Dini ve
ahlaki yenilenmenin vurgulanması tespiti, İslami düzenin, İslami iktidarı
olmaksızın gerçekleştirebileceği manasına gelmez ve böyle yorumlanamaz. Bu
tespit ancak yolumuzun hareket noktasının iktidarı ele geçirmek değil, inşaları
kazanmak olduğu ve İslami yeniden doğuşun terbiye alanında, daha sonra ise
siyasi manada bir devrim olduğudur.
Yani evvela
vaiz, daha sonra ise asker olmak zorundayız. Vasıtalarımız şahsi örneğimiz,
kitap ve sözdür. Bu vasıtalara güç ne zaman katılacak?
Bu anın
seçilmesi her zaman somut bir sorudur ve birçok etkene bağlıdır. Ancak yine de bir
genel kural konulabilir. İslami hareket, ahlaki ve sayısal güç ve çoğunluğa
ulaştığında sadece var olan gayri İslami iktidarı yıkmak için değil, yeni İslami
iktidarı inşa edebildiği vakit, iktidarı teslim almaya çalışmalı ve yapabilmelidir.
Bu fark önemlidir, zira yıkım ile inşa aynı derecede psikolojik ve maddi
hazırlığa bağlı değillerdir.
Bura da
erken davranmak tıpkı geç kalmak gibi tehlikelidir.
Yeteri kadar
ahlaki ve psikolojik açıdan hazırlanmadan ve lazım olan asgari kadro olmaksızın,
sadece şansın yaver gitmesi dolayısıyla iktidarı ele geçirmek, İslami devrim
gerçekleştirmek değil, darbe yapmak anlamına gelir.(Darbe ise gayri İslami siyasetin
devamıdır ve başka insanlar tarafından ve başka hedefler uğruna yapılan bir
şeydir.) İktidarın ele geçirmede geç kalmak, İslami düzenin hedeflerinden biri
olan iktidar ile alakalı güçlü bir vasıtadan yoksun kalmak demektir ve böylece
gayri İslami iktidarın harekete darbe vurmasına ve kadrosunu azaltmasına fırsat
vermek demektir. Bu sonuncusu ile alakalı yakın tarihimizde yeteri kadar trajik
ve ibret verici örnekler mevcuttur.
Biz,
Müslüman toplulukların pasif kalmalarını mahkûm eden ve hiçbir umuda yer
bırakmayan “realizmi” yok saymaktayız.
Tarih sadece
sürekli değişimin değil, aynı zamanda ve devamlı olarak imkânsız ve
beklenmeyenlerin gerçekleşmesinin hikâyesidir.
Aliya İzzet Begoviç
(İslam Deklarasyonu Kitabından)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder