1 Nisan 2017 Cumartesi

Doğru ile Amel Etmek Ya da Oyalanmak

“Millet-i İbrahim’in” Yalnızlığı Karşısında “Doğru İle Oyalanan Ahalinin” Çokluğu

Bereket dolu başaklar nazlı nazlı salınıyorlar.
Vızıldayan arılar, coşkun akan ırmak, ötüşen kuşlar…
Güneşin olgunlaştırıcı dokunuşları, gecenin kadifemsi örtüsü ve mutlu yuvalar.
Nemrud’un surlarla çevrelenmiş şehirleri güveni iliklere kadar hissettiriyor.
Ama İbrahim mutsuz, derin iç geçirmeleri putların ablak suratlarını kıpırdatmıyor.
Ama İbrahim anlamıyor; yaşıyor sayılabilmek için ezici ağırlıkların altında girmek mi gerek?
Daha dün şehir meydanında komşu şehirden bir genci idam ettiler.
Coşkun akan ırmağın, Nemrud’un değil de Allah’ın olduğuna hükmetmiş;
Genç, yıkıvermiş bendini Nemrud’un hiç düşünmeden.
Su öyle bir neşe ile buluşmuş ki susuzluktan çatlamış topraklarla…  
İdam ettiler. Boynu bükük, çaresiz ailesinin gözleri önünde…
“Bizim buğdayların da salınmaya hakkı yok muydu” diye soracak oldu hanımı,
“Vızıldayan arıların sadece bu şehirli olduğuna dair delil” isteyecek oldu beli bükük babası,
“Evlat acısı ile nasıl yaşanabileceğinin bilgisini” öğrenecek oldu garip anası…
Meydandaki ahali öldürücü bir nefretle sıraladılar yaşıyor sayılabilmenin şartları ile suçlarını:
- Güvenlik içinde olmamız gerekiyor. Siz bu güvenliği tehdit ettiniz.
- Üretmek ancak güvenlik içinde mümkündür. Ama siz güvenliğin bedelini ödemediniz.
- Hayatta kalabilmek için güçlü bir şehre ait olmak gerekir. Sizin şehriniz sizi koruyamadı.
- Bir şehre ait olmak; şehrin ezici ağırlığı altına girmektir. Ama siz hiçbir ağırlık istemediniz.
- Nimet kazanılan bir şeydir. Ama siz nimetin verili olduğunu düşündünüz.
İbrahim şaşkın, ahalinin söyledikleri temelde doğruydu.
Ama yaşıyor sayılabilmenin ürettiği ezici ağırlık yanlıştı ve zalimceydi…
Görkemli kamusal alanlara, sanayicilere, tüccarlara, devlet görevlilerine, askerlere baktı.
Kamusal alanları dolduran putlara, sembollere, veciz sözlere ilişti gözleri.
Ücreti mukabili kazançları kutsayan rahipler sürüsünün mağrur duruşu kalbini sıkıştırdı.
Şehrin ezici ağırlığını bir kat daha arttırmak için kafa patlatan işinin ehli bürokratlar,
Saray nedimesinin eşliğinde millet düşmanına lanet yağdıran gözdeler,
Bitip tükenmeyen nöbetlerdeki asker ve komutanlar,
Şehre estetik katmak için ilham perilerini kovalayan sanatkârlar,
Bunlar üretmeden tüketen ezici ağırlıklar…
Ahali temelde doğru söylemekteydi ama üstlerindeki ezici basınca itirazları olamadığı için;
“doğru ile oyalanma” halindeydiler.
Doğru ile oylanma muhafazakârlara yarıyor.
İdam edilen genci ve ailesini yaşam biçimlerine yönelmiş bir tehdit olarak görmek,
gencin eylemindeki tutarlı hakkın genel bir kanı haline gelmesini önlemek için “kamu düşmanı” ilan etmek.
İbrahim üzgün, sıkıntılı ve Rabbine yalvarmada;
14.37 - “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

Arif ARCAN
16 MART 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder