8 Aralık 2016 Perşembe

Hükümdar


NOTLAR KISMI BANA AİT DEĞİL. FAKAT  OKURKEN ALTINI ÇİZDİĞİM YERLER İLE BİREBİR ÖRTÜŞÜYOR. İNSANLIK TARİHİ
ŞAŞIRTICI BİR ŞEKİLDE TEKERÜR EDİYOR. AYNI OLAYLARI FARKLI ŞEKİLLERDE AYNI İNSAN TİPLERİ İLE YAŞAMAYA DEVAM EDİYORUZ.
8 ARALIK  2016
2016/22 İSTANBUL
Niccolo Machiavelli
Bir Rönesans dönemi düşünürü olan Niccolo Machiavelli (1469-1527) on beş sene boyunca Floransa Cumhuriyeti’nde diplomat olarak görev yapmış ve döneminin en önemli siyasi liderleri ile tanışma fırsatı bulmuştur. Machiavelli yirmi yaşındayken küçük bağımsız devletlerden oluşan İtalya, Fransa’nın işgaline uğramış ve yönetici aile olan Mediciler düşürülerek yeni bir cumhuriyet kurulmuştur. Yeni cumhuriyet yönetiminde, eğitimi sayesinde kendine yer bulan Machiavelli, on beş sene içinde yüksek düzeyli bir sivil memur durumuna yükselerek Floransalı bir elçi olarak diplomatik hizmetlerde bulunmuştur. 
Ancak Fransız askerlerinin ve birleşik güçlerinin İspanya ordusuna mağlup olması ile Mediciler iktidara yeniden gelmişlerdir. Kırk yaşlarındaki Machiavelli eski yönetimin adamı olarak ihanetle suçlanarak hapsedilir ve işkence görür. Daha sonra Machiavelli’nin hapis cezası sürgüne çevrilir ve şehir surlarının dışına gönderilir. Machiavelli eserlerini bu dönemden sonra vermiştir.


NICCOLO MACHIAVELLI'nin Hükümdar isimli kitabından aldığım notlar;
Verasete dayalı hükümdarlıkları devam ettirebilmek, yeni hükümdarlıkları muhafaza etmekten daha kolaydır. Çünkü hükümdarın yapması gereken atalarının usullerine bağlı kalmak ve zamanla ortaya çıkan meselelerde bu usullere uygun hareket etmektir. Öyle ki ortalama bir beceriye sahip bir hükümdar, olağanüstü ve karşı konulamaz bir güç onu tahtından etmedikçe gücünü yitirmez. Böyle bir durum gerçekleşse dahi hakimiyetini gasp eden kimselerin en küçük bir hatasıyla tahtını geri kazanması mümkündür.
İnsanlar durumlarını iyileştirmek adına daima efendilerini değiştirmeye hazırlardır ve bu umut onları yöneticilerine karşı silahlandırmaya götürür. Ancak bu insan yalnızca kendilerini kandırırlar ve eskisinden de kötü hale geldikleri tecrübelerle sabittir.
Yeni hükümdar, gerek askerleriyle, gerek istilanın sonucu doğan sayısız aksiliğin baş göstermesiyle yeni halkını baskı altında tutmak zorunda kalır. Ülkeyi kuşattığınızda zarar verdiğiniz insanların tümü size düşman olur. Hatta size amacınıza ulaşmada yardımcı olan kimselerle dostluğunuzu da sürdüremezsiniz.
Ordunuz ne kadar güçlü olursa olsun, bir ülkeyi ele geçirmek için o ülke halkına iyi niyet beslemek durumundasınızdır.
Yunanistan'la ilgili olarak Türklerin izlediği yol bu idi. Eğer oraya gidip yerleşmeseydiler, aldıkları tüm önlemler boşa gider ve toprakları ellerinde tutamazlardı.
İnsanlara ya iyi davranmalısınız ya da onları tamamen ezmelisiniz. Çünkü halk hafif baskılara karşı intikam almaya meyillidir, ancak ağır darbelere karşı direnç gösteremez. dolayısıyla bir insana zarar verildiğinde bu öyle ağır olmalıdır ki, misillemeye imkan dahi bulamasın.
Eğer zorluklar önceden sezilirse çaresi kolaydır, ancak yaklaşması beklenirse, çareler gecikir ve aksaklıklar umutsuz vakalara dönüşür.
Başkalarını güçlendiren kendi sonunu hazırlar.
Bilinen tüm hükümdarlıklar iki farklı şekilde idare edilmiştir. Ya başta mutlak güç sahibi bir hükümdar vardır ve yönetime yardımcı olan bakanlar onun kulları gibidirler ya da hükümdar ile yönetimi paylaşan baronlar vardır. Bu baronlar görevlerini soylarından gelen bir yetkiyle ifade ederler. Bu kimselerin toprakları ile kendilerini yönetici olarak kabul edip onları seven halkları vardır.
Fethedilen ülkelerin alışmış oldukları yasalar varsa ve özgürlük içinde yaşıyorlarsa, bu ülkeleri elde tutmanın üç yolu vardır. İlki bunları yıkmak; ikincisi bölgeye gidip orada ikamet etmeye başlamak; üçüncüsü de orada yaşayan bir kaç güvenilir kişiye oranın yönetimini teslim edip, kendilerini vergiye bağlamaktır.
Halklar değişken ve kararsızdırlar. Onları ikna etmek kolaydır ancak ikna oldukları şeye bağlamak güçtür. bu sebeple emirler öyle bir sağlanmalıdır ki, insanlar artık inanmıyor olsalar da, zorla uymak zorunda kalsınlar.
Yeni düzen getirmek isteyen kimseler büyük zorluklarla karşılaşırlar ancak yolun üzerindeki tüm zorlukların üstesinden gelmek için cesaret yeterlidir. Bu güçlükler aşıldıktan sonra tehlike kalmaz. Saygı kazanıp etkinliklerini kıskananlar yok edildiğinde geriye kudret, güven, onur ve zenginlik kalır.
Hükümdarlık barış zamanlarında askerler, savaş zamanlarında da düşmanlar tarafından yağmalanır.
Yaşadığımız ve yaşamamız gereken hayatın arasında o kadar büyük bir uçurum vardır ki; olması gerekenin yolunu tutmak için olanı bırakan kişi kendisini korumak bir kenarda dursun, yıkıma götürür. Daima her şeyi mükemmel bir iyilik standardında tutmak isteyen kişi kötülüklerin arasında kaybolur gider. Bu nedenle varlığını sürdürmek isteyen bir hükümdarın koşulların gerektirdiği gibi davranıp, ne zaman iyi ne zaman kötü olacağını öğrenmesi gerekir.
Korkulan biri olmanın, sevilen biri olmaktan daha güvenli olacağı söylenebilir. çünkü insanoğlunun nankör, vefasız, kaypak, yüreksiz veya açgözlü olduğu ileri sürülür; güçlüysen yandaşın çok olur, sana kanlarını, mallarını, canlarını, çocuklarını sunarlar ancak gün gelir de birine muhtaç olursan sana sırt çevirirler.
Şunu bilmelisiniz ki rekabetin iki yolu vardır; biri hukukla diğeri zor kullanarak. İlki insana ikincisi ise hayvanlara özgüdür ancak ilki sıklıkla yetersiz kalır ve ikinci yola başvurmak icap eder. Bu yüzden bir hükümdar bu iki yoldan da nasıl faydalanılacağını bilmelidir.
Bilgin bir hükümdar verdiği bir sözün aleyhine sonuç doğuracağını anlarsa ve bu sözü yerine getirmesini gerektiren sebepler ortadan kalkmışsa sözünü tutmak zorunda değildir; böylesi daha yerinde olacaktır. İnsanın mayasında kötülük olmasaydı, bu bakış açısı doğru sayılmayabilirdi ancak özünde kötülük olduğu ve verdikleri sözleri tutmadığı için sizin de tutmanız şart değildir. Bir hükümdarın sözünü tutmamasını açıklayacak haklı sebepleri her zaman vardır. Bu konuya dair hükümdarın sözlerine sadık kalmayışından ötürü çok sayıda vaadin ve anlaşmaların iptal edildiğini gösteren zamanımıza ait sayısız örnekler verilebilir. Tilkiliği en iyi biçimde hayata geçirebilen, en başarılı olandır.
Bir hükümdarın çekinmesi gereken iki şeyden biri halkı, ikincisi ise dış güçlerdir.  Biri içeriden diğeri ise dışarıdan gelebilecek tehlikelerin kaynağıdır. Hükümdar güçlü bir ordu ve sağlam müttefiklerle kendini dış güçlerden koruyabilir. Güçlü bir ordusu varsa iyi dostları da olacaktır.
Halkı ve askerleri aynı anda memnun etmek çok zordur. Halk barışı ve dolayısıyla hırstan uzak hükümdarları severken; askerler kavgacı, cesur, zalim ve zorba olan ve bu özelliklerini halkın üzerinde de tatbik eden hükümdarları tercih ederler. Böylece hem çifte maaş alırlar hem de aç gözlülük ve zalimliklerini doyurabilirler. Bundan dolayı kendi sonunu getiren imparatorlar her daim tabiatları ve eğitimleri yönünden otorite sağlama konusunda yetersiz, özellikle askerleri memnun etmeye meyilli olup halkı incitmeyi önemsemeyen kişiler olmuştur.
Üç türlü zeka ölçeği vardır; ilki, kendiliğinden anlayanlar, ikincisi, kendilerine gösterileni anlayanlar, üçüncüsü ise ne kendiliğinden ne de başkalarının gösterdiğini anlayanlar. Bunlardan ilki mükemmel, ikincisi iyi, üçüncüsü değersizdir.

http://siyaset-muhammediye2.blogspot.com.tr/2014/03/siyasal-dusunceler-tarihi-niccolo.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder