-ümmete rahmet-
Bağlamın sure bütünlüğü açısından oynadığı rolü göstermesi açısından en önemli örneklerden biri de Ahzab suresinin 56. ayetidir. Anlam verilirken siyak-sibak ilişkisinin dahi yetmediği ve mutlaka sure bütününde yer alan mananın da dikkate alınması gerektiği, bu ayetle ortaya çıkmaktadır. Başka bir ifade ile bu ayet, sure bütünü dikkate alınmadan kastın tam anlamıyla ortaya çıkarılamadığını gösteren iyi bir örnektir. Ayet, salavât getirme diye isimlendirilen eyleme de kaynaklık etmektedir ki burada bütün mesele, salât kelimesi çevresinde ilerler.
Salât kelimesi, namaz, dua, istiğfar, rahmet, bağışlama, tebrik, senâ, hayırla anmak, yüceltmek, yanmak gibi manalara gelir.(1) Çoğulu salavâttır ve bu şekilde ifade edildiğinde genellikle Allah için senâ (övgü), Peygamber (sav) için de dua anlamını çağrıştırır.(2)
Salavât, kendisine namazda iki şekilde yer bulur.
Birincisi teşehhütte, yani son oturuşta okunan tahiyyat duasındadır. Bu dua da “…ve’s-salavâtu….” ifadesiyle bütün salavâtların Allah’a ait olduğu dile getirilir.(3) Bunun anlamı, genellikle “Bütün övgüler Allah’a aittir.” şeklinde verilir.(4)
İkincisi, yine namazda Peygamber (sav)’e ve müminlere dua etmektir ki bu dua;
“Allahumme salli alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed kemâ salleyte alâ İbrahim ve alâ âli İbrahim, inneke hâmîdun mecîd.” veya “Allahumme bârik alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed kemâ bârekte alâ İbrahim ve alâ âli İbrahim, inneke hâmîdun mecîd.” şeklinde ifade edilir. Bu sözler, Allah’tan bütün peygamberlerin atası durumunda bulunan İbrahim (as)’e ne verdiyse Muhammed (sav)’e de de aynısını vermesini talep eder. Bununla da kalmayıp her iki elçinin âlini de içine alır.
Namaz dışında;
Salavât, Ahzab suresinin ilgili ayetinden hareketle müslümanların fiili anlamda hayatlarına yansıtmaları gereken bir emirdir ki muhtemelen ‘salât’ın namaza yansıması da söz konusu surenin nüzulünden sonradır. Salavât, sözlü olarak “Allahumme salli alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed” şeklinde ifade edilir ve bunun yanı sıra isminin geçtiği her yerde kısaca “Sallallahu Aleyhi ve Sellem” demek, Muhammed (sav)’in manevi şahsını selamlamak anlamına gelir. Bu şekilde mukabelede bulunmak bir nevi ümmetinin kendisine şahadetidir ve onun rehberliğine duyulan saygıdan kaynaklanır. Peygamber (sav) hayattayken gerek namaz içinde gerekse namaz dışında onu sevmeyi, korumayı, yüceltmeyi ve rehberliğinden faydalanma kararlılığını ifade eden bu samimi yaklaşım, o öldükten sonra da devam ettirilmiştir. Fakat zamanla anlamı ve söylenme kastı unutulmuş sadece vird şeklinde tekrarlanan kuru bir söze dönüşmüştür. Nitekim bu dua, günde beş vakit Nebi (sav)’nin arkasında namaz kılanlar için anlamlıdır. Ama karşısında elçiyi bizzat göremeyenlerin bu sözle ne kastettiklerini anlamaları hususu zihinlerde yeterince açıklık kazanamamaktadır. Zira Peygamber (sav)’e bunca salavât getirmek sadece onun pak ruhuna yardım istemek veya Allah’tan onun için bir makam (makâm-ı mahmûd) talep etmekle sınırlandırılabilir mi?
Salavât getirmek diye tabir edilen cümlenin içinde geçen en önemli kavram salât kelimesidir. Bu kelimenin Kur’an’da pek çok yerde kullanıldığı bir vakıadır. Bilindiği gibi Kur’an’da bir kelimenin birden fazla anlama gelmesine vücuh denir. Farklı vecihleri bulunan eş sesli kelimelerden biri olan salât, diğer çok sesli kavramlar gibi kullanıldığı yere, yani siyak sibak ve içinde bulunduğu bağlama göre anlam kazanır.
Salât kelimesinin geçtiği ayet şudur:
“Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”
Ayetin mealinde يُصَلُّونَ (yusallûne) fiilinin salavât getirirler şeklinde çevrilmesi hatadır. Zira Allah’ın ve melekelerin salavât getirmesi söz konusu olabilir mi? Elbette hayır. Allah’ın Resul’üne dua ettiği de düşünülemez. Allah’ın salât etmesi, Rasulullah (sav)’a rahmet etmesi, melekleri nezdinde onu tezkiye edip övmesi veya rızası; meleklerin salât etmesi, Nebi için dua edip ve af talep etmeleri; müminlerin salâtı ise Peygamber (sav)’in Allah katındaki makamının yüceltilmesi/yükseltilmesi için dua etmeleri şeklinde anlaşılmıştır.
Ancak surenin içeriği ve bağlamı bilinmeden bu kelimeye yüklenecek mana, akim kalır. Yani salât kelimesinin hangi bağlam içinde geçtiği ve bu kelimeyle özel ya da genel bir anlamın kastedilip kastedilmediği ancak bağlam yardımıyla ortaya çıkarılabilir. Bu nedenle önce surenin içeriğinden hareketle baştan aşağı bağlamını görmek bir zarurettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder