4 Eylül 2013 Çarşamba

Eğer Bir Gün Gidersem Buralardan…


Eğer buralardan gidersem ardımda bırakacağım yalnızca sen olmayacaksın.
Sen, ardımda bırakacaklarınım vurgususun sadece.
Alınma hemen.
Sana özleyeceklerimin bütünü içinde bir değer verebiliyorum ancak. Kalbimin sevgi ritminin sadece ve sadece sana ait olabileceği yalanını hiçbir zaman sana söylemediğimi bilirsin. Hayat ne senden ibaret, ne de adına sevgi dediğimiz şey, tekel bir duygu.
Eğer bir gün gidersem buralardan, özlemle hatırlayacaklarım o kadar çok ki…
Sabahın mahmurluğunda, “ekmeği kim alacak” kavgasını kaybetmiş bir çocuğun iğreti giymiş olduğu terliğinin çıkardığı isyankâr şıpırtılarını özleyeceğim. Ekmeğin başını koparıp ağzına atışındaki hesapsız rahatlık; bu eyleminin hak edilmişliğini gösteriyor. Çilli toraman yüzü, yanaklarında kurumuş gözyaşlarının izi…
Bir serçenin sekişindeki ahengi, kanaatkâr şehirli tavırlarını, mütevekkil eylemindeki umut dolu ivediliği özleyeceğim. Kısık gözlerindeki şahitlik ile yaşanmışlıkların kederi ile olgunlaşmış, ağırkanlı, şehrimin hafızası kargaları unutmayacağım.
Hayatın kanıtı güvercinleri ayrı bir yâd edeceğim özlemlerimde. Canlı mekânların bu sakinlerine, hayalimde avuç avuç yem atacağım. Kanat çırpışlarından çıkan yaşama dair sesler, daima yaşayan avlularda çınlayıp duracak.
Merhamet arayan kedi gözlerini, arsız, yaramaz sokak köpeklerini, ketum martıları, geveze muhabbet kuşlarını, dem tutan bülbülleri hatırlayacağım. Kırlangıçların asil yalnızlığını hep merak edeceğim. Mevsim dönüşlerinin kâtipleri leylekler de hep kalbimde olacak. 
Seherin asudeliğini, güneşin doğuşunu ve batışını özleyeceğim. Ayın gümüşi hüznünü iliklerimde hissedeceğim uzaklarda. Caddeleri, sokakları, korna seslerini, itiş ve kakış içinde kendisine bir yol bulmaya çalışanlar insanları sevmeye devam edeceğim. Bin yıllık bir taşın üstüne tüneyeceğim rüyalarımda. Şehrimi bir sis perdesi gerisinden seyrettiğim kâbuslar ile uyanacağım kan ter içinde. 
Namaz çıkışında takkelerini özenle katlayıp ceplerine yine özenle yerleştiren beladan uzak emin, mutmain mü’minlere daima selamlar söyleyeceğim. Ulu çınarı, çayı ve muhabbeti, dostluğu ve kardeşliği, değeri ve nasihati kalbimin en mutena kösesinde taşıyacağım.  
Alınmadın değil mi sevdiğim?                 
Arif Arcan  
(İstanbul, 30.08.2013)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder