23 Aralık 2019 Pazartesi

Ermiş...


"İnsan için tüm amaçlarını susuzluktan çatlamış dudaklara ve tüm yaşamı bir çeşmeye dönüştüren bir armağandan daha büyüğü yoktur kuşkusuz. Benim şerefim ve ödülüm işte bu armağanda yatıyor. Ne zaman içmek için çeşmeye gelsem, diri suyun kendisini susamış bulmamda..." Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş'ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir. Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir. Haklıyla haksızın, suçluyla suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır bu...
(Tanıtım Bülteninden)


22 Aralık  2019 Pazar   / 23.40

Bayrampaşa /İstanbul  2019/19

Günahkâr...

Bir Rizzoli & Isles macerası
Graystones Manastırı'nın dış dünyaya kapalı duvarları arasında bir felaket yaşanır. Genç rahibe Camille öldürülmüş, rahibe Ursula ise ağır yaralanmıştır. Manastırda yaşayan iki rahibenin neden öldüresiye dövüldüğü anlaşılamadığı gibi, katilin içeriye nasıl girdiği de bilinmez. Adli tabip Maura Isles'ın yaptığı otopside, genç rahibe hakkında sürpriz bir bilgi ortaya çıkar. Bu arada soruşturmanın gidişatını değiştiren bir gelişme olur ve bir başka kadın cesedi bulunur. Katil, kadının kimliğinin ortaya çıkmaması için uğraşmıştır.Maura Isles ve dedektif Jane Rizzoli birbirine bağlı olduğu anlaşılan bu cinayetleri araştırıp beklenmedik bir katilin peşine düşerken kişisel yaşamlarında da önemli kararlar almak zorunda kalırlar...



18 Aralık  2019 06.09 Çarşamba

Bayrampaşa /İstanbul  2019/18

13 Aralık 2019 Cuma

Siliniş....

Tess Gerritsen’in çok satan romanlar ciltli özel baskılarıyla yeniden sizlerle

Kendini bir rehine krizinin yanlış tarafında bulunca, hamile olan cinayet masası detektifi Jane Rizzoli, hayatının en mutlu saatleri olabilecek süreçte kendini tam bir kâbusun ortasında bulur. 

İsimsiz, güzel bir kadın, morga ceset olarak getirilir. Fakat Boston’lu tıp uzmanı Maura Isles ceset torbasını açıp baktığında, unutamayacağı bir korku yaşar: Ceset gözlerini açar!

Hâlâ hayatta olan kadın hastaneye yetiştirilir, ama tuhaflıklar çok geçmeden ölümcüllüğe dönüşür. Kadın, son derece soğukkanlı bir şekilde güvenlik görevlisini öldürerek hastaları rehin alır… Aralarından biri hamile cinayet detektifi Jane Rizzoli’dir.

Bu şiddet eğilimli, çaresiz ruh kimdir ve istediği nedir? Gergin saatler ilerlerken Maura, Jane’in kocası FBI ajanı Gabriel Dean’le işbirliği yaparak gizemli katilin kimliğini araştırmaya başlar. Federal ajanlar aniden ortaya çıkınca, Maura ve Gabriel sıradan bir rehine krizinden çok daha derinlere uzanan bir olayla karşı karşıya olduklarını anlarlar. 

Bu gizemin anahtarını sadece silahlı çılgın kadınla kapana kısılmış olan Rizzoli elinde tutmaktadır… Tabii eğer hayatta kalırsa.


13 Aralık  2019 Cuma    / 10.23

Bayrampaşa /İstanbul  2019/17

18 Kasım 2019 Pazartesi

Satranç. ..

Stefan Zweig, çok geniş bir psikoloji birikimini eserlerinde bütünüyle kullanmış ender yazarlardandır. Onun dünya edebiyatında bir biyografi yazarı olarak kazandığı haklı ünün temelinde de bu özelliği, yani yazarlığının yanı sıra çok usta bir psikolog olması yatar.
Satranç, Zweig'ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir.
Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç'ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya'da yaşamaktaydı. Satranç'ta da, olay yeri olarak New York'dan Buenos Aires'e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.
18 Kasım  2019 Pazartesi    / 08.53
Bayrampaşa /İstanbul  2019/16

29 Ekim 2019 Salı

Göze göz dişe diş diyen kız. Millennium serisi 5nci kitap

Ejderha dövmeli kız unutmaz.
Unutmadığı gibi, affetmez de.
Lisbeth Salander son olaydan sonra atıldığı hapishanede bile adaletin temsilcisi olmaya devam eder. Maksimum güvenlikli birimin duvarlarının ardından kışkırtılan ırkçı ve dinî çatışmalara göz yummaz. 
Mikael Blomkvist her hafta uzun bir yol gidip Lisbeth’i hapishanede ziyaret eder, bu ziyaretlerinden birinde acılarına çare olacak bir ipucu yakalar. Mikael açısından Millennium için de güzel bir haber olabilir bu. Lisbeth açısından ise çocukluğunda saklı kalan gerçeklerin gün yüzüne çıkması demektir. 
Fakat gerçeklere erişmek o kadar da kolay olmayacaktır; Kayıt ismini verdikleri habis deneylerin ardındaki bilim insanları bu konunun üstünün uzun süre önce örtüldüğünü düşünüyordur ve öyle kalması için de ellerinden geleni yapacaklardır.
Salander geçmişinin gizemini çözmeye ve anılarındaki kadını bulmaya çok yakın olduğunu biliyordur; boynunda çocukken ona bir ejderhayı anımsatan doğum lekesi olan kadını… Salander her ne pahasına olursa olsun intikamını alacaktır.
Göze Göz Dişe Diş Diyen Kız, gerilim yaratan hikâyesinin gücünü dünya çapında milyonlarca okuru etkileyen Stieg Larsson’un Millennium üçlemesinden ve Salander ile Blomkvist’in adalet için savaşa devam etmesinden alıyor. 
Çabuk okumaya başlayın, eğer üçlemeyi okumadıysan okumaya en baştan başlamalısın. Hadi kolay gelsin. 
Kavak ile benim efsane İsveçli Bacımız ☺
Ama daha bitmedi Wasp'ın yapacağı işler var. 

29 EKİM  2019 Salı    / 08.33
Bayrampaşa /İstanbul  2019/15

26 Ekim 2019 Cumartesi

Çırak...

Cerrah Geri Dönüyor... ve Bu Kez Yalnız Değil...

Boston dedektifi Jane Rizzoli, Cerrahın elinden yeni kurtulmuş, kâbuslarının sona erdiğini düşünmeye başlamıştır ki, yeni ortaya çıkan bir seri katilin peşine düşmek zorunda kalır. Ancak bu yeni katilin yöntemlerinin Cerrahınkilere olan benzerliği ürkütücüdür. Davayla ilgili herkesten daha çok şey bilen gizemli bir FBI ajanının ortaya çıkışı Rizzoli'nin işini kolaylaştırmaktan çok daha da zorlaştıracaktır. Uzun yıllardır birlikte çalıştığı ortağının yardımı olmadan tek başına savaşmak zorunda olan dedektif, korkularıyla ve kâbuslarıyla yüzleşip Cerraha ve "çırağına" meydan okumaya hazırlanmaktadır.

"Bu kitabın kapağını açmadan önce ışıkları yakmayı, dolapların içini kontrol etmeyi ve kapıları kilitlemeyi unutmayın."
People

"Ustaca ve ürkütücü... Gerilimi ensenizde hissedeceksiniz."
The Washington Post Book World

"Tam anlamıyla korkunç... Kitabı okuyacağım diye uykularımdan oldum ve uzun süre kendime gelemedim. Gerilim hiç bitmiyor, Gerritsen'in karakterleri bir neşter gibi derine iniyor."
Beşinci Tüp'ün Yazarı Michael Palmer

"Gerritsen'in romanlarında bağımlılık yaratan bir şeyler var... Gözlerinizi sayfadan ayıramıyorsunuz; akıp gidiyor. Vakit gece yarısını geçip sabaha dönmesine, içinizin ürpermesine, tüylerinizin diken diken olmasına aldırmadan okuyorsunuz..."
Maine Sunday Telegram

"Kendinden emin bir cerrahın neşteri gibi keskin... Tess Gerritsen bütün ustalığıyla gerilim romanları arasındaki yerini sağlamlaştırıyor."
Publisher's Weekly

"Gerritsen hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir roman... Yeni okurların bu heyecanı keşfetmesi için iyi bir fırsat..."
Booklist



26 EKİM  2019 Cumartesi   / 11.15


Bayrampaşa /İstanbul  2019/14

12 Ekim 2019 Cumartesi

Örümcek Ağındaki Kız Millennium Serisi 4.Kitap

Halkı gözetleyenler, en sonunda halk tarafından gözetlenirler.

Lisbeth Salander, Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi NSA'in ağını hacklemiş ve çok önemli bazı bilgiler edinmiştir. Ejderha dövmeli kızın adaletsizliğe karşı duyduğu öfke hiç sönmeyecek bir alev gibidir, özellikle de o ateşi daha da harlayacak birtakım devlet sırlarını ele geçirdikten sonra.

Mikael Blomkvist, gecenin bir yarısı yapay zekâ konusunda uzman Profesör Balder'den gizemli bir telefon alır. Millennium'u içine düştüğü zor durumdan kurtaracak bir haberin kokusunu alan Mikael, profesörle görüşmeye gittiğinde örümceklerle dolu bir ağın içine düştüğünü fark eder. Ve işte böylece yıllar sonra Lisbeth'le yolları yeniden kesişir.

Korumak için öldürmeye hazır biri…
Gerçeklerin birbirine dolandığı bir ağ…
Ve avının peşini asla bırakmayacak bir örümcek.

Millennium serisi dördüncü kitabıyla bomba gibi geliyor. Örümcek ağına düşmeye hazır olun!

"Lisbeth Salander fanları rahat bir nefes alabilirsiniz, punk hacker kahramanımız emin ellerde. Lagercrantz Örümcek Ağındaki Kız'da Lisbeth'in yüreğinin ve geçmişinin derinliklerine inmeyi başarıyor, babasıyla ilgili anılar da cabası. Beş üzerinden beş."
-USA Today-

"Gerçeği söylemek gerekirse Örümcek Ağındaki Kız'ı okurken aslında bu romanı Larsson'un yazmadığını unuttuğum anlar oldu."
-The Telegraph-

"Lisbeth Salander, Lagercrantz'ın ellerinde kurgunun en harika ve en asi kadın kahramanı olmaya devam ediyor."
-The Financial Times-

"Lagercrantz sözünde durmuş ve Millennium'u yeniden başarıyla diriltmiş. Hemen en yakındaki kitapçıya koşun."
-Le Point-
(Tanıtım Bülteninden)

Bay Kavak ile keşif ettiğimiz İsveçli Bacı Lisbeth, David Lagercrantz ile devam ediyor. Çok tartışmıştık bu devam eder mi etmez mi diye :) Güzel olmuş Hakikaten David de Stieg gibi devam ediyor. Göze Göz Dişe Diş diyen Kız ve Ölmesi Gereken Kız ile okumaya devam edeceğiz İsveçli Bacımızı .

Okumaktan vazgeçmeyin Dostlar...

12 EKİM  2019 Cumartesi   / 09.38

Bayrampaşa /İstanbul  2019/13

11 Eylül 2019 Çarşamba

Siyasete dair-2

Anladığım kadarıyla AKP li siyasi kadrolar, kendi oluşumları içerisinden çıkaracakları yeni siyasi oluşumlar ile yine Siyasal İslamı temsilen kendi camiasında iktidarı paylaşacağı partiler kuruyor.  Yani kendi alternatifini yine kendileri oluşturuyor.
Bu ilginç bir durum mu?
Bence değil.
Erdoğan sonrası hazırlıklar tam gaz devam ediyor diye okuyorum bu yeni süreci.
11 Eylül 2019
Serdar Karamanlı

10 Eylül 2019 Salı

Şehvetiye Tarikatı..

Şehvetiye Tarikatı, kısa yoldan servet edinme hırsının ve bastırılmış cinsel arzuların dinî inançlar temelinde kışkırtılıp, kullanıldığı bir dünyaya ışık tutuyor.

Zaten bu yüzden muhafazakar/dindar kitlede ortaya çıkan rahatsızlık da artık dışa vurulmaya başlandı.

Muhafazakâr çevrenin önemli kalemlerinden Yusuf Ziya Cömert, bakın 6 Eylül’de Karar gazetesindeki “Şeytan Aşıldı” yazısında neler söyledi: “Hani şu ‘badeci’ şeyh veya kurstaki çocuk istismarı… (…) İnanılır gibi değil. Yeryüzünde bu kadar süfli bir insan veya hayvan topluluğu olabilir mi? (…) Ya çocuk istismarı yapıldığı söylenen kurs? Fıkıh kadar taş düşsün başınıza! Kurs, Kur’an-ı Kerim kursu. (…) Bunlar şeytanı emekliye ayırdılar!”


Akit gazetesinde Abdurrahman Dilipak yine 6 Eylül’deki “Her Şeyi Yeniden Düşünmek” yazısında, “İnsanlar bize bakıp Müslümanlıktan soğuyor” diye yazdı; “Cemaat yapıları da öyle, dernekçileri de. Siyasetçisi de. Yanlış!”.
Cömert, “Bu kötülüklere susmakla mı mukabele edeceksin? Hep biz susarken olmadı mı bu adilikler?” diye soruyor ama ona katılmayanlar da var muhafazakâr/dindar cenahta.


Bu konular ve daha fazlası var mı?  Var gibi gözüküyor. İnsanın yaşadığı her yerde farklı sıkıntı ve sorunlar var ve olmaya devam edecek. Devletin makul bir çözüm bulması gerekecek. Evet kimse nefsini temize çıkarmaya çalışmasın. Arınmak hakikaten zor mesele. 

10 Eylül  2019 Salı   / 07.16

Bayrampaşa /İstanbul  2019/12

8 Eylül 2019 Pazar

Beyaz Diş. ...

Beyaz Diş vahşi bir hayvanın gözünden, hem doğal hayata hem de insanların acımasız dün yasına eleştirel bir bakış...
Beyaz Diş Alaska’nın sert doğa koşullarında geçen, nefes kesici bir macera hikâyesi anlatıyor. Yarı köpek bir anne ile kurt bir babanın yavrusu olarak dünyaya gelen Beyaz Diş, doğduğu günden itibaren farklılığının gölgesinde bir hayat sürmeye başlar.

Zekâsıyla ve görüntüsüyle hayranlık uyandıran bu muhteşem yaratık, hem insanların hem de hayvanların eziyetiyle karşılaşır ve her an bedel öder. Hayatta kalmak için içgüdülerinin rehberliğine sığınan Beyaz Diş, zamanla her türlü canlıya karşı güvenini kaybeder ve vahşi hayat ile evcilleşme arasında sıkışıp kalır. Jack London Beyaz Diş’te edebiyat tarihinin en gerçek hayvan karakterlerinden birini yaratırken, düşmanlık, ahlâk, güven, merhamet ve sevgi gibi kavramları tartışıyor.

“Oysa vahşilik, Beyaz Diş’in görünüşüne ve hareketlerine sinmişti. O vahşi tabiatı simge liyordu; onun ete kemiğe bürünmüş haliydi.”
-Jack London-

8 Eylül  2019 Pazar  / 18.34
Bayrampaşa /İstanbul  2019/11

5 Eylül 2019 Perşembe

Denizkızı. ..

Camilla Läckberg'den bir intikam romanı.
Geçmiş intikam alıyor
Küçük ve sakin İsveç kasabası Fjällbacka, yine gizemli bir cinayetle sarsılıyor.
Christian Thydell'in hayali gerçek olmuştu. İlk romanı Denizkızı yayımlanmış, büyük ses getirmişti. Öyleyse neden bu kadar mutsuzdu? Onu yayın camiasına tanıtan Erica arkadaşı olduklarını düşünüyor, ama Christian hakkında çok az şey biliyordu. Christian'ın yakın arkadaşı Magnus ölü bulununca, Erica Christian'ın geçmişini merak etmeye başladı. Eşi dedektif Patrik'le beraber olayın derinlerine indiklerinde o güne dek dostlar arasında kalmış büyük sırrın perdesi yavaş yavaş aralanacaktı.

05 Eylül  2019 Perşembe  / 7.50
Esenköy 2019/10

3 Eylül 2019 Salı

Siyasete dair-1


Akp’de başlayan siyasi daralma ve istikrarsız politikalar beraberinde çözülmeye de getirdi. Bir taraftan Akp’den ilk önce zihnen kopan daha sonra da fiilen ayrılanların parti kuracağı söyleniyor.  

Fakat parti kuracağı söylenen kişiler maalesef çok çekingen ve bir o kadar da dirayeti az gözüküyor. Davutoğlu bana daha çok Saadet Partisi ile hareket edeceği izlenimini verdi.
Türkiye’nin bulunduğu coğrafya ile mevcut siyasi iradenin politikalarının yerinde olmadığını gördük. Mevcut siyasi irade Türkiye halklarını kucaklayacak, birliği ve beraberliği sağlayamayacağını da görmüş bulunmaktayız.
Önümüzdeki dönem eşit haklara sahip Siyasi Partilerin koalisyon hükümeti kurması şeklinde olacağını düşünüyorum,  öylede olmalı. Sistemin Parlamenter Sisteme dönmesi içeride uzlaşmaya katkı sağlaması daha olası. 

Yeni oluşan sistem ile gitmemiz mümkün gözükmüyor.

3 Eylül 2019
Serdar  Karamanlı

23 Ağustos 2019 Cuma

Saklı Çocuk

Şehrin sessizliği yine bir cinayetle bozuluyor. Sıradan bir hayat süren yaşlı tarihçi Erik Frankel çalışma odasında ölü bulunur. Evi, kitaplarla ve özel bir merakla biriktirdiği Nazi dönemi eşyalarıyla doludur. Ekip, cinayeti aydınlatmak üzere işe koyulurken, dedektif Patrik babalık iznindedir. O, evde kalıp çocuk bakacak, eşi Erica ise yeni kitabını tamamlayacaktır. Ama çiftin çatı katında, Erica’nın annesinden kalan sandıkta buldukları kanlı bir zıbına sarılı madalya, her ikisinin de aklını kurcalamaktadır. Belki de yaşlı adamın ölümü, sandıktaki gizemin de anahtarıdır. Dünyanın okuduğu İsveçli yazar Camilla Läckberg’den, geçmişe gömülmüş sırlar üzerine çarpıcı bir roman... “Tatilinizi mahvedecek bir kitap. Sahile götürdüğünüzde denize girmeyi bile unutacaksınız, o kadar sürükleyici.” 

"Erica, Patrik'e gülümsedi. Patrik de ona gülümsedi. Hayat, işte tam o anda, 


23 Ağustos 2019 Cuma / 17.22
Esenköy 2019/9

16 Ağustos 2019 Cuma

Taş Ustası...

Son sepet takılmış gibiydi, sert bir hamleyle çekmek için ayağını teknenin küpeştesine dayadı. İpin yavaş yavaş gevşediğini hissetti ve sepetin zarar görmemiş olmasını diledi. Eski ahşap teknesinin küpeştesinden eğilip ne durumda olduğuna baktı. Ama yukarı gelen sepet değildi. Kabaran deniz, bir an için gökyüzünü işaret ediyormuş gibi görünen beyaz bir el tarafından yarıldı.

Fjällbacka'da denizde boğulmuş küçük bir kızın cesedi bulunur. Önce bunun bir kaza olduğu sanılsa da, adli tıp sonuçları küçük kızın cinayete kurban gittiğini göstermektedir. Savunmasız bir çocuğun öldürülmesi kasaba halkının olduğu kadar, Fjällbacka polisinin de kanını dondurur. Polisin araştırması, bu sakin kasabada akla hayale gelmeyecek karanlık sırları açığa çıkarırken, komşular arası kan davalarının da iyice şiddetlenmesine yol açacaktır.

"Müthiş bir tempo… İnsan psikolojisinin karanlık bölgelerine nüfuz ediyor."
"Läckberg kan dondurucu sahneler ile sıcacık aile ortamını harmanlamakta çok usta."


Serinin 3. Kitabı 4. Kitaba başladım bile ☺
16 Ağustos 2019 Cuma / 01.28
Esenköy 2019/8


13 Ağustos 2019 Salı

Bayram

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan/Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık/
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır/
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek/Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır/Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle/En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır/Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır/“Ona güvenmiştim, yanılmamışım” sözü bayramdır/iç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram/
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır/
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır/
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram/Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur/Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram 
olsun..
Can Yücel 

İkiz Bedenler...

Müthiş bir anlatım. Son Sürat bir Roman yeni bir madene daldım. Bu Tess'in okuduğum ilk kitabı ama yanlış kitapla başlamışım. Neyse doğruyu bulurum ☺

13 Ağustos 2019 00.15 Esenköy 2019/7

6 Ağustos 2019 Salı

BUZ PRENSESİ


İsveçli yazar Camilla Läckberg’in ilk kitabı Buz Prensesi bu kitap ile başlanmalı çünkü kitaplar bir seri şeklinde devam edecek.
Yazar Erica Falck anne babasının ani ölümünden sonra, çocukluğunun geçtiği Fjällbacka kasabasına döner. Beklenmedik bir rastlantı sonucu, yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı Alex’in cansız bedenini bulur. Güzeller güzeli Alex buz gibi evinde, küvette yatmaktadır, bilekleri de kesiktir. Erica, Alex’in ailesinin isteğiyle onun hakkında bir anı yazısı hazırlamaya girişir. Erica’nın yıllar boyunca uzak kaldığı dostu hakkındaki merakı giderek takıntıya dönüşürken, kasabanın dedektifi Patrik Hedström de davayla ilgili şüphelerinin izini sürmektedir. Yolları kesişen Erica ile Patrik karşı konulmaz biçimde birbirlerine doğru çekilirken, bir yandan da küçük kasabanın büyük sırrını çözmeye doğru adım adım ilerlerler.

6 Ağustos 2019 / 01.10
İstanbul 2019/6

KAZ DAĞLARI ASLINDA NEDİR?

KAZ DAĞLARINDAN ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜNE
GİDEN, GELECEK NESLE AKTARILACAK EN GÜZEL MİRASTIR. VAHŞİ HER ŞEYİ MENFAAT GÖREN ÜLKENİN DEĞERLERİNİ HİÇE SAYAN KAPİTALİST ZİHNİYETE DUR DEMENİN ADIDIR KAZ DAĞLARI

HER TÜRLÜ ÇEVRE KATLİAMINA SON VERİLMESİ MİLLİ BİR MÜCADELEDİR.
TÜRKİYEMİZDE YAŞAYAN HER ÜLKE EVLADININ EN ÖNEMLİ VAZİFESİDİR ÇEVRE DUYARLILIĞI. UMARIM YÖNETİCİLER FARKINA VARIRLAR HER ŞEYİN EKONOMİ OLMADIĞINI. AMA BURADAN BAKINCA OLDUKÇA ZOR GÖRÜNÜYOR.


KAZ DAĞLARI

“Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine”

Fazıl Say


14 Temmuz 2019 Pazar

Vaiz...

İsveçli yazar Camilla Läckberg’in ikici kitabı ilk önce Buz Prensesi okunmalı çünkü kitaplar bir seri ben sonradan fark ettim. 
İnsan denen varlığın coğrafyalar aşan benzerliği vahşeti ve bencilliği var bu doğru fakat aşkı da var, evlat sevgisi, kardeş sevgisi, aile bağları ve dostlukları var. Coğrafyalar farklı evet ama yaşananlar ortak.

Güzel anlatım, sanırım tüm kitaplarını okuyacağım Camilla'nın
başladım bile :)

14 Temmuz 2019 / 16.25
İstanbul 2019/5

4 Temmuz 2019 Perşembe

Gülün Adı

"Gülün Adı" adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya'da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi; filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri. Umberto Eco'nun bu ilk romanı, 1980'de İtalya'da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hala sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var. Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte "Gülün Adı" kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü. Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtı.


7 Temmuz 2019 / 07.20
İstanbul 2019/4

Tarihe Not düşmek...

                                23 Haziran 2019 Bir seçim yaptık korkum şu

23 Haziran 2019 Bir seçim yaptık korkum şu, seçilen Ekrem İmamoğlu Firavunlaşacak mı? Malum 806.456 fark ile kazandı.
Bir önce ki Fark: 13.729 idi. 26 Mayıs 2019 tarihinde Bir hatırlatma yapmıştım tarihe not düşmek adına
biraz uzun sürdü iktidar sahiplerine verilecek cevap
31 Mart 2019 yerel seçimlerde halk bir cevap verdi kendini anlamaya çalışmayan yöneticilere, fakat görünen odur ki mesaj yerine tam ulaşmamış. Ulaşmayan o mesaj başka bir yazının konusu. Bunları gördüğü iddiasın da  bir aday olan İmamoğlu Sevgi, Kardeşlik, Çatışmama, İsraf etmeme, Şeffaflık, yani Cam’dan bir Belediye önerdi İstanbul halkına görünen odur ki önermesi 4 yıl 9 aylığına kendisine siyasi bir kredi sağladı. Tüm lehte ve aleyhte konuşanları ömrümüz olursa deneyimleme imkanımız olacak. Umarım hayal kırıklığına uğramayız.
Bir parantez de Mansur Yavaş için ben bu Belediye Başkanını gördüğüm ve aktarıldığı kadarı ile sevdim. Aynı temennilerim Yavaş içinde geçerli. Her iki Memleketimizin değerine başarılar dilerim.
Onların üzerinde olan yöneticilere de bir söz yazmak isterim. Umarım Bu iki memleket evladını “topal ördek” muamelesine tabi tutmaz, ettikleri tarafsızlık yeminine sahip çıkar ve kendine yakın sandığı partisine mensup görevli memleket evlatlarına sağladığı desteği muhalif görevli memleket evlatlarına da sağlar. Aralarında bir eşitlik sağlar. Biliyorum çok Romantik bir temenni belki insafa gelir. Gelmez mi?
Serdar Karamanlı
6/7/2019

19 Mayıs 2019 Pazar

Gelecek Kuşaklara atılan kazık nedir?

Fonlama adı altında gelecek kuşakların ödeyeceği harcamaları yapmak büyük çapta istikbal dolandırıcılığından başka bir şey değildir.
Thomas Jefferson

1 Mayıs 2019 Çarşamba

Bir Baba Gittiğinde;


Bir baba gittiğinde;
Arkanı yasladığın duvar
Sabahları sıcak ekmek
Okul harçlığı, otobüs bileti
Ciğerinden bir parça gider
Gider de gider…

En sinirli anında bile,
Dudağının kenarında bir gülümseme
Bayramda öpülecek el
Çocuklarımızı sırtında taşıyan
O sevimli dede gider
Gider de gider…

Bir içten “oğlum, kızım” sözünün sahibi
İnatçı bir siyasetçi
Koca bir beden
Çocuk bir yürek
Anneyle yapılan lüzumsuz tartışmalar
Heyecanlı bir taraftar
Çalışkan bir “Adam” gider
Gider de gider…

Bir sarılmaya, bir çift söze bile
Fırsat vermez Azrail
Vakit geldiği zaman
Sadece baban değil
Atan gider
Canın gider
Kanın gider
Gider de gider…

Dolmaz boşluğu kısa zamanda
Hep bir ses ararsın, bir nefes
Bir anahtar tıkırtısı
Yanlış bir iş yapınca
Gözünün içine bakılmasını
Ama sadece beklersin

Çünkü;
Bir baba gittiğinde,
Sadece baban değil;
Bir dostun,
Bir arkadaşın,
Bir sırdaşın,
Bir öğretmenin,
Bir ustan,
Bir yanın gider…
Gider de gider !

BiR OĞUL…
(KİMİN YAZDIĞINI BULAMADIM)