31 Temmuz 2014 Perşembe

29 Temmuz 2014 Salı

Bu resmin altında şöyle yazıyordu. ...


Bu resmin altında şöyle yazıyordu. "Paylaşan dan Allah razı olsun" 
Benim sorum şu, bu resim de acaba kaç kişi vardır?
Cevabını aşağı yukarı 3 milyon civarında dediğinizi duyar gibiyim. Bu hac mevsiminde 1,5 Milyar Müslümanı temsilen gelen müslümanlar. 
Peki yeryüzünde neden Müslümanlar zulüm görüyor? 
11 Milyon olduğu söylenen İsrail neden haksız yere Gazze'ye saldıra biliyor? 
Şimdi bu Haclar, Umreler ve Bayramlar kabul oluyor mudur?
Kurban da Filistinlileri mi Kurban vereceğiz? 
Bu zillet ne kadar daha devam edecek? 
Bu kalabalık bir işe ne zaman yarayacak? 
Ben beni beğenmez ve kendi yüzüme bile bakamazken nasıl olurda bu zulüm devam ederken bu resmi beğeneyim?
Aç açık insanlarımız varken nasıl beğenebilirim? 
Bunlar kalkar ise o zaman belki biraz yüzüm olur ama bundan da emin değilim. 

Serdar Karamanlı

Filistinli çocuk nerede?


28 Temmuz 2014 Pazartesi

Küçük bir Suriyeli çocuğun çizgileri. ..


Bayram Mesajım. ...


Mensubu olmaktan şeref duyduğum İSLAM dinimin, hakkı ile anlaşıldığı ve insanların birbirini ötekileştirmediği anlamaya çalıştığı bir yaşam diliyorum. Bu vesile ile Tüm eski ve yeni dostlarımın Ramazan Bayramını tebrik ediyorum.

Serdar Karamanlı

Not: Resimdeki söz Mustafa İslamoğlu hocaya aittir. 

25 Temmuz 2014 Cuma

Anlaması zor tabi...

Allah Kur'an-ı Kerim'i biz bugünlere gelmeyelim diye indirdi.

İsmet Özel

İbrahim'e (ÇAYCI) ulaşamamak...

Sevgili İbrahim, Ramazanın son iftarında seni aradık. Telefona bir hanım çıktı. Senin o an için işin olduğunu ve telefona bakamayacağını gerekirse SİNYAL VERECEĞİNİ, sinyal sesinden sonra not bırakabileceğimizi söyledi. Bizim tanımadığımız o hanım senin ne yaptığını biliyordu ama biz bilmiyorduk. Sana da ulaşamadık
(THE CEMAAT)

Petşişe deki Hadis....


Hanzala gibi sırtımı dünya ya döndüm. ...


24 Temmuz 2014 Perşembe

Araçlar değişmiş ama körlük baki kalmış....


Çocukların Hayata Başka bir pencereden bakmasını sağlamak...


Altın Ninenin Tavukları....



Zekeriya'nın kitap okumasını dinliyoruz

Kitap Bitiş Tarihi : 23 Temmuz 2014

Saklı Bahçeler Haritası....

Doğan Kitap
1960’larda kaleme alınmış esrarengiz mektuplar almaya başlayan Rıdvan, mektupların anlattığı sıra dışı ihanet hikâyesinin peşine düşerek, geçmişten bugüne uzanan sancılı bir sırrı çözmeye koyulur. Parçalar birleştikçe “bütün” tekinsizleşecek; Rıdvan, yaklaşmaktan korktuğu kadim kavşağa doğru sürüklenecektir.

Saklı Bahçeler Haritası ile okuru aklın ve kalbin karanlık dehlizlerinde dolaştıran Nermin Yıldırım, kaybolmuşlara, hayattan ne istediğini unutmuşlara ve çıkış aramaktan yorulmuşlara eşsiz bir harita sunuyor. 

“İnsanın karakteri, bir ülkenin ve bir çağın tarihiyle iç içe geçtiğinde hayatlar kolay savrulur. Birindeki değişim, diğerindeki değişimin habercisidir. Yarın ne olacağını kim bilebilir?

Has bir dile yaslanan Nermin Yıldırım, insanın ruh haritası ile toplumun ruh haritasının kesiştiği yerde, edebiyatın güçlü haritasını çıkarıyor ve orada herkese yeni bir kader çiziyor.”

Kitap Bitiş Tarihi : 23 Temmuz 2014 İstanbul 2014/15

Ben, " kaybolmuşlara, hayattan ne istediğini unutmuşlara ve çıkış aramaktan yorulmuşlara eşsiz bir harita sunuyor."  Böyle düşünmüyorum. Nermin hanımın okuduğum ilk kitabı. Diğerlerini de bulup okumayı düşünüyorum. Ben bir müslüman bir şahsiyet olarak çıkış falan aramıyorum, nasıl girdiğimi, nasıl çıkıp ve nereye varacağımı biliyorum. Kitabı merakla okudum sürükleyiciydi....

22 Temmuz 2014 Salı

İnsan evladı Mads Gilbert ' ten mektup var....


Çok sevgili arkadaşlarım;

Dün gece çok yoğundu. Gazze’nin “kara işgali” arabalar dolusu, çok sayıda sakatlanmış, parça parça edilmiş, kanatılmış, ölmek üzere olan her yaştan sivil ve masum Filistinli yaralılar ile sonuçlandı.
Renkleri yorgunluktan griye dönmüş kahramanlar, gayriinsani koşullarda ambulanslarda ve Gazze’nin bütün hastanelerinde 12-24 saat vardiya ile çalışıyorlar (Şifa’da bulunanların hepsi son 4 aydır maaş almıyor). Bunlar bedenleri, cüsseleri, organları yürüyen yürümeyen, nefes alan almayan, kanayan kanamayan insanları önemsemeye, anlamaya çalışıyorlar. İNSANLAR!
Bir kez daha “Dünya’nın en ahlaklı ordusu!” tarafından hayvan yerine konuyorlar.
Acının, ıstırabın ve şokun içindeyken gösterdikleri dayanıklılıktan dolayı yaralılara sonsuz saygı duyuyorum; çalışanlara ve gönüllülere sonsuz hayranım. Filistinlilerin metaneti bana güç vermesine rağmen çığlık atmak, birine sıkıca sarılmak, ağlamak, bedeni, saçları kana bulanmış çocukları koklamak ve kendimizi bu kucaklaşmayla korumak istiyorum. Fakat hiçbirimizde bunu yapacak kadar bile derman yok.
Kül grisi yüzler… HAYIR, onlarca yaralanmış ve kanayan insan bir kez daha gelmesin! Hâlâ Acil Servis’in yerlerinde temizlenecek kan göllerimiz, kana bulanmış, sırılsıklam damlayan bandajlarımız var. Ah, her yerde temizlikçiler var; kanı, dokuları, giysileri, ölüm artıklarını hızla temizliyorlar, tekrar hazır olmak için hepsini temizliyorlar, sonra tekrar, tekrar… Son 24 saatte Şifa’ya 100’den fazla insan geldi. İyi eğitilmiş, tam teçhizatlı bir hastane bütün ihtiyaçları karşılar fakat burada neredeyse hiçbir şey yok. Elektrik, su, tek-kullanımlıklar, ilaçlar, ameliyat masaları, aletler, monitörler… Hepsi dünün hastane müzelerinden alınmış gibi. Fakat bu kahramanlar şikâyet etmiyorlar. Kahraman savaşçılar gibi, burun buruna, muazzam bir azimle mücadele ediyorlar.
Ve ben bu kelimeleri sıcak yatağımda, yalnız başıma ve gözyaşları içerisinde yazıyorum. Fakat acının, kederin, öfkenin ve korkunun yarattığı gözyaşları işe yaramıyor. Bunlar gerçekten yaşanıyor olamaz!
Şu an, İsrail savaş makinesinin orkestrası korkunç senfonisine başladı. Şu an, donanma gemilerinden topçu salvoları kıyılara düşüyor; gürleyen F-16’lar, mide bulandıran insansız hava araçları (Arapça Zennaniler, vınlayanlar) ve gürültülü Apache’ler. Bunlar ABD’de yapıldı ve paralarını ABD ödedi.
Sayın Obama, bir kalbiniz var mı?
Sizi Şifa hastanesinde bir gecelik, sadece bir gecelik kalmaya davet ediyorum. Belki temizlikçi kılığında gelirsiniz.
Yüzde yüz eminim ki bu tarihi değiştirecektir.
Kalbi ve gücü olan hiç kimse Filistin halkının katledilişini durdurma kararı vermeden Şifa’da geçirmiş olduğu geceye sırtını dönüp gidemez.
Fakat kalpsiz ve merhametsizler hesaplarını yaptılar; Gazze’ye karşı başka bir “dahiya” (İlk kez İsrailli general Gadi Eizenkot’un ortaya attığı, sivil altyapıyı çökertme amaacı güden bir tür askeri operasyon) saldırısı planladılar.
Kandan nehirleri bu gece de akmaya devam edecek. Ölüm kusan silahlarını birer enstrüman gibi akort ettiklerini duyabiliyorum.
Lütfen. Ne yapabiliyorsanız yapın. Bu kesinlikle böyle devam edemez.

Mads Gilbert MD PhD
Profesör ve Klinik Dekanı
Acil Yardım Kliniği
Kuzey Norveç Üniversitesi Hastanesi

(Çeviri: Ahmet Fatih Madanoğlu)
(Tashih ve Düzenleme: Turgay Bakırtaş)
Not: Çeviri http://www.litost.com dan alınmıştır.

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Google da İnsanlık aramak...


Birleşmiş zalimler...


Bu Ahın Kelimesi yok...


Bomba Saksılar...

BOMBA SAKSI.jpg

Bayrak...



Kumsalda top oynanma. ...


Batılı Körlük...

http://yenisafak.com.tr/karikatur-galeri/hasan-aycin-144

Hasan AYCIN Ağabey'den 


İnsanlığın katledilen dört evladı...


Dünya kupasını kim aldı?


16 Temmuz 2014 Çarşamba

İsimlerden Kelimeler'e: Adem’den İbrahim'e İnsan Zihninin Tekȃmülü...

Giriş
İnsanlığın zihinsel gelişim tarihi açısından bakıldığında, Peygamberler içerisinde Hz.İbrahim’in yeni bir gelişim evresini temsil ettiği görülür. Her peygamberin, kendi kavminin diliyle gönderildiğini söyleyen Kur’an ayetinde kastedilen ‘dil’, konuşulan dilin ötesinde, dönemin zihin seviyesine, varlığı kavrama tarzına ve reel ve ideal boyutlarıyla bir anlam dünyasının var olup olmadığına işaret eden geniş bir kullanıma sahiptir. Buna bağlı olarak, peygamberlerin mesajının, muhataplarının seviyesiyle ilişkisini düşündüğümüzde, aslında İbrahim’le birlikte insanlığın yeni bir aşamaya yükseltildiğini fark ederiz. Aşağıda, Âdem’le (ilk insan nesli) başlayan bu gelişim sürecinin İbrahim’le nasıl bir seviyeye ulaştığının izi sürülecektir.
İsimler Dünyası
Kur’an, insan cinsi için sınırlar belirlemiş, bu cinsin neleri bilip neleri bilemeyeceğini bir kanuna bağlamış ve bunu, Allah’la insan arasında bir ahit yahut mîsak olarak adlandırmıştır. Allah’ın insan cinsiyle yaptığı bu ahdin ana konularından biri, insanın salt maddi gerçekliğe gömülüp kalmaması, bu gerçekliğin temsil ettiği soyut anlamlar dünyasına ulaşma başarısını (azm) gösterebilmesidir. Ancak insanın yapısına yerleşik olan potansiyellerin bütünüyle aktüel hale gelmesi, bir süreç içinde olabilmektedir. İnsan cinsinin zihinsel gelişim aşamaları, bir çocuğun zihinsel gelişim aşamalarından farklı değildir. İlk insandan itibaren, insan zihninin bir tekȃmül sürecine girdiği ve nesneleri gerçek anlamıyla kavraması için uzun bir sürecin işlemesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Aslında somut ve soyut boyutlarıyla âlemi algılama ve kavrama kudretinde olan insanın bu iki yeteneğinin ilk etapta beraber aktüelleşemediği görülür. Gelişim yahut tekamül mantığına uygun olarak, Âdem (insan) fiziki âlemi algılamasını ve ötesini kavramasını mümkün kılacak bir donanıma kavuşturulmuştur. Bu donanıma Kur’an, isimler (el-esmâ) olarak atıfta bulunmaktadır:
“Allah Âdem’e (ilk insana) bütün isimleri öğretti” (2:31).
Ama öyle görünüyor ki, insan Hz. İbrahim’e kadar bu isimlerin sadece fiziki boyutunda kalmıştır. İsimler, (esmȃ) fiziki âlemde yer tutan (yıldız, ay, güneş, vs.) varlıkların nominal değerleri olarak iş görmüştür. Bu evrede, yıldız yıldız, ay da ay olarak kalmıştır. Hz.İbrahim’e kadar insanlığın zihnine, varlıkların kendilerinde taşıdıkları isim değerleri hâkim olmuş, bu isimlerin görünen yüzlerinin ötesinde taşıdıkları sembolik anlam kavranamamıştır. Hz.Âdem kıssasındaki insanın cennetten (metafizik ȃlem, soyut kelimeler dünyası) dünyaya (salt maddi gerçeklikler dünyası, isimler dünyası) düşüşü, kendisinden beklenen kavrayış seviyesini ortaya koyamadığını gösteren bir anlatımdır.
Bu kavrama zayıflığından dolayıdır ki, Allah’la insan cinsi arasında yapılan ahit, henüz fiziki dünyaya adapte olma aşamasında bulunan insanda arzu edilen sonucu vermemiştir. Bunun için kavramsal zekȃ gelişiminin başlatılacağı İbrahim peygambere kadar beklemek gerekmiştir. Şu ayet bu durumun tasvirinden ibarettir:
“Gerçek şu ki Biz daha önce Âdem’e de ahit vermiştik ama o bunu unuttu; ahdimiz konusunda onda bir başarı (azm) göremedik” (20:115).
Kelimeler Dünyası
İnsan potansiyelinin İbrahim’e kadar yanlış aktüelleştirilmesi iki şekilde tezahür etmiştir: İlk olarak varlıklara, somut anlamlarının dışında bir anlam yüklenememiştir. Yıldız sadece yıldız olarak görülmüş, kendi reel gerçekliğinin ötesinde bir Varlığa işaret edecek sembolik değeri keşfedilemediği için, insanın öteleri kavrama kudreti perdelenmiştir. İkinci olarak, bu somut varlıklar anlamlandırılmaya başlanınca da, yanlış anlamlar yüklenmiştir. Bu kez de yıldız; yıldız olmaktan çıkarılmış, tapılan bir nesneye dönüştürülmüştür. Bu ikinci aşama, peygamberlerin mücadelesinin ana eksenini oluşturur.
İbrahim’e kadar, insan-insan ve insan-doğa ilişkisini aşamayan Âdemoğlu, İbrahim’le birlikte kavramsal zekâ gelişimini tamamlayarak metafiziği (insan-Allah ilişkisi) kavrayabilecek bir bilinç düzeyine yükselmiştir. Bu bilinç düzeyi, isimlerin içini kelimelerle doldurmayı, isimleri birer delil olarak kullanabilmeyi ve sonuç olarak somut dünyanın ötesine uzanabilmeyi mümkün kılmıştır. Bunu sağlamak üzere İbrahim’e önce kelimeler verilmiş ardından da delilli düşünme tarzını geliştirdiği için de insanlığın derecesi, kendinden önceki döneme kıyaslandığında, bir üst seviyeye yükseltilmiştir. Kur’an’ın meseleyi tasvir tarzına bir göz atalım:
“Bir vakit İbrahim’i Rabbi kelimelerle sınadı. O, onların gereğini yerine getirince, “Ben seni bütün insanlara önder yapacağım” buyurdu. …” (2:124).
“Allah, delillerle İbrahim’in derecesini yükseltti” (6:83).
“Andolsun ki Biz, İbrahim’e daha önce olmayan bir rüşt (ergin bir zihin) verdik” (21:51)
İbrahim’in tarihte yarattığı bu zihinsel devrim ve bilinç düzeyinin kaybedilmemesi ve insanlığın yeniden bir düşüş yaşamaması, için bütün din mensupları, İbrahim’in dininde (milleti İbrahim) içerilen ve bozulmamış insan doğasına yaslanan hanifliğin temel ilkelerine bağlanmaya çağırılır. Kendini bilmezlerden başka hiç kimsenin de İbrahim’in dinine sırt çevirmeyeceği söylenir (2: 130).
İbrahim’e insanlığın gelişim tarihini üst bir evreye tekâmül ettirecek gücün verilmesi, Kur’an’a göre bir sınamanın ardından gerçekleşmektedir. Âyetin anlatımına göre, İbrahim bazı kelimelerle (kelimât) sınanmış, bu sınamadan başarılı bir şekilde geçtiği için de, kavminin onu sıkıştırdığı sığ bir zihnin ürettiği inkȃr ve zulüm kalıplarından (9:72; 22:44) kurtarılarak, kelimelerin hâkim olduğu, evrensel bir dünyanın insanlarına önder yapılmıştır.
İslam bilginleri, Allah’ın İbrahim’i üç şeyle sınadığını yazarlar: Nemrud’un ateşiyle, oğlunu kurban ettiğini gördüğü rüyasıyla ve hiçbir ziraat imkânı bulunmayan çölün ortasına (Mekke’ye) ailesinin göçüyle. Ancak bu üç sınama unsuru, İbrahim’i böyle bir önderlik testinden geçirme özelliğine sahip değildir. Bütün insanlığa önderlik yapabilmek, insanlığın zihinsel sorgulamalarına cevap verebilecek ve bütün şüphelerini ortadan kaldırabilecek bir yeterlilik imtihanını başarmakla mümkün olabilir. O halde, İbrahim’in kelimelerle olan bu imtihanı nasıl anlaşılmalıdır?
İbrahim’le ilgili Kur’an pasajları bir bütün halinde okunduğunda, İbrahim’in sınandığı kelimelerin, insanlığın gelişim aşamalarından en ciddi olanına işaret ettiği görülecektir. Bu aşamada İbrahim, metafizik sorgulamaları yapmasını mümkün kılacak kelimelerle ve bu kelimelerin temsil ettiği anlam dünyasıyla ilk kez karşı karşıya getirilmiş ve metafizik sorgulamaları İbrahim’in (insanlığın) kaldırıp kaldıramayacağına yönelik sınama, başarıyla sonuçlanmıştır.
İbrahim’in tarihte kırılma yaratan (ulu’l-‘azm) Peygamberler (Nuh, Musa, İsa, Muhammed (a.s.) (33:7; 48:35) arasında sayılmasının yegâne sebebi, insanlığa bu metafizik sorgulamaların kapısını açmasında yatmaktadır. İbrahim aklın, insafın, vicdanın ve sezgilerin, insanı kaçınılmaz olarak çekip götürdüğü metafizik sorgulamaları başlatan ve Allah’ın varlığına ve birliğine, delile dayalı olarak ikna olan ilk örnek modeldir (6: 74-87). Babası (vâlid) Terah’ın ve geçmişin bütün akıl dışı inançlarını kendinde toplayan atası (eb) Azer’in ve de her türlü erdirici düşünceyi boğmaya çalışan despotların temsilcisi Nemrud’un dünyasının tam ortasına İbrahim hanîf olarak gönderilir. Allah’ın İbrahim’le yaptığı bir ahid’e (2:130–140;–68; 16:120–124; 42:13) dayalı olarak kazanılan bu hanîfliğin sağladığı güç ve cesaretle Babil, Urfa, Mısır, Arabistan, Suriye ve Filistin gibi geniş bir coğrafyanın yanlış inanış ve bağlılıklarına saldırır. İbrahim ilk hanîf olarak, adı var kendi yok (nominal) bütün tanrıları ve onların şimdiki ve geçmişteki bütün bağlılıklarını karşısına alır. :
“Taptıkları hiçbir şey değil, bunlar sırf sizin ve atalarınızın uydurduğu içi boş isimler …” (53:23).
İbrahim bunu yaparken, delilli bir şekilde reddetmeyi mümkün kılan bozulmamış insan doğasına yaslanır. İbrahim, kendilerine bile faydası dokunmayan bu tanrılara sunulan her türlü bağlılığı tahtından indiren bir bilinç devrimi gerçekleştirir ve bu sahte Tanrı’ları, gerçek (Hak) olan Allah’a kurban eder. İbrahim’in gerçekte kurban ettiği, bütün bu sahte tanrılar ve bu sahte tanrıları üreten zihin ve bu tanrılara yönelen bağlılıklardır. Peki, İbrahim bunu nasıl yapmıştır?
Bu kelimelerle sınanma, o ana kadar hâkim olan ilkel zihnin aşıldığı ana işaret eder. Bu aşama, insanın o ana kadar anlam arayışını tabiata odaklayışının ve tabiat güçlerine bağımlılık geliştirerek kendini zelil edişinin sonlandırılmasıdır. Zillet, Arapça’da güçlü olanın zayıf olanın hâkimiyetine girmesiyle yaşanan bir hal olarak tanımlanır. İbrahim’e kadar insanlığın yaşadığı hali tanımlayan en iyi kelime budur. Zira inanmak isteyen daha doğrusu yana yakıla yaşamını anlamlı kılacak öğelerin peşine düşen insan zihni, İbrahim’e kadar yıldız, ay, güneş gibi doğal güçlere inanmakta, onlara bağlanıp güvenmekte, onlara ibadet etmekte ve onlara kurbanlar kesmekteydi. İnanmak, bağlanmak, güvenmek, ibadet etmek gibi kelimelerin yönlendirildiği bu yanlış adresler, ilk kez İbrahim’le birlikte Gerçek (Hak) Olan’a çevrilmiş ve kelimelerin doğa ötesi bir güce, Allah’a ulaşmasına imkân verilmiştir. Tabiatın bünyesine sindirilen cin, şeytan, hayalet gibi insana hükmettiği sanılan varlıklar yerlerinden sürülmüş, astrolojik güçler üzerinden kurulan bağlantılar çökertilmiştir. İlginç bir şekilde Aydınlanma Dönemi’nde tabiat mitolojik unsurlardan soyundurma çabasının ilk adımı olarak gösterilecek şekilde, İbrahim eliyle, insanın tabiatı gerçek kimliğiyle görmesine zemin hazırlayan bir temizlik hareketi yapılmıştır. Tabiatın dışında bir kudret olarak Allah’ı keşfeden bu metafiziksel zihin, ilk kez sonsuzluk fikrini keşfederek, evrende kendi yerini görme imkȃnına da kavuşmuştur. Hülasa İbrahim kelimelerle bütün varlık halkalarını yeniden adlandırıp konumlandırmış, her varlığı ait olduğu yere oturtan bir harekȃtı başarıyla tamamlamıştır.
Unutulmamalıdır ki, İbrahim, insanın bozulmamış zihnini ve fıtratını temsil eder. İbrahim’in yaşamındaki her evre ve sorgulama, farklı şüpheleriyle, ikna olma ihtiyacıyla ve sorgulamalarıyla bir insan zihnini temsil etmektedir. O halde, İbrahim’in başardığı şey, rüşt sahibi olan (21:51) ve sağduyuya dayanan bir insanın başarması beklenen şeydir. Kur’an, İbrahim üzerinden şu noktalarda yaratılan kırılmalara dikkatimizi çekmektedir:
Her türlü sır ve gizemi yapısından söküp atarak, tabiatı gerçek kimliğine kavuşturmuştur. İnsanın korkularına kaynak gösterilerek insana yabancılaştırılan tabiatı, yaratanına referansla ümit kaynağına dönüştürmüştür. İnsan korkularının kaynağı durumundaki gök gürültüsünün bile aslında Allah’a hamd ettiğini beyan ederek (13:13), tabiat algısında bir kırılma yaratmıştır.
İnsanı gerçek kimliğine kavuşturmuş, onu tabiatın gizemli güçlerine bağımlılık konumundan kurtararak Allah’ın yaratma planındaki onurlu konuma yüceltmiştir.
İnsan zihninin tabiatın ötesine geçme gücünü keşfederek, insana metafizik dünyanın kapılarını aralamıştır. Allah, kendini arama sürecinde akıl yürütmeyi İbrahim’e yaptırarak, aklı Allah’ın yeryüzündeki terazisi olarak yüceltmiş, bu teraziye konacak değeri olmayan ilahları birer kuruntu olarak reddetmiştir.
İnsana, Allah’ın tabiatın içinde değil de ötesinde aranması gerektiğini öğretmiş, O’nu insanın beş duyusunun doğrudan keşif alanının dışına çıkararak, iman, güven, bağlanma gibi soyut kelimelerin nesnesi haline getirmiştir.
İbrahim, kan bağıyla bağlandığı kavminin sığ düşünce yapısını kelimelerle söküme uğratmış, yerine, düşünce bağıyla birbirine bağlanan büyük insanlık ailesinin temellerini atmıştır.
İbrahim’e ve milletine selam olsun!
Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün

http://www.bikaced.org/makaleler/alinti-makaleler/isimlerden-kelimeler-e-adem-den-ibrahim-e-insan-zihninin-tek-muelue.html     (Sayfasından alınmıştır..)

MEMLEKETİMİN BULUTLARI…

Memleketimin bulutları yere o kadar yakınlar ki; 
Tam olması gereken kadar…
Tam olması gerekenin ölçüsü nedir? 
Memleketimin bulutlarının yere yakınlığıdır cevap. 

Bulut dedin mi;
Beyazın ve grinin tüm tonlarını taşıyacak, 
Bir de yoğun olacak.
Bir baktın mı;
Uçsuz bucaksız ovada,
Sana sonsuzluk fikri verecek.
Bir bulut denizi ve hemen yeryüzü…
Hangisi daha sonsuz?

Bulut dedin mi;
Şahit olacak her şeye,
Acelesi olmayacak hırçın rüzgârın önünde,
Öyle oturaklı ve mutedil
Ve öylesine de asil olmalı.
Kimsesiz bir kilise üzerinde,
Yıkık bir cami minaresinde,
Bu kimsesizliğe ağlayacak
Kadar da yufka yürekli olmalı.
Kıpırdaşan yaşama,
Güler yüzle bakacak kadar da şen ve şakrak.
Memleketimin bulutları gibi…

Bulut dedin mi;
Farkına varacak, farkına varılması gereken şeyleri.
Mesela,
Yanmış ve yıkılmış kadim şehirler üzerinde
Derin derin düşünmeli.
İnsan halleri üzerinde bir fikri olmalı.
Bir de;
Bin yıl önce şekilden şekle girerek şaşırttığı,
Bir çocuğun izini sürecek kadar da vefalı olmalı.
Memleketimin bulutları gibi…

Nerden gelip nereye gittiği önemli olmamalı.
Önemli olan ufka baktığımda
Orda olmalı,
Aheste, sakin, memnun,
Dikkatli, Düşünceli, vefalı
Ve
Benim kadar da
Çocuk kalmalı…
Memleketimin bulutları gibi…

Arif Arcan

15 Temmuz 2014 Salı

Lüks temizlik işçisi olarak BM...


Bu Aşk Burada Biter...

Bu Aşk Burada Biter

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Bir hatıradır şimdi dalgın dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Ataol Behramoğlu

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Parmağı çok acımış. ..


Yanmaya değer şey. ..


Ruhumun susuzluğu...

Sessiz çığlıklar atıyorum, avazım çıktığı kadar... 
Ruhumun düştüğü boşlukta derin sancılar bekliyor... 
Boşluğun sessizliğinde tepkisizliğin girdabına duçar oldum... 
bağırmak istiyorum, sesimi bütün varlığa duyururcasına... 
Ama nafile ses kaybolmuş hayatın anormal ritminde... 
Gereksiz fon müziği kulağı sağır ederken, 
Mazlumun ahı hissiz duygularda yankısız... 
Merhametlilerin en merhametlisi,
Merhametinle bize yağmur yağdır ki ruhumuz susuzluğunu gidersin..
Abdülaziz Tantik

CEVAT KELLE...


GÜNCEL BEĞENİLENLER...






13 Temmuz 2014 Pazar

Süryaniler....

Adeta tarih içinde bir yolculuk niteliğindeki bu kitap, yazar tarafından çok güvenilir kaynak ve belgelere dayanılarak son derece titiz bir çalışmayla yazılmıştır.
Ana hatlarıyla kitabın içinde:
-5500 yıldır bu topraklarda yaşayan Süryaniler'in kökeni nereye dayanıyor, ataları kimler?
-Türkiye'de ne kadar Süryani var?
-Bu topraklara nereden gelmişler?
-İnançları, kültürleri, gelenek-görenekleri nasıl?
-Süryanicenin kaynağı neresi?
-Osmanlı'dan önce, Osmanlı zamanında ve sonrasında yaşadıkları,
Azınlık olmayı neden hiçbir zaman benimsememişler?
-Günümüzdeki gelişmelerle ilgili neler düşünüyorlar? 
konuları işleniyor.

Ayrıca ilginç ve bilinmeyen birçok konu da yazar tarafından kitapta akıcı bir dille anlatılıyor.


Çok istifade ettiğim bir kitap oldu desem hiç de abartmış olmam. 
Bu toprakların tarihi içinde bir yolculuk yaptırıyor. 
Sonlara doğru daha ilginç bilgiler aktarıyor. 
Özellikle Lozan ile ilgili bölüm kitabı okumamı yavaşlattı çünkü başka kaynaklardan da araştırma yapıp öyle geçtim sayfalarını. 
Özel olarak Azınlıklar konusundaki tutumları çok takdir edilecek bir yaklaşım, çünkü kendilerini bu toprağın evladı gördüklerinin altını özellikle çiziyorlar. Biraz empati yapmak gerekiyor. Neyse bu kitabı okumanızı tavsiye ederim....


Kitap Bitiş Tarihi : 13 Temmuz 2014 İstanbul 2014/14

Veri gutttttttt.....


12 Temmuz 2014 Cumartesi

Deve Kuşu....


Bulmacayı Çözen Aileler rahat ediyor...


Aliya'nın asker selamı.mp4

Haluk Levent - Srebrenitsa

Kurban Olmayı seçmek....

Katil olmakla kurban olmak arasında seçim yapmamız gerektiğinde, biz kurban olmayı seçeceğiz! 
Aliya İzzetbegoviç

Kur'an Meali...



Bu Okumam da ÖĞÜT meselesini inceleyerek okudum. Türkçe de ki sözlük anlamı 
- İsim Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat. 

Peki Arapçada ki min muddekir(in) مِنْ مُدَّكِرٍ ,  żikrunذِكْرٌ ,vâ’iye(tun) وَاعِيَةٌ , leteżkiratun لَتَذْكِرَةٌ , Gibi ayetlere meal çevirmenleri ÖĞÜT anlamı vermişler. Erbabı bilir ki bu çeviri bizim Türkçemizi iyi kullanamadığımızdan kaynaklanmış olabilir.

Perşembe yaptığımız derste Şevket Ağabey ile Müslümanların oruç tutmayan ve namaz kılmayan insanlara küfür ettiğini ve kaba davrandığını konuştuk. 

Halbuki, Rabbimiz Kur'an da aşağıya aldığım ayete olduğu gibi Önermede bulunuyor. Kim için  "  Müzzemmil  19 İşte bu (anlatılanlar), şüphesiz bir öğüttür. Artık kim dilerse Rabbine (varan) bir yol tutar." açık değil mi?

Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı çalışmalar da 94 adet ayeti 
ÖĞÜT olarak çevirmişler veya parantez içine almışlar. 
Sonuç itibari ile insanlar üzerinde bir zorlama yok. Birbirimize karşı haddimizi aşmayalım.....

Kitap Bitiş Tarihi : 11 Temmuz 2014 İstanbul 2014/13



10 Temmuz 2014 Perşembe

Bu gidiş nereyedir?

Almanların attığı goller,
İsrail'in masum insanlara attığı bombalardan
daha çok ses getiriyorsa golü Brezilya değil
İNSANLIK yemiştir.

Fe Eyna Tezhebun / Bu gidiş nereyedir?

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Bak bakalım bu ayet ne anlatıyor....



Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

2. O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.
Mülk Suresinden