12 Eylül 2017 Salı

Hani...

Hani bülbülün gül ile aşkından gönüllerimize nağmeler fısıldayacaktınız!

Hani bülbülün gül ile aşkının serenâdından göğüs kafeslerimize bir nâzenin elif olsun çekecek, bir mahviyyetkâr mim olsun noktalayacaktınız!

Hani gönül tellerimize "cennetin açılan kapılarının seslerini" hatırlatan musikîden bir nota olsun dizecek, hani gönlümüzü nakış nakış nakşedecek gönül nakkaşları olacaktınız!

Hani, karış karış kozaya çevirecektiniz dünyayı!

Hani, tebessüm sadakanızdı!

Hani, ilimi bilmek kendin bilmekti, hani Rabbini bilen nefsini bilirdi, hani haddini bilmek şarttı!

Hani, "Beni Meryem oğlu İsa gibi övmeyin" diyen Peygamber'in vârisleriydiniz!

Hani, iki lokma bir hırkaydı dünyanın hülâsası!

Hani, şöhret âfetti!

Hani, israf haramdı, yenilecek, içilecek fakat israf edilmeyecekti!

Hani, gülden terâzilerde gül tartacaktınız da gül dalı gülden de hafif kalacaktı!

Hani, demiri eriten haddehâneler gibi insan haddehâneleriydi sizin meclisleriniz, sizin ocaklarınız, insana ölmeden önce ölmeyi öğretecektiniz de insan dünyaya değil âhirete meyledecekti!

Hani, kurt ile kuzuyu birlikte yayacaktınız!

Hani, Ömer'in sırtındaki cüppe yamadan görünmezdi ya, hani Ebûbekir "Size Allah'ı ve Râsûl'ü bırakıyorum, yetmez mi?" demişti ya evlâtlarına, hani peygamber bir şilte için, "Benim dünya ile ne işim olabilir" demişti ya!

Hani, Belh'in itleri de bulunca şükrederdi de, bir nimet bulduğunda ihtiyaç sahibine verir, bulamadığında şükrederdi selefleriniz!

Hani, "Sizin kralınız nerede?" diye sormuştu birisi, hani tanıyamamıştı elinde taş taşıyan ve ümmetinden herhangi birinden ayırt edilmeyen Peygamberi!

Hani, her dâim havf ve recâ  arasındaydınız!

Hani, âlimlerin yeri devlet sofralarından uzaktı!

Ne oldu size?

Ne oldu da, bu kadar dünyalığın içine battınız?

Ne oldu da, bu kadar şöhretin içine battınız?

Ne oldu da, bu kadar şâşâanın, bu kadar debdebenin, bu kadar şatafatın, bu kadar gösterişin, bu kadar görgüsüzlüğün, bu kadar rükûsun içinde battınız?  

Ne oldu da, tarihin o büyük ve zengin mirasını böyle pervâszıca heder eder, harcar oldunuz?

Ne oldu da, bu kadar çok dünyalığınız oldu ama sizler iflâs ettiniz!

Abdullah İslamoğulları
10 Eylül 2017
Yeniçağ Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder