27 Kasım 2016 Pazar

Ben buradayım!

Ben Buradayım!
Şehrin tâ öte ucundan koşarak geldim. Hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim Allah katındadır.
Sabrı ve metaneti, miktarını sadece Rabbimin bilebileceği uzun bir süre mağarada uyuyan pirlerimden öğrendim. Onlar uyudular ve uyandılar ki her şey tarih olmuş. Rabbim her şeye kadirdir. O Alimdir, Hakimdir.
İktidar mücadelelerinin kızıştığı fitne zamanlarında koşanların yürüyeni, yürüyenlerin oturanı, oturanların uzananıyım. Sinemde ahlakı ve adaleti, merhameti ve sevdayı, mümeyyiz aklı ve hikmeti böylece sakladım. Onu kör kavgalara, gözü dönmüş hırslara, kan davalarına, kin ve nefretlere yem yapmadım.
Ne bir çileciyim ne de bir filozof.
Çileci değilim; Allah’ın nimetlerini hem burada hem de orada talep eden vasat bir ümmetin vasat bir ferdiyim. Hakikati arayan bir filozof hiç değilim; Rabbim lütuf buyurmuş, hakikati apaçık beyan etmiş. Vahiy ile doğru yola iletildim, Resulüm Muhammed Mustafa (S.A.V) mürşidim, önderim, öğretmenim oldu. Beraber aç kaldık, beraber doyduk, beraber hüzünlendik, beraber sevindik, hak ve adaletin, merhamet ve sevginin merkezi mescidimize beraber kerpiç koyduk, beraber hendek kazdık, beraber kılıç salladık, beraber ok attık, ağacın bir tarafına o yaslandı bir tarafına da ben. Beraber uyuduk, beraber uyandık.
Kadim bir varoluşun aktarıcısı olarak buradayım ve sesleniyorum!
Nazik ve hikmetli konuşmakla emrolundum.
Nebi ve Resullerin havarisi ve varisiyim.
Ne kendinden menkul bir unvanım ne de hikmetli rüyalar görmekteyim.
Çok yumuşak konuşurum, güler yüzlüyüm. Selam alır selam veririm. Kör ve kimsesiz bir sevdalının en yakın arkadaşıyım. Ama zalim karşısında dedem Hamzayım. Efendim Ali’den miras kalan Zülfikar’ım her daim keskin ve de hazırdır canibimde. Allah (c.c) ile sözleşmem kavidir. Bilirim ve iman ederim; O vaadinde durur. Kisra’nın, Bizans’ın, Roma’nın, sarayları yıkıldığında oralardaydım. Beyaz Saray, Brüksel ve Kremlin yıkıldığında da buralarda olacağım. 
Bir misyoner değilim.
Gözlerimi baygınlaştırıp, başımı öne eğerek uhrevi tona ayarlı ayartıcı sözler söylemiyorum. Ardımda, rızıklarınıza, ırzlarınıza, izzet ve ikbalinize kast edecek açık ya da gizli ordularım yok. Taif’te taşlanan bir Peygamberin ümmetiyim. Yüzüm kan revan içinde kalsa bile beddua edecek, taş üstünde taş, beden üzerinde baş bırakmayacak olanlardan değilim. Ben böyle eğitildim, kin tutamam.
Ben buradayım ve sesleniyorum!
Kitaplarınızda ‘Ahlak Babı’ bulunmazken neden ‘Sular Babı’nız yüzlerce cilt?
Teolojik tartışmalarınız kaç kardeşi daha birbirine düşman etti?
Kur’an-ı Kerimi heva ve hevesiniz için irdelerken kıyamet saatini hala bulamadınız mı?
Meleklerin kanat sayısını, Cebrail’in mahiyetini tartışırken kaç kız çocuğu daha diri diri toprağa gömüldü. Kaç kardeşiniz yatağa aç girdi ve kaç çocuk susuzluktan kavruldu. Kaç çocuğumuz kaldırımlarda uyumak zorunda kaldı. Kaç gencimiz bonzaiden, esrardan, eroninden, tinerden çırpına çırpına can verdi. Kaç genç kızımız yetiştirme yurtlarından tekinsiz sokaklara salındı. Ahlak abidesi (!) ağabeyleriniz daha kaç çocuğun ırzına tasallut olacak ki siz çürümenin dehşet kokusunu duyabilesiniz. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ ahlaksızlığını nerden öğrendiniz. Kızı Fatıma’ya ‘sakın ola ki bana güvenme’ diyen Peygamberden size ne kaldı ey Ümmet-i Muhammed. Hâlbuki o kadar hassassınız ki; bir sinema filmi üzerinden neredeyse dünyayı ateşe verecektiniz. Kutlu Doğum Haftalarında gözyaşı döken muhafazakârlar; Ömer’in tasasını çektiği Fırat kıyısındaki koyunun eti lezzetli miydi? Kurttan kopardığınız hisse sizi muzaffer kıldı mı?
Dedemin, ninemin, anne ve babamın, kapı komşumun, amca, dayı, hala ve teyzemin pür aşk ü şevk ile kıldığı namazı, tuttuğu orucu, ettiği duayı, kalbinin derinliklerinden kopan merhamet dalgalarını teolojik, ekonomi politik, sosyolojik ve psikolojik tahlillerinizde değersizleştirirken kaç cenazede saf tuttunuz, kaç düğünde boy gösterdiniz ve sabah namazlarında kaç nur yüzlü tonton hacı amca ile güneşin doğuşunu beraber izlediniz. Hızır size hiç uğramadı değil mi?
Ben buradayım ve sesleniyorum!
Biliyor musunuz, çocuklarınızın, torunlarınızın bayram hatıraları artık olmayacak ve bu durumdan korkmalısınız. Ne şeker toplayacaklar ne de kurban kesiminin coşkusunu yaşayacaklar. Hak sahiplerinin gözü yolda kalacak, gönülleri kırılacak, kalpleri burkulacak. Bir havale ya da bir SMS mesajı ile yaptığınız dijital ibadetleriniz; yoksulu, yoksunu, darda ve yolda kalmışı, düşkünü, akrabayı, miskini hülasa bütün bir hak sahiplerini burnunun dibinde görmek istemeyen ve bu davranışlarından dolayı helak olunan ‘Sebe Halkı’nı nede çok anımsatıyor. Allah’ın nimeti olan gümrah bahçeleri, kendi elleri ve yetenekleri ile yarattıklarını zanneden cahiller, bu gümrah bahçeleri, birer çalı çırpı yığını olarak görmediler mi?
Ben buradayım ve sesleniyorum!
Kadim varoluş bir silsiledir. Her zaman canlı yani bugünde olmak, bugünde yaşanmak zorundadır, geçmişi sadece yâd etmek ile yaşanamaz. Eylemsiz, amelsiz, hikmetsiz, salt güce ayarlı hülyalar ile geleceğe de devr olmaz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) son nebi ve resuldü. Kendi zamanlarında yaşayan önceki nebi ve resuller gibi bir kul ve bir faniydi, kendi zamanında vahyin izhar ettiği hak ve hakikati tebliğ etti, bizatihi yaşayıp gitti. Ensar ve Muhacir sahabesi de geçip gittiler. Varisi biz Müslümanlarız, tek ve şaşmaz hakikati bugünde yaşamak, yaşatmak ve istikbale devr etmek gibi bir mükellefiyetimiz var. Geçmişi, sanki bir daha yaşanamayacak bir bilinçaltı ile kutlu bir fanus içerisine hapsetmek ve bu fanus içinde yaşadığımızı/yaşattığımızı farz etmek; Müslümanların tarihten kopuşu demektir. Ya da nurlu ufukları istikbalde umarak atalet içerisinde olmak…
Merhum Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi;   'Niçin bugünü yaşamıyorsun Mümtaz? Neden ya mazidesin ya istikbaldesin? Bu saat de var.”          

Arif Arcan
İstanbul, 25.11.2016
YORUMLAR
  • F. V. Yüksel   27-11-2016 13:19

    Taif’te taşlanan bir Peygamberin ümmetiyim. Yüzüm kan revan içinde kalsa bile beddua edecek, taş üstünde taş, beden üzerinde baş bırakmayacak olanlardan değilim. Ben böyle eğitildim, kin tutamam.
  • Selma Payyu Bayer   27-11-2016 13:01

    Allah razi olsun abim,hislerimize tercüman oldun,eline yüregine saglik,sevgi ve saygilarimla
  • Arif Arcan   27-11-2016 12:06

    Değerli Hocalarımın, Ağabeylerimin, Kardeşlerimin ilgileri için teşekkürlerimi sunuyorum.
  • Mustafa Öner   27-11-2016 11:24

    "Şehrin tâ öte ucundan koşarak geldim. Hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim Allah katındadır." dedi bir salih kul, ne iyi dedi ve rahman ahdine sadık her daim; "Mü'minler içerisinde Allah adına verdikleri söze sadık kalan nice yiğitler var; onlardan kimi kendini adak olarak sunmuş kimi de sırasını beklemekte, fakat asla sözünden dönmemektedir." Allah misakına sadık kalanlardan, adanmışlardan, sağlam basanlardan eylesin bizleri.
  • Mustafa Öner   27-11-2016 10:58

    "Mü'minler içerisinde Allah adına verdikleri söze sadık kalan nice yiğitler var; onlardan kimi kendini adak olarak sunmuş kimi de sırasını beklemekte, fakat asla sözünden dönmemektedir." (ahzap-23)
  • Haydar KAYA   27-11-2016 10:38

    Arif kardeşimden adına layık bir tesbit ve tembih. Rabbim razı olsun. Kalemine ve yüreğine sağlık. İnşallah yanında olmaya gayret ederim.
  • Gülden Aksulu   27-11-2016 08:42

    Çok iyi bir yazı olmuş.Kaleminize sağlık...
  • Tuğba Öncü   27-11-2016 08:39

    Kitaplarınızda ‘Ahlak Babı’ bulunmazken neden ‘Sular Babı’nız yüzlerce cilt? Burayı çok beğendim hocam. Kitaplar, kavramlar, teolojik düşünceler in dejenere olması ne acıdır ki bize yasamimizindan da nekadar asimile olduğunu gözler önüne seriyor. Yeni bir toplumun inşası yeni bir ben (biz) insasiyla mümkün olabileceğini Rad süresi 11.ayet bize metod olarak sunulmaktadır. Yeri olan ve yerli olan bir ben olabilmemiz duası ile. ..
  • Sinan    27-11-2016 08:31

    Eyvallah hocam yüreğinize sağlik bizlerde inşallah yanınızdayız
  • İbrahim Akkuç   27-11-2016 02:45

    Ağzına sağlık abi, söze gerek bırakmayan sadece neler yapıp etiklerimizi muhasebe ettiren edebi bir sorgulama. Selamla kal.
  • Kamil Günen   27-11-2016 01:40

    Kalemine sağlık ...
  • Hüseyin koçak    26-11-2016 23:10

    Teolojik tartışmalarınız kaç kardeşi daha birbirine düşman etti? Buraydı içimdeki yara, Allah razı olsun hocam
  • Şevket Hüner   26-11-2016 16:57

    Ben de senin yanındayım...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder