaya çalışıyorsun. Böyle yapma, evladına kötü davranma. De ki "Ey İman ettiği iddiası ile ortalarda  caka satan Topluluklar, bu halimizi görün ve Allahın size bizim ile paylaşmanız için verdiği nimetlerden bize de verin. Verdiklerinizi başımıza kakmayın, bizi aşağılamayın, bizi hor ve hakir görmeyin" Sonrada şu ayetleri hatırlat ki içimizde aklı selim kişiler çıkıp sana ve diğer fakir kardeşlerine yardımcı olabilsinler.


Bakara Suresi 262
Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir. 

Bakara Suresi 264
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın

Müdessir Suresi 264
Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.

Zariyat Suresi 55
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.

Baharın İlk Habercileri Görüldü...



26 Şubat 2015 Perşembe

Buyurun Ülkemiz abuk sabuk işler ile uğraşırken, Japonların İnsan görünümlü ROBOTLARI..

BESDER Öğrencileri ve Balkan Gönüllüleri Kahvaltıda Buluştular

        
    Her ayın son Pazar günü Besader’in düzenlenmekte olduğu kahvaltıprogramında Balkanlı öğrenciler ve Balkan gönüllüleri bir araya gelmektedirler.  Geleneksel hale gelen halk-öğrenci buluşmasının gerçekleştiği kahvaltı programlarında her ay farklı bir Balkan ülkesi; slayt gösterileri, fotoğraf sergileri ve o ülkeden gelen konuşmacıların konuşmalarıyla katılımcılara tanıtılıyor.

 Ekim ayında Kosova, Aralık ayında Bulgaristan tanıtılırken 22 Şubat Pazar günü yapılan son kahvaltı programında ise katılımcılar Makedonya’yı daha yakından tanıma imkanı buldular.

Yapılan kahvaltının ardından Kur’an-ı Kerim okunması ile başlayan programda, Besader adına sahneye gelen Mehmet Sönmez, kahvaltıya katılan Balkan gönüllülerine ve Balkanlı öğrencilere ‘hoşgeldiniz’ derken Besader’in yaptığı faaliyetler hakkında da kısa bir bilgi verdi. Besader tanıtım slaytının gösteriminden sonra, programa katılan misafirler adına Marmara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.
Erol Özvar’a ve eski İ. Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Kuzey Ajansı sahibi sayın Erhan Erken’e selamlama konuşmaları yapmak üzere söz verildi.
 Erol Özvar hoca öğrencilere kendilerini çok iyi yetiştirmeleri konusunda tavsiyelerde bulunurken, Erhan Erken de; artık Balkanlara turistik geziler düzenlemenin ötesine geçerek oralarda kalıcı ve istihdam oluşturucu projeler yapmanın vaktinin geldiğini söyledi. 

Programın ikinci kısmını oluşturan ülke tanıtımında, öğrencilerin hazırladığı Makedonya tanıtım slaytının seyredilmesinden sonra konuşmalarını yapmak üzere kürsüye gelen Makedonya Kültür Bakanı Müşaviri Sayın Behuciddin Şahabi, öncelikle Balkan gönüllüleriyle Balkanlı öğrencileri bir araya getiren ve bizleri de bu programa davet eden Besader’e çok teşekkür ediyorum, diyerek sözlerine başladı.



 “Balkanlı Müslümanlar ile Türkiye’deki Müslümanlar farklı topraklarda yaşasalar da kalpleri bir atmaktadır” diyen Behuciddin Şahabi, Üsküp’ün 521 yıl Osmanlı idaresinde kaldığını bunun sonunda da yüzlerce cami, medrese, hamam ve hanların hatıra olarak Balkan Müslümanlarına bırakıldığını söyledi.  Türkiye’de sanat tarihi okumuş bir Kültür Bakanı müşaviri olarak bu eserlerin yeni nesillere sapasağlam devredilmesi için Türkiye hükümeti ve sivil toplum kuruluşları ile elele çalıştıklarını belirten Şahabi, Türk Hükümetine ve Türkiye’deki STK’lara Makedonya’ya verdikleri destekten dolayı da müteşekkir olduklarını ifade etti. 
Makedonyalı öğrencileri kendilerini Türkiye’de yetiştirdikten sonra Makedonya’ya hizmet vermek üzere beklediklerini söyleyen Şahabi, Balkanlı öğrencilere verdiği desteklerden dolayı Besader’e şükranlarını sunarak konuşmasını bitirdi.


25 Şubat 2015 Çarşamba

Seni sorarsa Ne diyeyim ☺



Aday adaylığı tırmanışı (büyük bir iştahla) devam ediyor :)


Batı’nın Rehin Aldığı Avrupa Müslümanları (5)

Sicilya Müslümanları:
Akdeniz’in tam ortasında yer alan Sicilya, Müslüman fatihlerin ilgisini Endülüs’ten çok daha önceleri çekmişti. İlk Sicilya fetih denemesi Hz. Osman (r.a) zamanında Miladi 652 yılında gerçekleştirilmiş, aralıklarla yapılan akınlar nihayet Miladi 902 yılında kesin bir fetih ile noktalanmıştır. Sicilya’da Müslümanların iktidarı 200 sene sürmüş olmasına rağmen kültürel etkileri yaklaşık yaklaşık 400 sene daha devam etmiştir. Büyük Asya’nın, Ortadoğu’nun, Mezopotamya’nın, Mısır ve Kuzey Afrika’nın hülasa Akdeniz Havzasının zirai, sınai, ticari, askeri, mimari, güzel sanatlar ve edebiyat birikimleri Müslüman fatihlerle Sicilya’ya taşınmış oradan da tarihsel süreç içerisinde Avrupa’nın içerine kadar yayılabilmiştir.
Stratejik öneme haiz Sicilya adası Müslümanlarca fethedilmeden önce Bizans hâkimiyetindeydi. Sicilya Araplara oldukça aşina bir coğrafyadır. Bizans yönetimi altındaki Arap unsurlarından Bizans yönetimine başkaldırmış ve Sicilya’ya sürgün edilmiş önemli miktarda Arap bu adada yaşamaktaydı. Abbasiler döneminde bütün bir Sicilya fethedilmiş, Akdeniz’deki diğer önemli adaların fethedilmesi ile birlikte İtalya’nın daha doğrusu Roma’nın fethi girişimleri ve Avrupa’nın daha da içlerine doğru yayılmak için stratejik bir köprübaşı vazifesi ifa etmiştir.
Sicilyalılar kendilerini stratejik ileri bir karakol olarak gören Bizans yönetiminden hoşnut değillerdi. O kadar ki; 668 yılında adayı ziyaret eden Bizans İmparatoru II. Kostans’ı hamamda öldürmüşlerdir.Sicilya’nın Bizans sömürgesinde yaşamış oldukları kötü deneyim nedeniyle Müslümanların Sicilya’nın tamamını fetihleri oldukça meşakkatli olmuş, büyük bir direniş ile karşılaşmışlardır. Bunun açık delili ise827 yılında başlayan fasılasız fetih girişimleri ancak 902 yılında tamamlanabilmiştir.
Müslümanların birlikte yaşama ahlakları, hukuk ve adalet dairesindeki yönetim anlayışları Sicilya adasını kısa zamanda müreffeh ve aydınlık bir mekân haline dönüştürmüştür. Mesela ilk fethedilen yerlerden olan ve Başkent mesabesindeki Palermo 300 adet camisi başta olmak üzere ticaret ve sanayi merkezleri, hanları, hamamları kütüphane ve sanat eserleri ile kısa zamanda önemli İslam ve Hristiyan beldeleri ile yarışır hale gelmiştir. Vergilendirmede, nimet ve külfet dağılımındaki adalet, hangi dine ve mezhebe bağlı olduğuna bakılmaksızın düşkünlere yapılan yardımlar Sicilya’yı emin bir belde haline getirmiş, zenginlik gözle görülür bir hale gelmiştir.
Müslümanların hâkimiyeti altındaki Sicilya’da günlük yaşamın ritmi kısa zamanda değişmiş, Hristiyanlar Müslümanlar gibi davranmaya başlamışlar, özellikle Hristiyan hanımlar arasında Müslüman hanımlar gibi giyinmek hatta peçe takmak adeta moda haline gelmişti. Arapça okumak ve yazmak bir tutku haline gelmiş, yüksek düşünceyi temsil eden ilmi mekânlar Sicilya’nın gayrimüslim ahalisini adeta cezbetmiştir.   
Müslümanların Sicilya hâkimiyeti uzun sürmemiştir. Bizansların askeri faaliyetleri ile Müslümanların aralarındaki iktidar mücadeleleri bu hâkimiyetin uzun sürememesinin başlıca nedenleridir. Diğer taraftan Akdeniz’e doğru önlenemez bir şekilde ilerleyen Frenk ve İskandinav karışımı olan Normanlar 1091 yılında Sicilya adasını tamamen ele geçirdiler. Normanlar Müslümanların yüksek ilmi düşünme yetileri ile yönetim tarz ve kurumlarından oldukça fazla etkilenmişlerdir. Normanlar Müslümanların yönetim kurumlarını muhafaza ve taklit etmişler, Müslümanların bilim ve sanatta ürünler vermesine müsaade etmişlerdir. Müslümanların yönetici elitleri Normanların idare sisteminde kilit mevkilerinde göreve getirilmişlerdir. Sicilya’daki Normanlar dönemi, Müslümanların ilmi düşünme biçimi ile artık Müslümanlar tarafından temsil edilen bütün bir Akdeniz havzası medeniyet birikiminin Avrupa’nın içlerine doğru taşınması dönemidir.
Normanların ilk kralı I. Roger papalığın ısrarcı baskılarına karşı direnerek Sicilya Müslümanlarının Hristiyanlaştırılmasına şiddetle karşı çıkmıştır. I. Roger’ın oğlu II. Roger de aynı siyaseti izleyerek Müslümanlara karşı baskıyı ve zorla Hristiyanlaştırmayı reddetmiştir. II. Roger Müslüman liderleri taklit eder sanki bir Müslümanmış gibi davranırdı. Norman krallarından I. William ve II. William da aynı siyaseti güttüler. Norman kralları yüzyıllar boyunca Müslümanlar gibi giyindiler, Müslümanlar gibi davrandılar. Yönetimde meşvereti ve yargıda kadılık kurumunu muhafaza ettiler. Normanlar döneminde Sicilya’da resmi dil neredeyse Arapçaydı. Önemli yazışmalar ile diplomalar Arapça yazılırdı.Normanların bastırdığı sikkeler üzerinde Saf Suresinin 9. Ayeti yazılıydı. II. Roger’ın imzası ‘Elhamdulillahi şükran li-niamihi’ olmasının yanında lakabı ‘Mutez Billah’ idi. I. William’ın unvanı ‘Hadi bi Emrillah’, II. William’ın lakabı ise Mustaiz Biilah’ idi. Norman krallarının en etkililerinden birisi olan II. Frederik döneminde sarayda haremlik ve selamlık kurulmuştu.
II. Frederik önemli İslam ilim havzaları ile sürekli ilişki içerisindeydi. İslam âlimleri ile ana dili gibi bildiği Arapça yazışır onları ilmi eserler verme noktasında maddi ve manevi olarak desteklerdi. 1224 yılında Napoli’de bir üniversite kurmuş İslam düşüncesini Batı’ya tanıtmak için önemli telif eserlerin üretilmesini sağlamıştır. Arapça eserleri tercüme ettirerek bu eserleri Paris ve Polonya’ya kadar yaymıştır. II. Frederik siyasal rejim olarak ‘Hilafet’ modelini yerleştirmeye çalışmış ve bu faaliyetlerinden dolayı papalık tarafından şiddetli baskılara maruz kalmıştır. II. Frederik bu faaliyetleri ile papalık kurumu ile açıkça bir çatışmayı göze alabilmiştir. Papalığın II. Frederik ile çatışması ve onu aforoz etme girişimleri karşısında II. Frederik ilk önce papalık seçimlerini kilitlemiş ve Katolik Hristiyan Dünyasını yaklaşık bir buçuk yıl papasız bırakmıştır. Bu bir buçuk yılının ardından II. Frederik ile uzlaşılmış ve papalık seçimi yapılabilmiştir. Yeni seçilen Papa IV. Innocent de II. Frederik aleyhine çalışmaya başlayınca nihayetinde II. Frederik çoğunluğu Müslümanlardan oluşan bir ordu ile Roma’yı kuşatmış, Papa IV. Innocent 1244 yılında Fransa’nın Lyon şehrine kaçarak II. Frederik’in hışmından ancak kurtulabilmiştir.
II. Frederik’in 1250 yılında vefatından sonra Müslümanlar aşamalı olarak büyük baskılara, sürgünlere, katliamlara ve zorla Hristiyanlaştırmalara maruz kaldılar. Sicilya ve Güney İtalya’dan izleri silinmeye çalışılan Müslümanların hak ve batıl mücadelesindeki bu serüvenleri ilk ne de son olacaktır.
Selam olsun Sicilyalı Müslümanlara.
(Devam Edecek)
Arif Arcan

http://dusuncemektebi.com/batinin-rehin-aldigi-avrupa-muslumanlari-5-_m18477.html

24 Şubat 2015 Salı

Şakran Cezaevi Çocukları Çocuk değil midir?

Pozantı'dan sonra Şakran Cezaevi: Çocuklar hortumlarla dövülüp hücreye atılıyor


Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi 22 Mayıs'ta Şakran Çocuk Cezaevi'de kalan çocuklarla yaptığı görüşmeyi bir rapora dönüştürdü. Rapora göre cezaevinde çocuklar ağır şiddete maruz kalıyor.
Haber: İSMAİL SAYMAZ -ismail.saymaz@radikal.com.tr / Arşivi
HABERİN DEVAMI İÇİN

http://www.radikal.com.tr/turkiye/pozantidan_sonra_sakran_cezaevi_cocuklar_hortumlarla_dovulup_hucreye_atiliyor-1135154

Devletimize Hükümet edenler Bu ÇOCUKLARIN çığlıklarını NE ZAMAN DUYACAK?

MÜSLÜMANLAR NİYE SESİNİZ ÇIKMIYOR? 



22 Şubat 2015 Pazar

Şirk bağışlanmaz...


Öğüt Aldın mı?


Duaları kim duyar?


Emin olmak...


Dikkat...



Muhbir...



Gerçek bir hikayeye dayanan Muhbir, tek bir kadının rezil gerçekler karşısında adalet arayışını anlatıyor.

Tek bir kadın, Birleşmiş Milletler’e ve onun komplocu ortaklarına kafa tutmaya yeter. 
O da Kathryn Bolkovac’tır. Nebraska’lı bir polis olan Kathryn, barış gönüllüsü olarak gittiği Saraybosna’da BM’nin Toplumsal Cinsiyet Bürosu’nun başına geçer. Ama karşısına BM memurlarından yerel polis ve barış gönüllülerine kadar her makamın bulaştığı korkunç bir sanayi olan seks ticaretinin yarattığı skandallar çıkar. Her yöne yayılan bu entrikayı ortaya çıkardıkça, kimsenin hesap vermeyeceğini de anlar.


Taare Zameen Par (Yerdeki Yıldızlar)








Yönetmen : Aamir Khan. Amole Gupte
Ülke: Hindistan
Oyuncular:Aamir Khan, Darsheel Safary, Abhishek Bachchan, 
Tanay Chheda, Tisca Chopra,
Yapım:2007 -


Karşımızda yaramaz, tembel, kavgacı bir çocuk var: Ishaan... Acaba öyle mi?

Hikayemiz  Ishaan'ın okulunda başlar, ödevlerini yapmayı çok önceleri bırakmış delikanlımız. Kafasında sadece hayal ettiği kendi dünyası var. Öğretmenleri, arkadaşları ondan acayip şikayetçi. Geçen sene 3. sınıfta kaldığı için bu yıl tekrarını okuyor ama gram ilerleme yok. Sınıfının birincisi olan abisi Yohaan'a bakıldığında ikisinin kardeş olduğuna kimse inanmaz. Prensipli babamız bir türlü yola getiremiyor oğlunu. Çaresiz annesinin elinden ise sadece gözyaşı dökmek geliyor. Geriye bıraktığı kariyeri, senelerdir verdiği emeği para etmemiş.
Bir gün, uslanmaz oğlunun bunca yapıp ettiğinin üzerine okuldan kaçtığını da duyduklarında, ağzına kadar dolan bardakları taşıverir ebeveynlerin. Artık Ishaan'ın terbiye olma vakti gelmiştir. Baba bağlantılı olduğu bir tanıdığına ulaşır, Ishaan'ın önüne "yatılı okulun yolu" açılır.
Bakalım Ishaan'ı yatılı okulda neler beklemektedir?

BEN NE DÜŞÜNÜYORUM; İlk önce aşağıda ki yazıyı okumanızı, sonra filimi seyretmenizi öneriyorum. Biz ailece yeniden seyir ettik. Daha önce yazmıştım. Her zaman bir şeyler öğrenebiliriz.
Biz ailece öğrenmeye devam ediyoruz. (22 ŞUBAT 2015)
SEVGİMİZİ GÖSTERMEK NEDEN BU KADAR ZOR...

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.

Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. 
Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. 
Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturmayacak mısın babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.

Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapis haneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hala ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla! ‘diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.

Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?

Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin. ‘dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın. ‘dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.

Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda iş yerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
Farkında' Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların,
Gidişatın Farkında Olmalı.
Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.

20 Şubat 2015 Cuma

İstanbul Hatırası....

İnsanlık tarihte çok kurban vermiştir ve vermeye devam edecektir...
İktidar ve zenginliğin yerine mutlu ve huzurlu bir yaşamı seçsen daha iyi olmazmıydı....

Kitabın bitiş tarihi 
20 Şubat 2015
İstanbul 2015/4

19 Şubat 2015 Perşembe

Bayandan Satılık



Çok bakımlı Otomobil ve Aksesuarları
Komple Kılıf Tentenesi
Direksiyon Kanaviçesi
Torpido Fiskosu
Bagaj Gipürü
Vites Fiyongu
Dört Kapı İğne Oyası
Kadife İşlemeli Cam Perdeleri

İstanbul Şubat2015

İstanbul da Kar yağdı. Güzelliğinin Keyfini Çıkarmak yerine Neden İnsanlar Ölür?
Akıl Sağlığımız bozuluyor, Bu manzaralar içinde nasıl cinayet işlenir?









15 Şubat 2015 Pazar

Vahşete Kılıf bulmak...

Kalem  4  Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

Denilerek gönderilen Peygamber (a.s)'ın tabileri veya geçmiş tüm İnsanlığa
ışık olarak gönderilmiş Peygamberleri örnek almayacak isek bizler hangi Ahlakı örnek olacağız. Nasıl oluyor da bir genç Hanım Kardeşimiz katledilmesi üzerinden "mini etek" abukluğunu konuşulabiliyor toplum. 

Kendini Müslümanlığa nispet edenlere, Yüceler yücesi Rahman ve Rahim 
Rabbimiz Kur'an da şu uyarıyı yapmıyor mu?

Duhân  39  Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. 

Bu konuda üzülmüyoruz da, örnekliği yaşamın tüm noktalarına göstermiyor ve temsil kabiliyetimizi yükseltme çabasına girmiyoruz. Bu konuda Müslümanlar olarak kendimizi de sorgulamamız gerekir. Ahlakımız, dürüstlüğümüz, emanete bakışımız, kendimiz gibi düşünmeyenlere davranışımız ve daha niceleri....

Ahlaksızlığın dini, mezhebi, meşrebi, laikliği, ateistliği olmaz a dostlar. Ahlak evrensel kabulleri olan bir kavramdır. Bu konuda Mustafa Küçükhüseyin ve Arif Arcan Ağabey ne söylerler, ne yazarlar merak ediyorum doğrusu. Bu konu Felsefi ve sosyolojik bir durum olsa gerek...

Şevket Hüner Ağabeyi biliyorum çünkü :)

Serdar Karamanlı
15 Şubat 2015


İbrahim  24  Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti).

İsrâ  53  Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.

Hac  24      Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye layık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir.

Fâtır  10  Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır).

Zümer  18 O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.


Fussilet  33   (İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir?

En doğrusunu ve en güzeli Allah söylemiştir...

Çaba göstermelisin....


Mecbur musun? Hayır değilsin....


Amiral Kükreyen Akıntılar...


Filimin Sonunda Amiralin söylediği Çok önemli idi. Merak ediyor isen anlamak için Filimi seyir etmen gerekecek J ….


Yunus Masalı 2...

İlk serisi Dolphin tale 1 olan filmin devamı izleyiciler tarafından güzel bir puan alarak yerini aldı. Filmde, Sawyer ve onun ekibinin Winter’ı kurtarmasının üzerinden birkaç sene geçmişti.
Yaralı yunusun hayatını kurtarmak için yaptıkları protez tamamen o yunus balığına uyum sağlamıştı.
Ancak olaylar bununla sınırlı değildi. Winter’ın annesi Panama, onu tanıdığı tek havuz arkadaşından yoksun bırakarak ölmüştü.
Fakat Winter için olaylar daha zordur, Yunuslar yalnız kaldıkları zaman, bunun kötü neticeleri olabilir.
Şimdi ekip Winter’a yeni bir arkadaş aramaya başlamıştır bile…

Pazar Sabah Kahvaltısı ile iyi gidebilir.
Serdar Ne diyor dersen;
Denizlerde avlanan, balıkçıların denizlere 
bıraktıkları ağ ve olta artıkları nelere sebep
olduklarını bilmiyorlar. Devletler kendi Balıkçılarını bu konuda eğitmek zorundalar. Ülkemizde Kamu Spotu adı
altında yapılan uyarılara İnsanlığın malı olan Denizlerimizi kirletmemek ve doğal yaşamı koruma hakkına bilinçlendirme konusunu daha fazla işlememiz gerekiyor. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı bunu bir şekilde müfredatının içine de almalı, Unutmayalım Gelecek nesillerimizden aldığımız MİRASI temiz teslim edelim. Dünya 
yaşanası bir yer olmalı....

Yunus Masalı -1

Yengeç kapanına kuyruğu sıkışan yunusu kurtaran 11 yaşındaki bir çocuk ve onun ailesi arasında geçen film, yunus ve çocuk arasında oluşan dostluğa odaklanıyor. Freeman'ın yunusa tekrar yüzme yeteneğini kazandıran doktoru canlandırdığı filmde, Connick Jr. deniz biyologunu, Judd ise anneyi oynuyor.

Bir Cumartesi gece Aileniz ile seyir edeceğiniz güzel bir film.

Serdar Ne diyor dersen;
Denizlerde avlanan, balıkçıların denizlere 
bıraktıkları ağ ve olta artıkları nelere sebep
olduklarını bilmiyorlar. Devletler kendi Balıkçılarını bu konuda eğitmek zorundalar. Ülkemizde Kamu Spotu adı
altında yapılan uyarılara İnsanlığın malı olan Denizlerimizi kirletmemek ve doğal yaşamı koruma hakkına bilinçlendirme konusunu daha fazla işlememiz gerekiyor. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı bunu bir şekilde müfredatının içine de almalı, Unutmayalım Gelecek nesillerimizden aldığımız MİRASI temiz teslim edelim. Dünya 
yaşanası bir yer olmalı....

11 Şubat 2015 Çarşamba

Yılın En Duygusal Sürprizi

Eğitim Yılı Başladı...


Filistinli kız çocuğu, okula merdiven ile gidiyor.
İsrail'in evleri ile okul arasına inşa ettiği duvardan dolayı...


    Kara tahtada kocaman delik sayesinde öğrenciler hayata başka pencereden bakabilecekler

Eğitimi dört duvar arasına sıkıştırmaktan kurtaran en yeni model…




10 Şubat 2015 Salı

İstila ve Kör Belediyecilik....

         İşte böyle kaldırımlarımızın hali, Peki bu kaldırımlar için neden
milyarlar dökülür? Belediye görevlileri ne yapar?  Başkanlar ne işe yarar?