Kendimin
kıyılarından içimin sonsuz maviliklerine uğurladığım nice gemi vardır;
güvertesindeki şen şakrak yolcularına imrendiğim. Akif Emre Ağabeyim de bindi
gemiye. Dedem Aliya karşılayacak onu, bağrına basacak. Alnından öpecek.
Tanışmazdık. Ama
beni tanısaydı severdi diye düşünürdüm. Ben onu tanıyordum. Bu yeterdi.
Yazılarını okuduğumda paralel düşünmemizden dolayı kendi adıma gurur duyardım.
Ağabeyim de benim gibi düşünüyor diye sevinirdim.
Akif Ağabeyim benim
deniz fenerimdi.
Gündemin ayartıcı
göz kırpmalarına kapıldığımı hissettiğim an, yazılarına sığınırdım.
Ağabeyim beni
kayalıklara çarpmaktan korurdu.
Akif Ağabeyim hep
yitiğini aradı durdu.
Anadolu
bozkırlarında coğrafyamızın bütün mazlumlarına ağladı durdu.
Afganistan’da, Endülüs’te,
Bosna’da, Selanik’te, Üsküp’te, Kudüs’te, hâsılı Şarkta, Garpta, Mağrip ve
Maşrıkta hep kardeşlerinin izini sürdü. Akif Ağabeyim coğrafyamızdı.
Kardeşlerimizi onun dili ve gözü ile tanıdık ve sevdik.
Ağabeyim, kardeşleri
ile tanışıklığını hiçbir zaman kötüye kullanmadı. Şık ambalajı içinde bir
projeye dönüştürmedi. Hesapsız sevdi onları, merhamet ile bağrına bastı.
Bizi paramparça eden
sömürgecilere ve onun üretimleri olan her şeye karşı her daim düşman kaldı. Hakkı
söyledi, Hak olanın tarafını tuttu.
Dost meclislerinin,
merhamet tezgâhlarının, muhabbet masalarının müdavimi oldu.
Kavga ve pazarlık
masalarından nefret etti. Akçeli tezgâhlarda bir santim ipi olmadı.
Bugün trafikte ilk
defa sinirlendim.
Vakitlice çıkmama
rağmen namazına ve helalleşmesine yetişemedim.
Ama içimin sonsuz
maviliklerinde, ufuktaki gemide, dedem Aliya ile sarmaş dolaş muhabbet
ettiklerini biliyor olmam acımı hafifletiyor. Hemen yanı başına defnedildiği
diğer bir dedem Mehmet Akif’in, adaşı torununu mütebessim dinlediğini de
biliyorum.
Ellerinden öpüyorum
Ağabeyim.
Arif Arcan
24 Mayıs 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder