26 Haziran 2013 Çarşamba

Steril Tartışmaları Ve Gezi Parkı…

Steril Tartışmaları Ve Gezi Parkı…
Abdülaziz Tantik

24 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi Parkı eylemleri ile birlikte farklı bir pencere açıldı dünyamıza… Bu eylemler üzerine aynı düşünce dünyasına ait kesimlerin kendi içinde farklılaştığını gözlemlemek mümkün… Fakat bu farklılıklar da kendi içinde ayrıca ayrımlar taşıyor. Ama nedense bu ayrımları görme yerine farklılıkları yok sayarak yada steril tavır alarak aynileştirme gerçekleştiriliyor ve kötü emsal üzerinden iyi emsali dövüyoruz.

Aynı şey iktidar tarafında da gözlemlenebiliyor. Gezi Parkı eylemlerine karşı olanlar da aynı düzlem ve düşünce içinde bir davranışa sahip değiller. Ama muhayyel bir düşman oluşturularak aynileştirme tersinden gerçekleştiriliyor. Bu muhayyel düşman aynı zamanda emareler eşliğinde gerçek bir düşmana da dönüşebilir. Ki bu durumun kendisi de yine taca atılarak kendi günahından sıyrılarak ondan büyük bir korku oluşturuluyor ve böylece kendi saflarını sıkılaştırma girişimleri aynı büyüklükte bir ortak sese dönüşebiliyor. Nedir bu farklılıklar? Birincisi, bugüne kadar elde ettiğimiz makam, mevkii, gelir vesairenin kaybedilmesi… İkincisi, din elden gidiyor, yapılanların tamamen dini duygunun ve düşüncenin varlığına yöneltilmiş olduğunu algılamak veya bu algıyı oluşturan düzeneğe kanmaktan mütevellit ‘din elden gidiyor’ korkusu… Üçüncüsü tam sırası iktidarın yanında yer alarak göze girme imkânını heba etmeyelim… Başka seçeneklerde sıralanabilir…

Gelelim Emek ve Adalet platformunun yayınladığı bildiriye ve içeriğine ve buna yönelik yapılan eleştirilerin kıymeti harbiyesine…

Bildiride imzam var… Fakat bildirinin diline yönelik bir eleştirim mahfuz olmakla birlikte dile getirdiklerine katıldığım için imzamı koydum. Üslup olarak bana göre biraz sert ama bu hengame içinde gözden kaçırılan bir gerçeği dile getirdiği gerçeğini göz ardı etmemize imkan tanımaz! Eleştiri bağlamında o dilin steril bir dil oluşturduğunu dile getirip söylenenleri bir saflığa mahkum etmek aynı zamanda o eleştirinin durduğu yerin de saflıkla malul olup eleştiriyi kendine yöneltmek anlamına geldiğini anlamak elzemdir. Çünkü eleştiri bir temel ilke üzerinden yapılır. Yani karşıya yönelttiğiniz eleştiri size de yöneltilebilir olur. Yoksa bu eleştiri indi ve sınırlı olur en az biçimiyle…

Gezi Parkında meydana gelen olayların tamamen masum olduğunu kimse söylemiyor. Bunun uluslar arası komplo boyutunun varlığı da bugün çok daha net bir şekilde gözlemlenebilir. Ama o süreçte yapılan yanlışları ve bu yanlışlar üzerinden gezi parkı eylemlerinin yön değiştirdiği gerçeğini de unutmamızı ya da yok saymamızı gerekli kılmıyor. Çünkü gezi parkı eylemlerinin iki boyutu olduğu gün gibi aşikar: birincisi, gezi parkında yapılması beklenilen AVM ve Rezidansa yönelik tepki, ikincisi ise, bu tepkiye yönelik oluşturulan şiddetten hareket ederek iktidarı zora sokmak ve gücünü azaltmak için başlatılan hareket… Elbette ki başka varsayımlar üzerine de gezi parkına gelenler olmuştur. Mesela en güçlü sebeplerden biride kendisine yöneltilmiş yaşam biçimi tehdidi algısı bunlardan en önemlisidir.

Bu kadar çapraşık ve karmaşık süreci salt bir tek nedene indirgemek hem gerçeği gizlemek ve hem de bundan ortaya çıkmışken siyasi beklentileri karşılamak gibi daha sofistike olgular devreye girmiştir. Ve maalesef Müslüman kesimin aksiyoner ve düşünürleri bu noktada iktidarın yanında yer alarak ki yer almalarında bir beis yoktur ama o süreçte meydana gelen yanlışları göz ardı etmek ve buna yönelik camiadan yükselen sesi ihanetle tanımlayarak büyük bir baskıyı oluşturdukları da bilinen bir noktadır. Bazen bunu bel altı vurmalara kadar indirgemekte meselenin nerelere yöneldiğini gözlemleme adına önemli…

Meselenin bam telinin post modern kültürün oluşturduğu özgürlük algısından beslendiğini kavramadan kullandığınız dilin otoriter yapısını hesaba katmadan atacağınız her adımın ilerde başınıza yeni gaileler açacağını da anlayamazsınız. Bugün bitti dediğiniz şey ne ise yarın çok daha güçlü bir şekilde önünüze çıkacağını da yaşadığınızda şaşırırsınız ama iş işten geçmiş olur.

Ayrıca ortaya konan tepkinin Müslüman düşünce ile bağını sorgulamak başka iktidar dilinin Müslüman gelenekle ilişkisini ve özellikle de irfan boyutunu hesaba kattığımızda oluşacak derin çatlak önemli sayılmalı. Bütün bunlara rağmen iktidara tam destek çıkmak için elinizde birçok sebep bulabilirsiniz. Ama bu desteğin yarın köstek olacağını da ihtar etmenin anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Yapılan eleştirileri hesaba kattığımızda bir düşünceye dayalı olmadığını, siyasi gerekçelerin varlığı, taktik ve stratejik hesaplar güttüğünü gözlemliyorum. Ama bana göre hakikat siyasi, taktik ve stratejik hesaplar uğruna vazgeçilemez olandır.

Ayrıca İslamcılığın geleceğinin gezi parkı eylemleri üzerinden yeni bir yorumunun da yapılması elzemdir. Ortaya çıkan çerçeve açısından bakıldığında Mümtazer Türköne’nin İslamcılık iktidara eklemlenerek ömrünü hitama erdirmiştir tespiti yerini bulacaktır. Ama İslamcılığın bu eklemlenmeyi ontolojik yapısı gereği kabullenmeyeceğini ve muhakkak yeni bir yol ve imkanın varlığını işaret ederek yeni bir düşüncenin varlığını zorunlu kılacaktır. Bütün eksik ve aksaklıklarına rağmen taşıdığı zaafları da bilerek bu bildirinin durduğu yerin bu düşüncenin neşvünema bulacağı zemin olacağını söyleyebilirim. Bir akımın oluşumunda aynı düşünsel zemini paylaşmak yerine doğru bir düşünce zeminini oluşturacak ortak paydayı oluşturmak daha elzem geliyor bana… Zaman kimin haklı olduğunu yada haksız olduğunu gösteren en büyük beyinedir…

Uzun bir aradan sonra yeniden www.timeturk.com okuyucuları ile buluşmanın heyecanı ile selam ve dualarımı sunuyorum…


http://www.timeturk.com/tr/makale/abdulaziz-tantik/steril-tartismalari-ve-gezi-parki.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder