1911'de Adana'da doğdu. Babası seyyar posta memuru Hüseyin
Avni Bey, annesi Rabia Hanım'dır. I. Dünya Savaşından sonra ailesi Fransız işgali
nedeniyle Adana’dan ayrılıp, Konya'ya göç etti.
Kurtuluş Savaşı bitince dönebildikleri Adana'da ilkokul
ve ortaokulu bitirdi. Ortaokulun son sınıfını parasız yatılı olarak okudu. Yatılı
okuldaki lakabı, matematiğe olan ilgisinden dolayı Riyaziyeci Mustafa idi.[1]
Ney üflemeye, Yunus Emre, Mevlana gibi filozofları incelemeye başladı.[2]
1931'de yatılı okulu birincilikle bitirdi ve Yüksek Mühendis
Mektebi'ne birincilikle girdi.[3] Yüksek Öğrenim yıllarında tiyatroya özellikle
de edebiyata ilgisi arttı.[2]
İTÜ'yü pekiyi derece ile birinci bitirdi. Doktora için
devlet bursuyla gönderildiği Zürih’te, Eidgenössische Technische (ETH)’de
Vrendel kirişleri konusunda çalıştı ve Vrendel tipi köprülerin
fotoelastisitesini] araştırdı. Fotoelastisite alanında araştırma yapan ilk Türk
bilim insanı oldu.[3] 1941 yılında doktora derecesini aldı. “Kayma Merkezi” başlıklı
ilk makalesi 1943’de yayımlandı.[3] Bu, bir Türk bilim insanının yurt dışındaki
ilk doktora çalışması kabul edilir.[2]
1942-1944 arasında Türkiye’de askerlik görevini yaptı.
1944'de Türkiye'nin ilk kadın arkeoloğu Jale İnan'la evlendi. Bu evlilikten Hüseyin
adında bir çocukları oldu (1945).
İnan, 1944’de ismi İstanbul Teknik Üniversitesi olarak değiştirilen
Yüksek Mühendis Mektebinde Teknik Mekanik ve Mukavemet Muallim Muavinliği'ne
tayin edildi. 1945’de profesör unvanını aldı. 1950’li yıllarda üniversitede
fotoelastisite laboratuvarını kurdu. Aynı kurumda Teknik Mekanik ve Genel
Mukavemet Kürsüsü Başkanı (1946-1954), İnşaat Fakültesi Dekanı (1954-1956) ve
Rektör (1957-1959) olarak hizmet verdi. En genç dekan, ve en genç Rektör oldu.
Yöneticilikteki başarısı, 1957’de İtalyan hükumetinin iyi yöneticilere verdiği “Grand
Ufficale” unvanı ile ödüllendirildi.[4]
1959-1964 yılları arasında, ilk yapay uyduların fırlatıldığı
sıralarda “Suni Peyklerin Yörünge Hesaplarına Dair Bazı Sonuçlar” isimli
makalesiyle başlayarak, toplam 11 adet makale yayımlayan Mustafa İnan, 1961 yılında
“Taşıma Matrisi” (Carryover Matrix) kavramını “Elastomekanikte İntikal Matrisi”
isimli makalesiyle tanımlayarak dünyada taşıma matrisi probleminde çalışma
yapan ilk bilim insanlarından oldu.[3]
1962’de düzenlediği konferanslarla üniversite çevresini
bilgisayarla teorik düzeyde tanıştırdı. Bilgisayar, ertesi yıl tüm üniversitelere
girdi.[4]
Rektörlüğü döneminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı ve Bayındırlık
Bakanlığı için aldığı teklifleri reddetti.[1]
Fikir babalarından ve kurucularından birisi olduğu Türkiye
Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunda 1963-1967’de Bilim Kurulu üyesi olarak
görev yapan İnan, Mart 1967’de başkanlığa seçildi.[5]
Bilimsel makalelerinin ve seminerlerinin yanı sıra Kızılderililer'den
Arya-Daharma'ya, Düşünme Sanatına kadar birçok konuyla ilgilenip, bu konularda
yazılar yazan konferanslar veren İnan, başta Türkçe olmak üzere Farsça, İbranice, Yunanca, Arapça kelimeler ve anlamları üzerine de çalışmalar kapsamında
“Dil ve Matematik” isimli bir makale yayımladı.
1 Eylül 1967 tarihinde ABD, İsviçre ve Almanya'da, bilimsel
ve mesleki çalışmalar gerçekleştirmek üzere 6 ay süreyle görevlendirilmişken, Türkiye'de
nüks eden ve anlaşılamayan hastalığı için Almanya'nın Freiburg şehrine tedavi
olmak üzere gitti. Tedavisi devam ederken 5 Ağustos 1967'de yattığı hastanede
sabaha karşı 04.30'da vefat etti.
Mustafa İnan'ın cenazesi, 10 Ağustos 1967 tarihinde İstanbul
Teknik Üniversitesi'nin Taşkışla Binasında yapılan törenin ardından
Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Vefatından 4 sene sonra TÜBİTAK Bilim Kurulu, 9 Ağustos gün
ve 134 sayılı toplantısında Mustafa İnan'a 1971 TÜBİTAK Hizmet Ödülü vermeyi
kararlaştırmıştır. Ayrıca İTÜ Merkez Kütüphanesine ve İstanbul-Ankara arasındaki
bir köprü yola (viyadük) adı verilmiştir.
TÜBİTAK'ın Bilim Adamı Yetiştirme Grubu'na ait bir proje
kapsamında, ısmarlaması sonucu yaşamı, öğrencisi Oğuz Atay’ın kaleme aldığı Bir
Bilim Adamının Romanı (1975) adlı biyografik romana konu olmuştur.[6]
“ Bilim
uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur mu çocuklar?
Oppenheimer gibi hissediyorsanız, bırakın yüksek binaları başkası yapsın, büyük
barajlarda başkası çalışsın. Bazılarına çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar
kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da
insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirası ile yanarak
kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla da onlar uğraşsın. Sizin
kuvvetli olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi 'Kuvvet
nedir?' diye merak ediyorsanız buyurun sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü
bazılarına göre 'Kuvvet' para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre
de kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü
birbiriyle karıştırmayın olur mu çocuklar? Kürsü ile ticarethaneyi birbirine
karıştırmayın olur mu çocuklar? [7] ”
—Prof. Dr. Mustafa İnan,
1- Esin İnan, Bir
Bilim Sanatçısı Mustafa İnan, İTÜ Musafa İnan Kütüphanesi Kitabı, İTÜ Rektörlüğü,
2008
2- Haluk Uygur, Sıra dışı bir bilim adamının öyküsü, Altınşehir
Adana Kent Kültürü ve Sanat Dergisi, Eylül-Ekim 2013 sayısı
3- Bilim Kurulu Eski Başkanları: Prof. Dr. Mustafa İnan', TÜBİTAK
sitesi Erişim tarihi:12.03.2013
4- Füsun Oralalp, Bilim Öğrencisi Bir Öğretmen Mustafa İnan,
Bilim Teknik Dergisi,
5- Kaybettiğimiz Değerler, Prof. Dr. Mustafa İnan, Bilim
Teknik Dergisi
6- Nesrin Karaca, Bilim, Kültür ve Sanatın Bir Karakter Odağında
Kesiştiği Eser: Bir Bilim Adamının Romanı, Yaşam Bilimleri Dergisi, Batman Üniversitesi
Journal of Life Sciences, Cilt 1, Sayı 1, 2012
7- Mustafa İnan anısına, Yapırehberi.net Erişim
tarihi:12.03.2013
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_İnan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder