3 Kasım 2015 Salı

1 Kasım 2015 Seçim Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme…

Bu seçim bir kez daha bize gösterdi ki bu halk bu ülkenin aydınından, entelektüelinden, gazetecisinden, bürokratından, siyasetçisinden, sanatçısından, sinema yıldızlarından, sahne sanatçılarından, televizyon programcılarından veya starlarından daha ileri düzeyde bir bilince sahiptir. Ve bu seçimde de ideoloji yerine ontolojik güvenliği esas alarak nasıl bir rasyonelliğe sahip olduğunu gösterdi. O yüzden bu halkı çok seviyorum; nerede, nasıl bir tavır belirleyeceğini çok iyi gösteriyor. Bu bir halk güzellemesi değil, bilakis; cumhuriyet tarihi boyunca sistem nerede tıkanmışsa -olumsuz anlamda- orada devreye girmiş ve bütün mühendislik oyunlarını boşa çıkarmıştır. Demokrat Parti’den tutun Ak Parti’ye kadar bütün muhafazakâr partilere verilen destek bu çerçevede okunabilir…

Hatadan dönmek erdemliliktir. Ak Parti, bir önceki seçimde yaptığı hataların bir kısmından geri adım attı. Şiddet ve teröre karşı ise dirayetini ve kararlılığını gösterdi. Ayrıca bu seçimde ekonomik vaatleri ön plana alarak o katı ideolojik varyasyonlara dayalı politik propagandadan kendini kurtardı. Bu da bir önceki seçimde kaçan seçmeni yeniden sandığa götürdü. Ama Ak Parti bunu mutlak bir destek olarak algılarsa ciddi bir hataya düşmüş olur. Çünkü bu gelen oylar, geçici özelliğini taşıdığı gibi başka oyları taşıyacak potansiyeli de bünyesinde barındırıyor. O yüzden Ak Parti bu kesimin temel tercihlerine ve beklentilerine dikkat kesilmek zorundadır.  

Aslında son yerel seçimlerden sonra Hilal TV’de seçim sonuçlarını değerlendirirken dikkat çektiğim şeyleri, bu süreçte yaşadık. Benzer şeylerin tekrar yaşanmaması için tam bir kırılma noktasında bulunan bu ülkenin geleceği bağlamında artık Ak Parti’den kendisine yüklenen bu sorumluluğun gereğini yerine getirmesini beklemek herkes gibi benim de hakkımdır. Dikkat çekmek istediğim temel yaklaşımların neler olduğunu hem Ak Parti yöneticileri hem de okuyucularımla paylaşmak istiyorum…

  1. Toplumsal mutabakata dayalı yeni bir anayasa yapılmalı. Bu, sadece çoğunluğun değil azınlığın haklarını da dikkate alan bir mutabakatla sağlanmalı. Çoğulculuğu eksene alan Anayasa, niceliği az niteliği fazla, kapsayıcılığı en geniş noktada olmalıdır. Burada mutabakat sosyal tabakalarla yapılmalı, yoksa temsilci niteliği ile öne çıkan ama ideolojik yaklaşımdan başka bir yol bulamayan kişileri dikkate alma gerekliliği yoktur. Ayrıca toplumsal tabakaların arzu ve istekleri ve onları güvenli kılacak bir zemini işaret edecek hukuksal, ekonomik ve siyasal bir zemin kendiliğinden mutabakatı oluşturacaktır da…

  1. Şımarmadan sevinen ve kaybedenlerin haklarını ve saygınlıklarını dikkate alan bir dile ihtiyaç var. Çünkü barış dediğimiz güzellik ancak bu şekilde olur. Kibir yerine tevazuu eksene almalı... Yıkıcı olmak yerine onarıcı olunmalı... Ben kazandım demek kibir; kazanmayı kendine ve çalışmasına bağlamak; tekebbürdür. Tekebbür ise bütün kötülüklerin anasıdır. O yüzden halkın gösterdiği ilgiyi kendi gücünün ve iktidar olmanın bir avantajı değil, bilakis halka hizmet etmenin ve ondan mutluluk çıkarmanın bir vesilesi kılmalıdır. Yeni bir dilin inşası ise kaçınılmazdır. Üstten bakıcı, inkâr edici ve küçük gören bir dil yerine diyalog öneren, saygınlık üreten ve ilişkileri değerli hale getiren bir dile ihtiyaç vardır. Bu dil ise parçacı, sığ, silik, sinik, ayrıştırıcı ve yok sayıcı olmamalıdır. Hakkı gözeten, hakikati önceleyen, birleştirici ve doğruyu eksene alan, muhatabını dinleyen ve sadece gerçeğe yaslanan bir dil olmalıdır.

  1. Özgürlüğün ve eşitliğin toplumsal tabana yayılmasını sağlayacak anayasal ve yasal düzenlemeler bütün açıklığı içinde gerçekleştirilmelidir. Özgürlüğün hiçbir şekilde vazgeçilmeyeceğine dair ciddi bir algının yerli yerinde oluşturulması çabasına kurumsal ve kişisel destek verilmelidir. Yani tam ahlaki bir tavır... İsyan Ahlakı diyebileceğimiz bir zemini siyasal alana taşıyarak, bugüne kadar gösterilen ve yapılan siyasallığın dışında, ona isyan ederek, yepyeni bir ahlaki kriteri gündeme taşımalıdır. Ve bilinmelidir ki bütün idrak özgürlük ve eşitlik üzerine bina edilmiştir. Çünkü bu iki kavram modern kültürün başat öğesidir ve eğitim bunun üzerine kurulmuştur.

  1. Sosyal adaletin tesisi konusunda yeni bir düzenlemeye gidilmesi elzemdir. Haksızlığı çağrıştıracak eylem ve söylemlerden uzaklaşıp, bölüşümü ve adaleti ikame edecek bir idrak ile hareket edilmeli. Toplumda oluşmuş yanlış kaygıların giderilmesi için gerekli olan düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca paylaşımı yandaşlıktan çıkararak toplumsal paydaşlılığa dönüştürülmelidir. Toplumsal barışın temeli bunun üzerine kurulmuştur. Tarihten bu tarafa çatışmaların, savaşların ve kaosun en temel sebebi sosyal adaletin bir şekilde zedelenmesidir. Bu yüzden toplumsal adaleti zedeleyecek her şey tehlikeli ve ontolojik güvenliği tehlikeye atacak bir tutum olur.

 
  1. Bir medeniyet hamlesine ve bu hamleyi yapacak düşünsel ve kültürel bir ayaklanmaya olan ihtiyaç izahtan varestedir. Bu çerçevede yeni dönemde düşünceye ve kültüre büyük bir ağırlık verilmeli, sanatsal yaratıcılıklar desteklenmeli ve düşünsel boyutu ihmal etmek cezalandırılmalıdır. Bu ülke sığlıktan kurtarılmalıdır. Bugüne kadar ne çektiysek sebebinin bu sığlık olduğu unutulmamalıdır. Kendi varlığını ve öz benliğini idrak etmenin yegâne yolu, tarihsel köklerinden devraldığımız bu medeniyet perspektifini ilkeleri üzerinden yeniden kodlamak ve hayatı bu kodlar üzerinden yeniden inşa etmeye çalışmaktır. Bunu gerçekleştirebilmenin yolu bilgi ve bilginin doğru bir yöntemle edinileceği yerli bir damarın ortaya konmasıdır. Bu arada medeniyet hamlesi derken kastettiğim şey; İslam Düşüncesi’nin temel kodları üzerinden bugünü yeniden yorumlayacak düşünsel karakteri gösterebilmenin sonucunda elde edeceğimiz hayata dair tecrübelerimizdir.

  1. Kuşatıcı ve yapıcı bir onarım hamlesini başlatmalı, hemde her sahada... Sadece bu ülkeyi değil, önce ümmeti sonra bütün insanlığı kurtaracak olan şey adalet ve hakikat bağlamında herkesin kendini bulacağı bir düzenin inşasıdır. Bu da ancak kuşatıcı ve yapıcı olmaktan, yani ötekini düşünmek ve onların haklarını sağlayacak bir güveni tesis edebilmekten geçer. Eğer sadece kendinizi düşünür ve öyle davranırsanız aslında kendinizi tehlikeye atıyorsunuz demektir. Bunun örneklerini tarihte de günümüzde de bulabiliriz. Ancak içinde yaşadığımız ve Anadolu Kültürü dediğimiz İslami düşünmenin yansıması ve uygulaması olan bakışı hesaba kattığımızda kendimizden çok başkasının varlığının ontolojik güvenliğini hesaba katma zorunluluğumuzdur bizi barışa taşıyacak olan ve daha çok insan kılacak olan…

  1. Şimdi işin bam teline geldik. Çünkü yukarıda dile getirdiğimiz şeyleri yerine getirebilmek için ihtiyacımız olan şey eğitimdir. Eğitimin, bu yüzden yeniden gözden geçirilmesi ve yeni bir hamleye ihtiyacı vardır. Özellikle modern eğitimi yeniden gözden geçirmeli ve doğru teşhislerle doğru adımların atılmasını sağlamalı, özellikle de davetçi kişilikler, yani ideal şahsiyetlerin yeniden kıymetlendiği bir zemin inşa edilmelidir. Belki bu uzun zamanlar alacak bir süreçtir. Ama asla göz ardı edilmemesi gereken temel bir yaklaşımdır. Bunun ehli olanlar bu süreci dikkatli bir şekilde planlamalıdır.

 
Sonuç itibarı ile bu seçimin sonucunun hayırlı olabilmesi için siyaset, entelektüel dünya, düşünce ve öncü hareketlerin birlikte hareket ederek daha doğru bir zeminde yol almaya, sulhu ve selameti toplumsallaştırmaya yönelmesi, çatışmayı, reddetmeyi ve yargılamayı bir tarafa bırakması gerekmektedir. Anlamayı öne çıkarmaları ve her haklının haklılığını kabul edecek erdemliliği göstererek birlikte onun hakkını verebilecek siyasi, iktisadi ve düşünsel zemini de inşa etmeye çalışmaları vicdani sorumluluklarıdır.
Abdulaziz Tantik 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder