9 Aralık 2014 Salı

Bu Akşam ki Salı dersimizin konusu "Son Namaz "

                                                       Son Namaz
          Sanal âlemde çokça gezine bir “son namaz” tarifi sizinde mail adresinize gelmiştir.
            Hâtem-i Esam’a namazın adabı sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:                        “Önce abdest al. Dışını su ile içini tövbe ile arıt. Sonra mescide var. Namaz kılarken Kâbe'yi iki kaşın arasında, Azrail’i arkanda, cenneti sağ tarafında ve cehennemi sol tarafında düşün ve sırat ayaklarının altında farz et. Korku ile otur. Heybetle Kur'an oku. Gönlünü Hakk'a bağla. Azametle tekbir al. Yalvarış hâlinde rükû eyle, zillet ile secde et. İnleyerek Tahiyyat oku. Mizanın da gözünün önünde bilerek ve Cenâb-ı Hakk her ne kadar ben Onu göremiyor isem de O beni görüyor diye düşünerek, zahirde ve batında cümle sırlara da vâkıf olduğunu mülahaza ederek cümle melek ve müminlere selam ver İnşaallah kabul olur.” deyince;  
Yusuf ismindeki zat Hâtem-i Esam (ks)’a sormuş ki:  
-“Ya civan! Sen namazı ne zamandan beri böyle kılarsın?” Hâtem-i Esam’da
-Yirmi seneden beri kılarım, demiş Yusuf denilen kimse de yanındaki refiklerine:
- Kalkınız elli senelik namazımızı kaza ve iade edelim Yani şimdiye kadar bizim kıldığımız
namazlarımızın iadesi lâzım geliyor, demiş.
Bu ulu zatın kim olduğundan haberdar değilim. Lakin bu mailler gönderen kişilerin ne halinde ne de ahvalinde böyle bir taâtin ve ibadet aşkının olmadığını yakinen bilirim. Üstelik bu halin onda olmadığı gibi bu yolda bir azmü gayret içinde de değildir. Yani bu maili yollayan, üzerinde bulunduğu hâle değil de bu mailde belirtilen bilgiye davetiyle bana tebliğ yaptığı sanmıştır. Bu bilginin kaynağıysa belirsizdir. Lakin bu tipler kendine gelen bütün bu hurafelere mal bulmuş mağribi gibi atlayıp onu göndermeyi bir marifet zannetmektedirler.
          “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah nazarında en tiksinti verici şeydir!” (Saf / 2, 3)
           Kuran kendisi ila ahlak edinmek isteyenlere bu ayet ile yol gösterir. Yani her haberdar olunan her sahih rivayet Resulullah’ın (sav) sünnetiyle amel edilmiş ve dolayısıyla Kuran’ın ahlakı ile ahlâklanmaya çağırandır.
           Burada sözü edilen namaz ise aynı bir çiçeğin kopartılıp vazoya konup resmedilmesi gibi soyuttur. Çiçek güzeldir ama onun yeri diğer çiçeklerin yanıdır. Bunun haricindeki bütün resmetmeler soyut ve nazaridir. Yani hayatı tevhide uygun anlamaktan uzaktır. Maildeki namazı besleyen diğer salih ameller bahsedilmemiştir. Bu Namazın tefekkür boyutu hayattan kopmayı gerektirmektedir. Öyleyse bu namazı, bir meditasyondan veya rabıtadan farklı kılan nedir? Bu namazda söz edilen herkese gayb olanlar hangi ayet ve hadisler ışığında tefekkür edilmiş olduğu belli değildir. Bu tefekkür hali sahih bir ilme dayalı bile başlasa, nefsin ve şeytanın saptırmasına nasıl karşı koyulduğuna dair de bir malumat da verilmemiştir. Sonra böyle derin bir teslimiyetten ve tefekkürden çıkıldığında nasıl bir hayat yaşandığı bilinmemektedir. Elli yıllık namazını bir çırpıda siliveren diğer zat ise, iade etti namazını hangi ilme göre kaza edecektir? Bu kişinin böyle bir namazı kılması için Kuran’daki ayetlerin ve Resulullah’ın (sav) sünnetinin ona yetmemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Buradan da görüleceği gibi, delilsiz bilgilerle talim edilen bir dinin, ne bize ne de çevremize faydasının olamayacağıdır. Bu ayin mantığıyla dinin içini boşaltma ve icat edilmiş ruhbanlığa çağırma yani Protestanlaşmaktır.
           Bu tip uçup kaçmalardan uzak durulup sahih kaynaklara dönmek mühim sayılmalıdır. Mesela Mekke’de Ebubekir(ra) gözü yaşlı namazları müşriklerce ‘kadınlarımızı ve çocuklarımızı etkiliyor’ şikâyetine sebebiyet vermişti. Bu namazı kılan Ebubekir (rah) Allah yolunda asalete ve mala dayanan bütün üstünlüklerinden vazgeçmiş, servetini işkence ve eziyet gören Müslüman kardeşleriyle paylaşıp tüketmeyi göze almıştır.
       Andolsun, Allah’ın Resulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. (Ahzab / 21)
  İşte Ebubekir’in(rah) gözyaşları ile kıldığı namazdaki teslimiyetini kimden öğrendiği ve nereye hizmet ettiği gayet sarih olarak bilinmektedir. Oysa yukarıdaki zevat bilinmemektedir.

         Bu ayetin rehberlik yüklediği Resulullah’ın(sav) namazına bir örnek verelim?
         Ebû Sirve Ukbe İbni Haris (rah) şöyle dedi: Bir keresinde Medine’de Resulullah’ın (sav) arkasında ikindi namazı kılmıştım. Rasûlullah(sav)  selâm verip namazı bitirdi ve süratle yerinden kalktı, safları yararak hanımlarından birinin odasına gitti. Cemaat Resulullah’ın (sav) bu telaşından endişe ettiler. Resulullah (sav) kısa sürede döndü, kendisinin bu acele davranışından dolayı meraklanmış olduklarını gördü ve şöyle buyurdu: “Odamızda sadaka (olarak dağıtılacak) bir miktar altın -veya gümüş- olduğunu hatırladım da onun gece evde kalmasını ve beni hayırda acele etmekten alıkoymasını uygun görmedim. Derhal dağıtılmasını emrettim.” (Buhârî, Ezan 158, Zekât 20 / Nesâî, Sehv 104)

         Bu Hadisten de anlaşılan o ki namazın evvelinde Rasûlullah(sav)fakir fukaranın, garib gurebanın halini tefekkür etmesi neticesinde sahip olduklarını onlar ile paylaşmaya karar vermiş ve fakir fukaranın payını ayırmıştır. O arada bazı işleri bu Salih ameli yapmasına mani olmuş bu hal üzre cemaatle namaza durmuştur. Kıldırdığı namaz, Rasûlullah’a (sav) fakir fukara ila malını paylaşmasını hatırlatması üzre âdeti olmadığı halde safları yararak alelacele odasına varıp, bir an önce fakir fukaranın ihtiyaçlarını gidermeye koşmuştur.
        Hadiste zikredilen namazın başı sonu ve kendisi berraktır. Hayatın haricinde değil tam içindedir. Kötülüklerden men etmiştir. Buradaki men edilen kötülük sahip olunanların sadece kendine ait olduğu zannıdır. Namazda kıraat ettiği Kuran’da ‘Allah yolunda ihtiyaç sahipleriyle paylaşın’ emri ihlâs ile yerine getirilmiştir. Yani namaz Allah’a yaklaştırmıştır.  Bu namaz hem camide birlikte kılınmış, hem de cemaatin sosyal hayattaki sorunlarına bir çözüm sunarak birlik ve dirlik sağlanmıştır. Bu namaz, bu salih hali ile hayattan kopmadan, meditasyona dönüşmeden, uygulanabilir, devredilebilir ve örnek alınabilirdir.
         Allah'ın kitabını okuyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli / açık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler.( Fatır / 29 )
            Bu ayet namazın infaktan ayrılamayacağını ve her türlü cimriliğin kötülük görülüp uzak durulması gerektiğini anlatan bir namazdır. Yani sünnete uygun namaz, ne meditasyon ne rabıta olmadığından insanları ruhbanlığa ve hayata dair gerçeklerinin dışına çağırmaz.
            Enes ibni Mâlik  ranh  şöyle dedi:
     Resulullah’ın (sav) nafile ibadetlerini öğrenmek üzere, sahabeden üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine geldiler. Kendilerine Resulullah’ın(sav) ibadetleri bildirilince, onlar bunu azımsadılar ve
 — Allah’ın Resulü nerede biz neredeyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır, dediler. İçlerinden biri:
— Ben ömrümün sonuna kadar, bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım, dedi. Diğeri:
— Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutup ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim, dedi.      Üçüncü sahabe de:
    Ben de sağ olduğum sürece kadınlardan uzak kalacak, asla evlenmeyeceğim, dedi
 Bir müddet sonra Resulullah (sav) onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi:
Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na en saygılı olanınızım. Fakat ben bazen oruç tutuyor, bazen tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor, hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.”  
                                                                  (Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5. Nesâî, Nikâh 4 )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder