Denizaltının karinası, dev iskele kazıklarına bağlanmıştı. Kuzey Denizinin şafağında hafif ışık teknenin biçimli burnunu aydınlatıyordu. Üs, Elbe Nehrinin ağzındaki Scharrhörn Adasındaydı. Burası Müttefik Gizli Servisinin hiç fark etmemiş olduğu bir akaryakıt ikmal istasyonuydu. Sıkı güvenlik önlemleri alınmış olduğu için Alman Yüksek Komutasındaki strateji uzmanları bile burasını bilmiyorlardı. Bu denizaltı çapulcuları karanlıkta gidip geliyor, bağlandıkları yerlerin elli, altmış metre açığında su yüzüne çıkıyor ya da gözden kayboluyorlardı. Neptün'ün katilleri dinlenmek için üsse dönüyor veya saldırmak için uzaklaşıyorlardı. Bununla birlikte o sabah şafak vakti, iskele kazıklarına bağlı denizaltı bu ikisini de yapmıyordu. Çünkü savaş bitmişti. Geminin, başka bir savaşın kökenleri için değerli olacak bir görevi vardı. İki adam kaptan kulesinde duruyordu. Biri Alman Donanmasından subay üniforması giymişti ve komutan olduğu anlaşılıyordu. Öteki koyu renk, uzun paltosunun yakasını kaldırmış, uzun boylu bir sivildi. Ancak o da Kuzey Denizi kışına kafa tutar gibi şapkasızdı. İkisi de gemilerin arasından geçerek ağır ağır iskeleye yaklaşan yolculara bakmaktaydı. İskeleye gelen her yolcunun adı bir listede işaretleniyordu. Sonra bu yolcu iskeleden çıkıyor ya da kucakta taşınarak içeriye alınıyordu.
Naziler kötüde, Evangelistler iyi mi?
Onlarda kullanımının sonuna geldiğinde böyle sürek avı uygulanacak. Haklarında Romanlar yazılacak.
14 MAYIS 2017
2017/8 İSTANBUL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder