25 Haziran 2016 Cumartesi

Bırak Oruç da Seni Tutsun..

İnsanın başını belaya sokan iki organı, midesi ve belden aşağısıdır. Bütün kavgalar/çatışmalar genellikle bunlar yüzünden çıkar. Orucun terbiye edici yönü, insanı bu kavgadan kurtarmaya çalışır, korur.1 Bu terbiyeyle beraber artık insanın kendisine ve başkalarına zarar verebileceği fazla bir şey kalmaz.

Mide; yediği yemekten, gezdiği coğrafyalara varıncaya kadar kişinin hayattan aldığı zevk ve konfor yaklaşımını simgeler. Diğeri de aynı şekilde insanın yaşayabileceği en yüksek hazlara işaret eder. Her iki durum da dünyadan kâm almanın en açık göstergeleri, sembolleridir. Bu nedenle Ramazan, aç kalıp cinsel ilişkiden uzaklaşarak bir insanın gösterebileceği en saf teslimiyetin yaşandığı aydır. Şeytanların, yani haddini aşmaya teşne fonksiyonların bu ayda bağlanmasının anlamı da budur. Zira insanlar midesine ve beline dikkat edip meşru olmayan yollara sapmadığında açık bir güven ortamı oluşur. Böylece pek çok sorun kendiliğinden çözüme kavuşur.

Oruç tutmak, insanın Rabb’i için bu dünyadan tek başına haz almaktan gerektiğinde vaz geçebileceğini ilan etmesidir. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı bilindiğine göre Rabb için demek, mazlumlar, kimsesizler, yetim ve yoksullar için demektir. Dolayısıyla oruç insana başkalarını düşünme imkânı verir. Kişinin dünyada elde edebileceği zevklere bir sınır koyması ya da çerçeve çizmesi onun başkalarının hakları konusunda da en az kendisi kadar hassas davrandığının kanıtıdır. Ramazan ayını bereketli (mübarek) yapan da işte bu ilişkidir.

Hikmet-i İlahi’nin tecellisi olarak ilk başta insanları doğru düşünmeye davet eden Kur’an da bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Zira hakikatin önünde bulunan en önemli engeller, yine insana zevk veren meselelerdir. Kişi menfaat elde ettiği konularda kolay kolay başka yöne bakmaz. Müminler, bu ayda oruç tutarak Allah için her türlü fedakârlığı yapabileceklerini gösterirler. Yani herkesin karnı doymadan Rablerinin asla razı olmayacağını kendilerine hatırlatırlar. Zaten Kur’an’ın sürekli vurguladığı en genel mesajlarından biri de bu değil midir? Nitekim aç kalmak insanın başına gelebilecek en büyük sorundur. Oruç, bu şekilde dünyanın en eski sorunlarından birine parmak basmak, derdi paylaşmak, yani aç kalarak aç kalmamayı savunmaktır. Müminler, aç kaldığında bütün dünyaya bu mesajı haykırırlar. Buna göre aç kalan insanların hâlinden anlamak önce onları toplumun eşit birer bireyi saymakla gerçekleşir. Ardından herkes için adalet istemek gelir. Yeryüzünde herkese yetecek kadar nimet bulunduğuna göre hiç kimse aç kalmamalıdır.2

İnsanın oruç tutarak en çok sevdiği şeylerden vazgeçme iradesi göstermesi ve bunu özellikle Allah için, yani insanlık adına üstlenmesi, bütün dünyanın barış içinde yaşaması için gerekli olan motivasyonu üretir. Yılda bir ay kişinin en önemli zevklerinden vaz geçerek diğer insanları düşünmesi, dünya barışı için en önemli çabalardan biridir. O hâlde oruç tutmak marifetiyle açlık konusunda ortaya çıkan hassasiyetin kimsenin aç kalmasına müsaade etmeyeceği düşünülmelidir.

Oruç, dünyada mide ve cinsellik üzerinden pek çok haksızlığa kapı aralandığı bilincini aşılar. Çünkü sonuç itibariyle herkes yemek, gezmek ve pek çok zevkten tatmak ister. Elbette bütün nimetler insan için yaratılmıştır. Ancak insanın gemleyemediği hırsları ve terbiye edemediği arzularının sorunlara kaynak teşkil ettiği de bir gerçektir. Yani birileri haddini aştığı için diğerleri aç kalmaktadır.3

Oruç, kişinin bu sorunlarla baş etmesine yardımcı olur. İnsanın konfor anlayışı ile zevk ahlakı hakkında bilgi ve bilinç sahibi olması, tuttuğu oruçla şekillenip yol alır. Yani oruç insanın hırslarına yenik düşmesine, zevklerinin esiri olmasına izin vermez, onu tutar.

Oruç tutan pek çok kişi, sadece aç kalır. Eğer oruç da onları tutuyorsa bu temas, dünyanın daha güzel bir yer olmasına doğru atılmış bilinçli bir adım sayılmalıdır.

Dipnot:
1)  Oruçlu insanın kavga etmemesinin gereği de bu bilinçten kaynaklanır.
2)  Ben, oruç tutup aç kalarak onların yanında olduğumu ve durumun vahametinin farkında olduğumu gösteririm.
 3)  Yoksa bu bir kader değildir. Allah, yoksulları doyurma hususunda bir düşüncesi ve derdi olmamayı dini yalanlamakla bir tutar (Mâun Suresi). Böylelerinin Allah’a yaklaşma iddialarını, yani ibadetlerini de yok sayar.
Musa Şimşekçakan
20 Haziran 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder