31 Temmuz 2016 Pazar

Güncel Bir Ayet. ..

A'râf, 175. Ayet: Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz hâlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat.
A'râf, 176. Ayet: Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.

26 Temmuz 2016 Salı

HAMASET YAPMADAN!

Abdulaziz Tantik

15 Temmuz darbesinin üzerinden on gün geçti. O günden bu yana darbe ile ilgili ayrıntılar ortaya çıkmaya devam ediyor. Darbenin sıcaklığı geçtikten sonra üzerinde değerlendirme yapmanın imkanı da çoğalıyor.

Birincisi, darbenin öyle iç dinamiklerle sınırlı olmadığı aşikâr. Rusya’nın benim haberim vardı, ABD ve Nato’nun nasıl haberi olmaz! Yargısı sadece bir yargı değil aynı zamanda bir kara mizah ironi idi… Yani dış destekli bir darbe ile karşı karşıyayız. İç dinamikleri de vardı. O gece haberleri gözü kırpmadan sonuna kadar izlemenin verdiği rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki çoğu kesimler neredeyse her şey bittikten sonra rengini açık etti. MHP, Birinci Ordu komutanı ve iki komutan daha hariç, neredeyse çoğu kişi, darbenin ne olacağını beklediğini söyleyebilirim. Ayrıca Erdoğan düşmanlığında birleşenlerin büyük çoğunluğu ya darbeyi destekledi ya da sessiz kaldı. Ergenekoncuların bir kısmının darbeye destek verdiğini söylemek mümkün görünüyor. En azından ikinci ordu komutanının tutuklanması buna işaret eder.

İkincisi, hamasete gerek yok dedik! Ama halkın özellikle de İslamcıların ve dindar halkın darbeye göğüs gerebileceklerine dair bir beklentisizlik hesapları alt üst etmiştir. O sıradan saf insanlar, tankların önüne gövdelerini siper etmişler, kurşunlara açık hedef olmaktan korkmamışlar. Ve Allah onların kalplerindeki korkuyu alarak farklı bir ruh haletine duçar kılmıştır. Yoksa normal şartlarda bunu açıklamak gerçekten çok zor görünmektedir. Köprüde kafalarının üzerinde uçuşan mermilere, yanlarında patır patır insanların düştüğünü görmelerine ve kendi elleri ile yaralıları taşımalarına rağmen yüreklerinde bir korku duymadan veya duymalarına rağmen ilerlemelerini başka türlü nasıl izah edebiliriz ki… Her yerde bir destan yazıldı. Peki bu destanın yazılmasında baş aktör kimdi? Gerici, yobaz vesaire sürekli aşağılanan insanlar tarafından bu yazıldı. İslamcılık tarihi içinde ilk kez üzerine düşeni yaparken paniklemedi ve kararlılıkla yürüdü tarih yazdı. Ama bu tarihi sanki onlar yazmamış gibi şu an bu tarihi herkesle paylaşmayı da bir tevazuu örneği ile göstermektedir.

Üçüncüsü, bu darbenin ülkeyi götüreceği yeri pek anlayamadık sanırım. İkinci bir Suriye, Irak olma yolunda ciddi bir adımdı. Ülkenin bir iç savaşa girmesini sağlamak ve parçalayıp kantonlara bölmeye çalışmayı da düşünün ki nasıl bir durumla karşı karşıya kalacağımızı hesaplayabilelim… Binlerce insanın infaz edilmesi, yığınla insanın hapishanelere doldurulması ve her türlü değerin yok edilmesini sağlamak için 15 Temmuz gecesi yaşananlar buna güzel bir örnektir. Yok ya dedirtecek ne varsa o gece bu yaşanmıştır. O yüzden olmaz dememeli ve nasıl bir badire atlattığımızı derinden kavrayarak bu darbe girişimine karşı bir şuur geliştirirken arkasından gelebilecek darbelerin de nasıl savrulması noktasında ciddi bir ruhi hazırlığın şart olduğunu belirtmek durumundayım. Millet, cumhuriyet tarihi boyunca tercih sunulduğunda hep doğru kararlar vermiştir, bu kez ise varlığını siper ederek çok tarihi ve bir o kadar da önemli bir karara daha imza atmış ve bunu kanını mürekkep kılarak gerçekleştirmiştir. En önemlisi de toplumun bütün katmanlarının ortaklaşa verdikleri mücadeledir ki onları millet kılmıştır. Ümmet olmaya da hazırlık sayılmalı bu durum…

Dördüncüsü, İslamcılığın bu darbedeki başat önemini dikkate almalıyız. O yüzden şehitler, zulme karşı verilmiş mücadelenin sonucudur. Milletin kendi değerlerini ve vatanını savunma cehdi ile gerçekleştirildiğini söylemek bir namus borcudur. Darbe sonrası oluşturulmaya çalışılan ‘demokrasi şehidi’ yaftası sadece siyasi bir betimlemedir. Darbe sürecinde ölen insanlar kelimenin tam anlamı ile şehittirler. Onlara başka unvan vermeye çalışmak, o insanların emeğini, çabasını ve kendilerini feda etmelerinin heba olmasına sebep teşkil eder. Çünkü o insanlar Müslümanlardı ve sadece zulme karşı çıktıkları için öldürüldüler ve bu yüzdende sadece şehittirler. O kadar…

Beşincisi, bu darbe ve darbeyi püskürten güçlerin ortaya koyduğu irade, tarihin akışını değiştirecektir. Bütün ince planlamalara rağmen, salt silahı dahi kullanmayan halk, kalkışmayı durdurmuş ve yeni bir destan yazmıştır. Bu tıpkı Anadolu’nun kapılarını aralayan 1071 savaşı gibidir. İstanbul’u 1453 te almak gibi yeni bir tarihin başlangıcıdır. Ve ilk kez İslamcılar, bir darbeyi savuşturarak kendi dışındaki ülkelerin halklarına da çok net bir mesaj vermişlerdir.

Tarihin değişmesi konusunu daha derinden ele almanın imkânlarını bulacağız tabii ki… Ama şurada şunu tespit etmekte yarar var. Bu güne kadar halkın ve siyasetçinin kalbinde bir darbe korkusu vardı. Bugün ise artık darbecilerin kalplerine bir korku salınmıştır. Ya darbe başarısız olursa! İşte salt bu durumun bile ne kadar ehemmiyetli olduğunu kavramak bundan sonraki tarihe yön vermede önemli bir şuur sağlayacaktır.

Altıncısı, bütün bu çaba ve gayretlerin altında dindar insanların varlığı açık olduğu halde darbeden sonra sanki bu dindarlar canlarını siper etmemişlerde bu demokrasi havariliği öne çıkarılmakta ve bu nişan başka yöne tevdi edilerek salt arı duru halkın kendisine uygun görülmeden yine başka yönlere sirayet ettirilerek modernliğin ürettiği sahte değerlere yamama çalışma ve çabalarıdır. İşte bu çabalara karşı da bir duruş sergilemek ve darbenin ürettiği kavramsal kargaşaya yeni karmaşalar eklemek yerine halkın sağduyusunun öne çıkardığı vefa, kararlılık, saygınlık, bağlılık gibi dini temel değerleri göz ardı edemeyiz. Hele şehitlerimizi asla demokrasi şehidi olarak yaftalamamalı ve onları bu ümmetin izzetli şehitleri olarak görmeli ve böyle bir kabulü öne çıkarmalıyız.

Yedincisi, darbe sonrası masum insanların zulme maruz kalmamaları için uyarı görevini unutmadan yapmalı ve bir sürek avına dönüştürülmemesini sağlamayı da görev addetmeliyiz. Elbette ki suçlu olanlar cezalarını çeksinler, ama masum insanları zulme duçar kılmamalıyız. Çünkü ancak mazlum iken ilahi yardımı alabiliriz. Zalim olana ilahi yardım erişmez. Bu hakikati unutmamalıyız.

Sekizincisi ise bütün bu başarı öyküsünün altında yatan hakikat Allahın bu mazlum halka verdiği yardımdır. Dolayısı ile kimse bu başarıyı kendisine mal etmemeli, temellük etmemeli ve ilahi yardımın devamı için de tevazuu elden bırakmamalıdır. Hepimiz her gece şükür secdesi yapmalı ve ilahi yardım için Allah’a teşekkürlerimizi sunmalıyız. Çünkü mümin sadece Allah’ı kendisine dayanak kılandır. Bu hakikati unutmadan davranışlarımıza yön vermeliyiz. Anadolu bütün renkleri ile bu darbenin karşısında yer almıştır. Bu bir Anadolu irfanının harekete geçtiği zaman kesitidir. Çünkü modernlik sadece parçalayıp bölücülük yaptırır. Ama irfan bütünleştirir ve birleştirir… İşte dindarı, günahkarı, laiki, milliyetçisi, ulusalcısı, alevisi, sünnisi ile bir bütün olarak darbeyi savuşturma girişimini başarıya ulaştıran Allah’a hamd eder ve bu toprakların ruhunun din üzerinden inşa edildiğini unutmadan yol almanın şuurunu süreklileştirebilmeliyiz. Biz olalım ve biz kalalım… Bizi bölüp parçalayanlara ise pirim vermeyelim. Ve Anadolu irfanının kucağında bütünlüğümüzü korumaya devam edelim… Gerçek hoşgörü bu çatı altındadır. Çünkü hiçbir fesat ve ayrım burada neşvünema bulamaz!

22 Temmuz 2016 Cuma

Geceye yenilmedikya...


Olağan Üstü Halin en açık İlanı

İşte bu da ilk uyarılar gibi bir uyarıdır. 
Yaklaşmakta olan (kıyâmet de iyice) yaklaşmaktadır. 
Onun dehşetini Allah’tan başka hiç kimse başınızdan savamaz. 
Şimdi siz bu söze mi şaşıyor, ağlayacağınıza gülüyor ve gaflet içinde oyalanıyorsunuz? 
Haydi, hemen Allah için secdeye kapanın ve sadece O’na kulluk edin.

       (Necm / 56-62)

20 Temmuz 2016 Çarşamba

İyi bir darbe analizi

15.07.2016 tarihinde Türkiye’de yaşanan askeri darbe girişimi ve bu girişimin daha çok millet gücü ile bertaraf edilmiş olması durumunun analizinde varabildiğim şahsi kanaatlerimi, sonuç ve değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.
 
 
1- Türkiye’de tarihsel bir geçmişi ve arka planı bulunan ‘Silahlı Kuvvetlerin’ yönetim süreçlerine müdahil olma durumu değişmemiştir. Sivil destekli olsun ya da olmasın ‘Askeri Darbe’ tehlikesinin, özellikle Akparti iktidarı dönemlerinde yaşanan hızlı toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik gelişim ve değişimlere rağmen mevcudiyetini ve zindeliğini koruduğu anlaşılmaktadır.  Jeopolitik değerine eşlik eden İslam Dünyasına kurucu ana unsur olarak geri dönme iradesini ortaya koyabilen güncel Türkiye’de Askeri Darbe potansiyel bir tehlike olarak mevcudiyetini sürekli olarak koruyacaktır. 
 
2- Askeri Darbenin potansiyel mevcudiyeti, başarısız girişiminin sonuçları doğrultusunda kendi eleştirisini yaparak kendisini güncelleyecektir.
 
3-  Darbe kalkışmasına halkın vermiş olduğu güçlü tepki ‘toplumsal yapının’ önemli ölçüde değişime uğradığını göstermektedir. Toplumsal tepki ezici bir yekûn olarak muhafazakâr kesimden kaynaklanmıştır. Ortaya çıkan toplumsal tepki, psikolojik vasıtaların harekete geçirdiği geçici ve herhangi bir arka planı bulunmayan bir tepki seli değildir.  
   
a) Türk siyasal kültürünün kemikleşmiş tutumu olan güç kullanana yönelik ‘Mutlak İtaat’ olgusu ile siyasal zeminde ‘suskunluk ve karışmama’  duruşu büyük ölçüde değişime uğramış, toplumsallık, makul talep ve itirazda bulunabilme yetisine kavuşmuştur. En önemlisi direnç gösterebilme iradesini ortaya koymuştur. Bu durum sağlıklı bir siyasallığın oluşumu için ümit vaat etmektedir.
 
b) Güçlü toplumsal tepkinin siyasallığı değişime uğramıştır. Sol ve liberal geleneğin tekelleştirmiş olduğu ‘toplumsal tepki’ olgusu, muhafazakâr kesimde güçlü bir şekilde kendisini gösterebilmiştir. Bu durum muhafazakâr söylemin statükocu ve dinginlikten yana tavrının önemli ölçüde aşıldığını göstermektedir. Bu olgu iyi analiz edilmelidir. Zira iktidar süreçlerinin nihayetinde yaslanmak zorunda olduğu muhafazakâr duruşun artık, iktidar uygulamalarının keyfiliğine bir meşruluk kaynağı olarak hizmet etmeyeceği anlaşılmalıdır.
 
c) Toplumsal tepkinin güçlü bir arka planı vardır.  Tarihte sürekli sıçramalar yapmış, toplumsal ve toplumlar arası ilişkileri örgütleyebilme ve koruyabilme kudret ve başarısını uzun soluklu elinde bulundurmuş siyasal bir geçmiş algısı ile tarihten kopartılarak izzet ve ikbali elinden alınarak zelil bir duruma düşürülmüş olma gerçeğini bütün çıplaklığı ile kavrayabilme, toplumsal hareketlenmelerin itici motorları olmuştur. İslam Dünyasında yaşanan güncel türbülanslar sonucu ortaya çıkan katliamlar, kıyımlar, kitlesel mecburi göçler vb. durumlar bu kavrayabilmenin önemli unsurları olmuşlardır. Ülkemizde bulunan Suriyeli mültecilerin dramlarını gündelik hayatta her gün gören halk, siyaset dışı iktidar arayışlarına güçlü bir tepki vermiştir. Diğer taraftan istikbale ait tasavvur yapabilme zeminine kavuşan toplumsallık, toplumsal hafızasında Askeri Darbelerin yol açtığı travmaları bizatihi yaşadığı için sonuçlarını yakından tanımaktadır.
 
 4- Türkiye’nin bölünmüş toplumsallığı bilinen bir gerçekliktir. Klasik anlamda Türkiye’nin bölünmüş toplumsallığını Batıcı- Laikler ile Muhafazakâr-İslamcılar temsil etmekteydi. Askeri Darbe girişiminin baş aktörü olan Fethullah Gülen hareketinin muhafazakâr yapısı bu defa muhafazakâr/ muhafazakâr bölünmesine yol açmıştır. Belirli bir hiyerarşi içinde hareket eden yaygın cemaatlerin siyasete asli unsur olarak müdahil olmasının getirmiş olduğu ‘koalisyon’ mantığının nihayetinde evrileceği siyasal çatışma ve siyasette alan kazanma kavgası, Askeri Darbelerin zinde güç ve sivil destek kaynağını oluşturacaktır. Bu doğrultuda;
 
a) Askeri Darbenin salt FETÖ’ye mal edilmesi FETÖ’nün ardına ustalıkla saklanan uluslararası şer odaklarının hem niyetlerinin hem de adreslerinin gölgede ve ikincil planda kalmasına neden olacaktır.
 
b) Belirli bir hiyerarşisi ve yaygınlığı bulunan cemaatlerin siyasete asli unsur olarak müdahil olması ileride bu defa farklı cemaatlerin iktidar talebi ile Askeri Darbeleri kullanan uluslararası güçlerin emellerini çakıştırabilecektir. 
 
c) Muhafazakâr / Muhafazakâr bölünmesinde yaşanan süreç cemaatler boyutunda uzun zamandır yaşanan bir süreçtir. Kur’an İslam’ı ile Gelenek İslam’ı, İndirilen Din ile Uydurulan Din tanımı vb. çatışmalar bölünmenin derinleşmesi için ideolojik bir aygıt olarak kullanılmaya müsaittir. Bu konuda Müslüman Türkiye Sivil Toplumu gerekli analizleri yaparak konuya müdahil olmalıdır. 
 
d) Hükümet devleti hızla teknik devlet örgütlenme mantığına çekmelidir. Devlet, insan gücünü liyakat ve ehliyet prensibine uygun devşirmelidir. Hükümet, Türkiye’deki bütün cemaatlerin siyasal koalisyon mantığı dâhilinde sayılabilecek kadrolaşma taleplerini reddetmelidir.
 
e) Mantıklı ve tutarlı bir ‘Sivil Toplumun’ oluşumu için iktidara odaklı bir sivil toplum inşasından vaz geçilmelidir.  Sivil toplum inşası sivil alana bırakılmalıdır.  
 
f) Asker-Polis karşıtlığı gibi devlet kurumları arasında eşitliği, güvenirliliği ve aidiyet duygusunu zedeleyici ve nihayetinde yok edici faaliyet ve söylemlerden uzak durulmalıdır.   
 
g) Askeri Darbe kalkışmasını önleyen Millet İradesinin işlevselliği parti bağlamında siyasallaştırılmamalı, siyasal saiklerle sokağa inmeyen muhalif, duyarsız kesime karşılık hain, satılmış, gayri milli, koyun, sürü vb. yaftalamalarda bulunulmamalı, sürekli bölünmeye değil tevhide yönelik çalışılmalı, toplumsal aidiyet duygusu geliştirilmelidir. 
 
h) Diğer taraftan makul Millet İradesinin tecellisi ile Millet İradesinin putlaştırılarak çürüme ve yozlaşma potansiyeli arasındaki fark dikkatlice izlenmeli, analiz edilmelidir.  
Arif Arcan 

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Daha güçlü ve daha çok olanlar Nerede?

Mü'min, 82. Ayet: Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.
83. Ayet: Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan bilgiye güvendiler. Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.
84. Ayet: Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah'a inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler.
85. Ayet: Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.

16 Temmuz 2016 Cumartesi

Türk Milleti Cevabını Verdi.

Türk Milleti Derken, Türkiyenin Tüm Halklarını kast ederek söylüyorum.
Rabbimize şükürler olsun ki hala BİRLİK ŞUURUMUZ olduğunu cümle âleme gösterdik.
Memleketimizi Şerefsiz, Kanı bozuk ve Hain
Alçaklara teslim etmedik.
Her Türkiye vatandaşı gibi Üzgünüm.
Ama milletime karşı UMUDUM ARTI.
TÜM KARDEŞLERİME VE EMEĞİ GEÇEN HER BİR İNSANIMIZA SAYGILARIMI ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM.

RABBİM YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN.

Serdar Karamanlı
16 Temmuz 2016

Kaybetmeyeceğiz....

 
(Ahmet Ümit'in Elveda Güzel Vatanım kitabından 15 nci sayfa)

15 Temmuz 2016 Cuma

Başka türlü görünme

Sâd, 86. Ayet: (Resûlüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.
87. Ayet: Bu Kur'an, ancak âlemler için bir öğüttür.
88. Ayet: Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Yabancılar. .....

Sevgisi, merhameti ve yaratılmışlara olan adanmışlığı belki anlaya bilirsin. Önce sabırla okuman gerekiyor.
Kitabın Bitiş Tarihi

13 TEMMUZ 2016
2016/12   DİKİLİ

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Kendi çok önemli değilmiş. .

Önemli olan hikayedir.

İyi anlatılmış bir hikayedir. Onu kimin anlattığı önemli değilir. 

Robert Louis Stevenson


Peygambere öğretilmeyen, yaraşmayan ama bizim yaraştırdığımız...

Yâsîn, 69. Ayet: Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.
70. Ayet: Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.

5 Temmuz 2016 Salı

Bayram tebriği. .....

Bakara, 185. Ayet: (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.

  Bu ayet gereği Ramazanı; Namaz, Oruç, Zekât, Sadaka ve Düşünerek Kuran okuyarak geçirdiğimize göre Artık Ramazan Bayramımız Mübarek olsun. .