25 Şubat 2015 Çarşamba

Batı’nın Rehin Aldığı Avrupa Müslümanları (5)

Sicilya Müslümanları:
Akdeniz’in tam ortasında yer alan Sicilya, Müslüman fatihlerin ilgisini Endülüs’ten çok daha önceleri çekmişti. İlk Sicilya fetih denemesi Hz. Osman (r.a) zamanında Miladi 652 yılında gerçekleştirilmiş, aralıklarla yapılan akınlar nihayet Miladi 902 yılında kesin bir fetih ile noktalanmıştır. Sicilya’da Müslümanların iktidarı 200 sene sürmüş olmasına rağmen kültürel etkileri yaklaşık yaklaşık 400 sene daha devam etmiştir. Büyük Asya’nın, Ortadoğu’nun, Mezopotamya’nın, Mısır ve Kuzey Afrika’nın hülasa Akdeniz Havzasının zirai, sınai, ticari, askeri, mimari, güzel sanatlar ve edebiyat birikimleri Müslüman fatihlerle Sicilya’ya taşınmış oradan da tarihsel süreç içerisinde Avrupa’nın içerine kadar yayılabilmiştir.
Stratejik öneme haiz Sicilya adası Müslümanlarca fethedilmeden önce Bizans hâkimiyetindeydi. Sicilya Araplara oldukça aşina bir coğrafyadır. Bizans yönetimi altındaki Arap unsurlarından Bizans yönetimine başkaldırmış ve Sicilya’ya sürgün edilmiş önemli miktarda Arap bu adada yaşamaktaydı. Abbasiler döneminde bütün bir Sicilya fethedilmiş, Akdeniz’deki diğer önemli adaların fethedilmesi ile birlikte İtalya’nın daha doğrusu Roma’nın fethi girişimleri ve Avrupa’nın daha da içlerine doğru yayılmak için stratejik bir köprübaşı vazifesi ifa etmiştir.
Sicilyalılar kendilerini stratejik ileri bir karakol olarak gören Bizans yönetiminden hoşnut değillerdi. O kadar ki; 668 yılında adayı ziyaret eden Bizans İmparatoru II. Kostans’ı hamamda öldürmüşlerdir.Sicilya’nın Bizans sömürgesinde yaşamış oldukları kötü deneyim nedeniyle Müslümanların Sicilya’nın tamamını fetihleri oldukça meşakkatli olmuş, büyük bir direniş ile karşılaşmışlardır. Bunun açık delili ise827 yılında başlayan fasılasız fetih girişimleri ancak 902 yılında tamamlanabilmiştir.
Müslümanların birlikte yaşama ahlakları, hukuk ve adalet dairesindeki yönetim anlayışları Sicilya adasını kısa zamanda müreffeh ve aydınlık bir mekân haline dönüştürmüştür. Mesela ilk fethedilen yerlerden olan ve Başkent mesabesindeki Palermo 300 adet camisi başta olmak üzere ticaret ve sanayi merkezleri, hanları, hamamları kütüphane ve sanat eserleri ile kısa zamanda önemli İslam ve Hristiyan beldeleri ile yarışır hale gelmiştir. Vergilendirmede, nimet ve külfet dağılımındaki adalet, hangi dine ve mezhebe bağlı olduğuna bakılmaksızın düşkünlere yapılan yardımlar Sicilya’yı emin bir belde haline getirmiş, zenginlik gözle görülür bir hale gelmiştir.
Müslümanların hâkimiyeti altındaki Sicilya’da günlük yaşamın ritmi kısa zamanda değişmiş, Hristiyanlar Müslümanlar gibi davranmaya başlamışlar, özellikle Hristiyan hanımlar arasında Müslüman hanımlar gibi giyinmek hatta peçe takmak adeta moda haline gelmişti. Arapça okumak ve yazmak bir tutku haline gelmiş, yüksek düşünceyi temsil eden ilmi mekânlar Sicilya’nın gayrimüslim ahalisini adeta cezbetmiştir.   
Müslümanların Sicilya hâkimiyeti uzun sürmemiştir. Bizansların askeri faaliyetleri ile Müslümanların aralarındaki iktidar mücadeleleri bu hâkimiyetin uzun sürememesinin başlıca nedenleridir. Diğer taraftan Akdeniz’e doğru önlenemez bir şekilde ilerleyen Frenk ve İskandinav karışımı olan Normanlar 1091 yılında Sicilya adasını tamamen ele geçirdiler. Normanlar Müslümanların yüksek ilmi düşünme yetileri ile yönetim tarz ve kurumlarından oldukça fazla etkilenmişlerdir. Normanlar Müslümanların yönetim kurumlarını muhafaza ve taklit etmişler, Müslümanların bilim ve sanatta ürünler vermesine müsaade etmişlerdir. Müslümanların yönetici elitleri Normanların idare sisteminde kilit mevkilerinde göreve getirilmişlerdir. Sicilya’daki Normanlar dönemi, Müslümanların ilmi düşünme biçimi ile artık Müslümanlar tarafından temsil edilen bütün bir Akdeniz havzası medeniyet birikiminin Avrupa’nın içlerine doğru taşınması dönemidir.
Normanların ilk kralı I. Roger papalığın ısrarcı baskılarına karşı direnerek Sicilya Müslümanlarının Hristiyanlaştırılmasına şiddetle karşı çıkmıştır. I. Roger’ın oğlu II. Roger de aynı siyaseti izleyerek Müslümanlara karşı baskıyı ve zorla Hristiyanlaştırmayı reddetmiştir. II. Roger Müslüman liderleri taklit eder sanki bir Müslümanmış gibi davranırdı. Norman krallarından I. William ve II. William da aynı siyaseti güttüler. Norman kralları yüzyıllar boyunca Müslümanlar gibi giyindiler, Müslümanlar gibi davrandılar. Yönetimde meşvereti ve yargıda kadılık kurumunu muhafaza ettiler. Normanlar döneminde Sicilya’da resmi dil neredeyse Arapçaydı. Önemli yazışmalar ile diplomalar Arapça yazılırdı.Normanların bastırdığı sikkeler üzerinde Saf Suresinin 9. Ayeti yazılıydı. II. Roger’ın imzası ‘Elhamdulillahi şükran li-niamihi’ olmasının yanında lakabı ‘Mutez Billah’ idi. I. William’ın unvanı ‘Hadi bi Emrillah’, II. William’ın lakabı ise Mustaiz Biilah’ idi. Norman krallarının en etkililerinden birisi olan II. Frederik döneminde sarayda haremlik ve selamlık kurulmuştu.
II. Frederik önemli İslam ilim havzaları ile sürekli ilişki içerisindeydi. İslam âlimleri ile ana dili gibi bildiği Arapça yazışır onları ilmi eserler verme noktasında maddi ve manevi olarak desteklerdi. 1224 yılında Napoli’de bir üniversite kurmuş İslam düşüncesini Batı’ya tanıtmak için önemli telif eserlerin üretilmesini sağlamıştır. Arapça eserleri tercüme ettirerek bu eserleri Paris ve Polonya’ya kadar yaymıştır. II. Frederik siyasal rejim olarak ‘Hilafet’ modelini yerleştirmeye çalışmış ve bu faaliyetlerinden dolayı papalık tarafından şiddetli baskılara maruz kalmıştır. II. Frederik bu faaliyetleri ile papalık kurumu ile açıkça bir çatışmayı göze alabilmiştir. Papalığın II. Frederik ile çatışması ve onu aforoz etme girişimleri karşısında II. Frederik ilk önce papalık seçimlerini kilitlemiş ve Katolik Hristiyan Dünyasını yaklaşık bir buçuk yıl papasız bırakmıştır. Bu bir buçuk yılının ardından II. Frederik ile uzlaşılmış ve papalık seçimi yapılabilmiştir. Yeni seçilen Papa IV. Innocent de II. Frederik aleyhine çalışmaya başlayınca nihayetinde II. Frederik çoğunluğu Müslümanlardan oluşan bir ordu ile Roma’yı kuşatmış, Papa IV. Innocent 1244 yılında Fransa’nın Lyon şehrine kaçarak II. Frederik’in hışmından ancak kurtulabilmiştir.
II. Frederik’in 1250 yılında vefatından sonra Müslümanlar aşamalı olarak büyük baskılara, sürgünlere, katliamlara ve zorla Hristiyanlaştırmalara maruz kaldılar. Sicilya ve Güney İtalya’dan izleri silinmeye çalışılan Müslümanların hak ve batıl mücadelesindeki bu serüvenleri ilk ne de son olacaktır.
Selam olsun Sicilyalı Müslümanlara.
(Devam Edecek)
Arif Arcan

http://dusuncemektebi.com/batinin-rehin-aldigi-avrupa-muslumanlari-5-_m18477.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder