Bakı şimdi size paylaşımla ilgili çocukların oynadığı bir oyunu anlatayım.
Batılı bir yabancı uzmanın görev yaptığı yerdeki bir kabilenin çocuklarına bir oyun
Oynamalarını önerir, ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülü, o meyveleri tek başına yemek olacaktır der. Ve çocuklar toplanınca da hadi yarışa başlayın diye komut verir.
O anda bütün çocuklar koşup ağaçın etrafında el ele tutuşup büyük bir halka oluştururlar. Daha sonra ağaçın gövdesine doğru halkayı sıklaştırark birbirlerine yaklaşıp mevyvelere ulaşıncaya kadar başlangıçta oluşturdukları halkayı iyice küçültüp sıklaştırarak ağaçın dibinde duran meyvelere ulaşıp hep birlikte yemeye başlarlar.
Bunun üzerine yabancı uzman şaşırıp sorar. Neden böyle yaptınız der.
Afrikalı çocukların cevabı çok hoştur. Derle biz'ubuntu' yaptık. Ama biz birbirimizle yarışsa idik, yarışı içimizden biri kazanacaktı. Meyveleri de kazanan o bir kişi yiyip, hem yarışı kazanmanın hem de meyveleri yememin mutluluğuna erişecekti. Ama diğerleri hem yarışı kazanamayıp kaybetmenin mutsuzluğunu, hem de meyveyi yiyemeyip tadına varamamanın mutsuzluğunu içlerinde hissedip üzüleceklerdi.
Ama şimdi biz, hep birlikte 'Ubuntu' yapıp hem yarışı kazandık, hemde hep birlikte meyveleri yiyip tadına varıp mutlu olduk. Yani hepimiz 'ben' değil, izb' olduk. Biz olduktan sonra da hepimiz bir 'ben' olup, 'bir' olduk derler.
Kardeşçe paylaşımın bundan daha güzeli olabilir mi?
Yeri gelince bir de Afrikalı kardeşlerimizden ileri olduğumuzu söyleriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder