30 Ağustos 2013 Cuma

Greenpeace Akdeniz den mektup var...


Merhaba Serdar

Sana bunları yazabilmek, bu güzel haberi verebilmek için 5 yıldır bekliyorum. Mutluluktan ve heyecandan yerimde duramıyorum! Sonunda Gerzeliler, 5 yıllık mücadelenin ardından kömürü yendi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Efes’in sahibi Anadolu Grubu’nun Sinop’un Gerze ilçesine kurmak istediği kömürlü termik santral projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunu şirkete iade etti ve 100 dönüm orman arazisi içerisinde yer alan projenin ÇED sürecinin yeniden başlatılmasını uygun görmedi.

Şimdi önümüzde uzun bir yol var. Kömüre karşı verdiğimiz mücadele devam edecek ve senin desteğine her zaman ihtiyacımız olacak. Lütfen bu yolda bizimle ol. Greenpeace'in kampanyalarının tek kaynağı, bireylerin verdiği maddi destekler. Greenpeace, hiçbir şirket ve devletten maddi destek ve sponsorluk kabul etmiyor. Bu sayede, çevre suçlarına karşı bağımsız ve tarafsız kampanyalar yürütebiliyoruz. Miktarı ne olursa olsun vereceğin maddi destek, önümüzdeki kampanyalarımızı da kazanabilmemiz için tek gelir kaynağı olacak.

Gerze’deki mücadelenin sürdüğü bu beş sene içinde, “Kömür bu kapağın altındadır” dedik, “Kim korkar Anadolu Grubu’ndan?” dedik. 150.000’e yakın kişi bu kampanyalarımıza katıldı. Gerzeye gittik, olanları birebir dinledik. Anadolu Grubu’nun önünde eylem yaptık, Bozdoğan Kemeri’nde pankart açtık “Kömür bizi hasta etme” dedik. İş makinelerinin önüne yatan, gece gündüz çadırda nöbet tutan, “Gerzemizi kömüre vermiyoruz!” diyerek tüm dünyaya direnişlerini duyuran bu cesur insanların yanında yer aldık.

Bence Gerze’nin başarısı, Türkiye’nin dört bir yanını saran kömürlü termik santrallerle mücadele eden her şehre, her köye cesaret verecek. Bandırma’ya, Biga’ya, Kemerköy’e, Elbistan’a, Silopi’ye, Mersin’e…

Sadece reklam bütçesi bile bütün Greenpeace bütçesini katlamaya yetecek olan dev firmaların, politikacıların üzerinde yeterli baskıyı oluşturabilmemiz için vereceğin her kuruş, kampanyalarımıza güç katacak.
Buraya tıklayarak, sen de Greenpeace destekçisi olabilirsin.

Biliyorum; kampanyalarımıza vereceğin maddi manevi destek, geleceği değiştirecek.

Pınar Aksoğan
İklim ve Enerji Kampanyaları Sorumlusu

CUMA üzerine....

Bu gün günlerden CUMA,
Birazdan  hiç anlamını düşünmeden "Hayırlı  Cumalar" mesajları telefonlarımızda veya ekranlar da arzı endam edecek. 
EEEEE sıktın be diyenlerinizi duyar gibiyim.
Yalnız canınızı ben mi sıkıyorum? 
Siz kendinizden sıkılmadınız mı?
Bunca umursamazlığınıza sıkılmadınız mı?
Allah'a, Peygamberine ve Kur'an'a inandığımız halde, Allah yokmuş gibi hareketlerimiz ile "Hayırlı Cumalar" nasıl örtüşür.
Cumanın ne zaman mübarek olacağını söyleyeyim. 
- Allahın sesi olan kelimelere kulak verip onunla yaşamaya başladığımızda,
- Tuttuğumuz takıma ayırdığımız zamanı, İnandığımız kitaba ayırdığımızda,
- Partimizin tüzüğünden çok kitabımızı okuduğumuzda,
- Aşık olup bağlandığımızı zan ettiğimiz "aşkım" dan çok, sevgisi Aşkın olan Yaratıcımıza bağlandığımızda, 
- Güya dost olup, dostumuzu küçük dünyevi menfaatlere satmadığımızda,
Daha yazacağım da nasıl olsa bizler kendimizi biliyoruzdur, ben az yazayım  hepimiz çok anlayalım.

Kendinize bir iyilik yapın İNANDIĞINIZ KİTABA uygun yaşayın. Yada İNANIYOR gibi yapmayın....

Muhabbetle kalın Dostlar
Serdar Karamanlı


Çokluk önemli değil, mühim olan niteliği....


26 Ağustos 2013 Pazartesi

Eski bir BASK'lı atasözü....

"Tanrı, cimri insanları zenginliğin tuzağına düşürerek cezalandırır; tıpkı gönlü zengin ve bonkör kişileri yoksulluğun güvenli sığınağında koruduğu gibi."

Kentte sıcak gece..

Kitap Özeti: trevanian yine kendine özgü buluşlarını ve el çabukluğunu sergilediği bir yapıtla hayranlarının gözlerini kamaştırıyor. Kentte Sıcak Gece Trevanian'dan usta işi bir yapıt, yazarın el attığı her türde yeni bir -ses- yaratma yeteneği kendine tüm dünyada binlerce hayran kazandıran Kasaba, Hesaplaşma, İnfazcı, Katya'nın Yazı, Şibumi gibi dünyanın her yerinde çok satan yapıtlar yazmasını sağladı. Kentte Sıcak Gece her tadı içeren bir ziyafet gibi: Aksiyon, romantizm, aşk, zeka, tutku... bütün bunları insan olmaya değişik bir açıdan bakarak sunuyor. Okur zorlu durumlarla karşı karşıya kalan unutulmaz karakterlerin geçit törenini izliyor: Büyüleyici genç bir deli ona güvenen kurbanlarını cezbeder; güçlü iki Bask kadını bir elma ağacının tepesinde kavga eder; huysuz bir karnaval satıcısı genç çırağını eğitir; yaşlı bir Kızılderili, halkını bulmaya çalışır; ünlü bir yazar kendi hakkında tatsız bir gerçeği öğrenir; bir delikanlı kendini boğucu bir aşktan kurtarmaya çalışır; genç bir çift eğlenceli bir rastlantı ile tanışır....

Kitap Bitiş Tarihi : 24 Ağustos 2013 Esenköy
2013/21

Cehennem kitabını bir yerde unuttuğumda başladığım, Trevanian serisinin ilk kitabı bu hikayelerden oluşan bir kitap açıkçası çok beğenmedim ama şimdi ki kitabı Hesaplama fena değil, bakacağız....

Yeşil bölge...


Yapım:2009, 2010 ~ ABD, Fransa, İngiltere, İspanya
Tür:Aksiyon, Dram, Savaş

Çavuş Miller ekibi ile birlikte ırak çöllerinde gizlenen kitle imha silahlarını bulmak üzere görevlendirilerek bu kimyevi maddelerin peşine düşerler. Ancak bunun yerine , görevlerini tamamen değiştirecek bir örtbas olayının içine doğru sürüklenirler. Etrafı farklı amaçlar güden ajanlarla çevrili olan Miller bölgede savaşı tırmandıracak yanıtlar aramak zorundadır.

Her türlü entrika bizim işimiz, hem yazarız hem de sinemasını yaparız.

Kelebeğin Rüyası...

Muzaffer Tayyip Uslu (1922-1946) ve Rüştü Onur (1920-1942) “Zonguldaklı Şairler” olarak adlandırılan ve genç yaşta veremden hayatlarını yitiren iki dost şair olarak geçti tarihin tozlu yaprakları arasına. Çoğumuz adını bile duymamıştık bu iki naif ruhun. Öyle ya, yirmili yaşlarında veda ettikleri dünyaya bıraktıkları şiirler birkaç derginin sayfalarında kilitli kaldı onca sene. Gerçi Rüştü Onur’un şiirlerini ve yazılarını Salâh Birsel 1956’da “Rüştü Onur”adını verdiği kitapta topladı. Muzaffer Tayyip de ölmeden bir yıl önce Şimdilik adını verdiği kitabında şiirlerini bir araya getirdi. Öldükten sonra da yine 1956 Necati Cumalı şiirlerini ve yazılarını “Muzaffer Tayyip” adlı kitapta topladı. Ancak edebiyat sevdalısı olanlar için bile yitik isimlerdendi bu iki genç şair. Tabiî onların şiir tutkuları, hayatları, yaşadıkları zorluklar, aşklar, dostluklar... İşte Kelebeğin Rüyası, o iki hassas ruhun dünyasını bizlere açtığı için bile değerli olacak bir film.


Geçmişte daha kederli günler yaşanmış, anlamaz isek kederli yaşamlar devam edecek....

Cehennem...

Dan Brown’un Cehennem romanı okurlarını yine mükemmel bir maceranın içinde sürüklüyor. Kitapta yine tarihi öğeler, gizemli sırlar ve en güzeli ise İstanbul’un tarihi köşeleri var. Yerebatan Sarayı, Ayasofya ve Kapalı Çarşı kitapta geçen yerler ve yazar gerçekten buraları mükemmel anlatmış. Görünen o ki yine mükemmel bir film Türkiye’de çekilecek.

Kitap Bitiş Tarihi:23Ağustos2013/İstanbul
2013/20 
Yaz bitiyor hala okumadınız ise, Bu kışı da okumadan geçirirsiniz demektir.

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Yeni Türkiye ve Dünya Kitap Okuma Oranları...

Türk halkı ortalama 10 yılda bir kitap okuyor.
Geçen yılki rakamlara göre; Türkiye de toplam 45 çocuk kütüphanesi, 14 yazma eser kütüphanesi ve 55 gezici kütüphane olmak üzere toplam 1152 kütüphane olmasına karşılık Almanya da 10.531, İngiltere de 4.620, İspanya da 5.209 kütüphane bulunuyor. Türkiye'deki kütüphanelerin 52 si çeşitli nedenlerle kapalı.
Türkiye'deki kütüphanelerde 13 milyon kitap olmasına karşılık, Bulgaristan da 46 milyon, Rusya da 739 milyon, Almanya daki kütüphanelerde 104 milyon kitap mevcut.

Türkiye de kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 493 bin 500 iken, İran da 7 milyon, Fransa da 16 milyon, İngiltere de 35 milyon kütüphane üyesi bulunuyor.

Almanya da 7 bin 500 kişiye 1 kütüphane düşerken, Türkiye de 68 bin 500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşmektedir.

Almanya da halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneci sayısı 8 bin 337, Fransa da 7 bin 88, İngiltere de 6 bin 978, İspanya da 3 bin 794, Türkiye de sadece 333 kişidir.

Japonya da toplumun yüzde 14 ü, Amerika`da yüzde 12 si, İngiltere ve Fransa da yüzde 21 i düzenli kitap okurken, Türkiye de yalnızca binde 1 kişi kitap okuyor.

Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli yılda ortalama 10, bir Fransız yılda ortalama 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyor.

Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu na göre Türkiye'nin okuma alışkanlığında Uganda, Tanzanya gibi ülkelerin de bulunduğu 173 ülke arasında 86 ncı sırada yer alıyor.

Bir yılda, ders kitapları hariç Amerika'da 72 bin, Almanya'da 65 bin, Brezilya'da 13 bin, Türkiye'de ise 6 bin 31 kitap yayımlanıyor.

AB ülkelerinde yıllık kitap harcaması 500 dolarken Türkiye'de 2 dolar.

[​IMG]

Yapılan bir araştırmanın sonucuna göre;
• Kitap Türkiye'de ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235 inci sırada yer alıyor.

• Japonya'da toplumun yüzde 14'ü, ABD'de yüzde 12'si, İngiltere ve Fransa'da yüzde 21'i düzenli kitap okurken, bizim ülkemizde sadece on binde bir kişi kitap okuyor.

• Türkiye'de günde ortalama beş saat televizyon seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece altı saat ayrılıyor.

• Türkiye'de okunan kitaplar genellikle siyaset, aşk, cinsellik üzerinedir.

• 8 milyon Azerbaycan'da kitaplar ortalama 100 bin tirajla basılırken, 75 milyona yakın Türkiye'de bu rakam ortalama 2 bin - 4 bin dolayında. Çünkü Türkiye'de okuma alışkanlığına sahip kişilerin sayısı 70 bin dolayında.

• Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye'de bir kişi on yılda bir kitap okuyor.

• Birleşmiş Milletler araştırmasına göre kitap için Norveçli 137, Alman 122, Belçikalı ve Avustralyalı 100, Güney Koreli 39 dolar ayırıyor yılda. Dünya ortalaması da 1,3 dolar. Ülkemizde ise bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 dolar yani 45 sent ayırabiliyor.

• Türkiye'de dergi okuma oranı yüzde 4, gazete okuma oranı yüzde 22, radyo dinleme oranı yüzde 24, televizyon izleme oranı yüzde 95.

• Biz Türklerin kitap okumaya ayırdığı zamanı, Norveçli 300'e, ABD'li 210'a, İngiliz 87'ye, Japon 97'ye katlıyor.

• Birleşmiş Milletler'in insani gelişim raporunda ülkeler kitap okuma oranına göre sıraya dizilmiş. Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86'ıncı sırada.

• Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.

• Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.

• Türkiye'de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı.

"Kitapçılar da, dağıtımda rol oynayamaması nedeniyle kapanmak durumunda kalıyor. Tam da bu nedenle şu ana kadar Anadolu'da 10 binin üzerinde kitapçı kapandı, son 5 yılda."




Kaynak: Dünyada Kitap Okuma Oranları Ve Türkiye'nin Durumu 

Dostlar Hayırlı Bayramlar...





Bir Ramazanın daha son gününe geldik.

Hayatımızın çabuk geçen günleri gibi bu Ramazan da çabucak geçip gitti.

Umarım, Ramazan boyunca paylaşmış, sevindirmiş, ve sevinçlere ortak olmuşuzdur. Kazanımlarımızı, önümüzde ki günlere taşıyarak iyi olmayı ve iyi kalmayı başarabiliriz. 

İnşallah, Başta kendi memleketimizin içinde ki sorunlar olmak üzere, çevremizde yaşanan savaşlar ve insan onuruna yakışmayacak nice olaylar son bulur. 

İnsanlık AİLESİ rahat bir nefes alır.

Tüm eski ve yeni dostlar, Sizlere ve ailelerinize Hayırlı Bayramlar dilerim.

Selam ve hayırlı dualarımla,

Serdar Karamanlı

6 Ağustos 2013 Salı

Kapıdaki düşman...

Rus ve Nazi askerlerinin dayanması güç mücadelesi devam ederken tüm dünya korku dolu gözlerle Stalingrad savaşının sonucunu beklemektedir. Bu sırada ünü her yana yayılmış Rus keskin nişancısı Vassili Zaitsev düşmanını tek tek sessizce avlamaktadır. Fakat Vassili bu ünü yüzünden kendini Nazi'lerin en iyi keskin nişancısı olan Binbaşı Konig ile yaptığı bir düellonun içinde bulacak ve dünyanın en önemli savaşlarından biri bu iki askerin kişisel mücadelelerine de sahne olacaktır. Vassili gösterişten uzak ve mütevazi yapısıyla, görevini olağanüstü bir beceriyle yerine getirebilen sıradan bir askerdir.

Tutsak...

Nusret hoca hiç cevap vermeden yerinden kalktı. Salonun kenarındaki döner merdivenlerinden çıkarak yatak odasının önüne geldiler. Kapının önündeki kilitli demir parmaklık, sanki yeni yapılmış gibiydi. Önce demir parmaklığı ve daha sonra kapıyı açarak içeri girdiler. Odada tek kişilik bir yatak, bir buzdolabı ve mukavva kutu içinde bisküvi, sandiviç ekmeği gibi hazır yiyecekler vardı. Oğluyla beraber dışarı çıkan Murat bey, odanın kapısını kapatma gereği duymadan demir parmaklığı kapatarak kilitledikten sonra "Odanın penceresi yok. Bu kapıyı istersen açık tutabilirsin" dedi. Bu soruyu cevapsız bırakarak ayağı kalkan Nusret hoca, demir parmaklıkların arasından baba ile oğlunun merdivenlerden aşağıya inişini seyretti. Sonra kapıya yaklaşarak sağ eliyle demir parmaklığa dokundu. Nusret hocaya ne durumda olduğunu açıkca hissettiriyordu. Murat bey kendisini misafir edeceklerinden söz etmesine rağmen bir misafir değil, adeta bir tutsak, akibeti meçhul bir tutsak olduğunu anlamıştı.
(Arka Kapak)

Kitap Bitiş Tarihi :  6 Ağustos 2013/İstanbul
2013/19

4 Ağustos 2013 Pazar

Bizim toplumumuzda da yaşanan çelişki....

"Meyhaneden uzaklaşmadan camiye varmak isteyen insanlar, meyhane ve cami arasında gerilen ve bu gerginliğin sıkıntısını yaşayan insanlar değil miydi?"

Tutsak Sayfa 80

Mehmet ALAGAŞ


Neden vaz geçelim?

Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alı koymak ister. Artık bundan vazgeçtiniz değil mi? Maide Suresi / 91



Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Bakara  / 85


Artık buna ihtiyacın yok....


3 Ağustos 2013 Cumartesi

Aklımızı ne boşaltıyor...

Siz hem çocuklarınızı saatlerce şiddet, entrika, cinayet, kavga içeren filmleri seyretmeleri için TV önünde bırakıyorsunuz, hem de çocuklarınızın neden birdenbire, sizin attığınız nutuklara uymayan “kötü" davranışlar sergilediğine şaşırıyorsunuz.

Neale Donald Walsch - ” Tanrı ile Sohbet ‘ 

1 Ağustos 2013 Perşembe

Peki Zenginler nasıl doğar...


Yemekle Kafayı bozmak...

Ramazanın başlarında Fatih ağabeyin bir tv kanalında hatırlattığını, Haşmet Babaoğlu Sabah ta yazmış.

Şöyle başlamış
"Bana öğle geliyor bilmem ama Gündüz hangi tv kanalı açsam, mutfak görüntüleri, yemek tarifleri karşıma çıkıyor."
Şöyle devam etmiş
"Mübarek Ramazan sanki oruç ayı değil Obezite ayı."

Yazının bütününü okumanızı tavsiye ederim.

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2013/08/01/yemekle-kafayi-mi-bozduk