Ben gencim, bırakın itiraz edeyim, bırakın eleştireyim, biraz idare edin ne olur? Çalkalanıyorum hayat denizinin dalgalarında. Nasıl olursam kendim olurum bilmiyorum. Sürekli itirazları bastırılanlar, hayatta da itiraz etmeyi unutuyor, kendinize bakın beni daha iyi anlarsınız. Şimdi itirazlarım anlamsız olabilir fakat zamanla bu da oturacak. Bazen saçmaladığımın farkındayım fakat engel olamıyorum. Bazen duymazdan, bazen görmezden geliverin, bazen susuverin ne olur?
Ben gencim, nasıl durursam, nasıl bakarsam daha alımlı, daha güzel ya da yakışıklı olurum bilmiyorum, deniyorum. Diken gibi saçlarla ilgi toplar mıyım acaba. Ya da bende nasıl duruyor şöyle bol, düşecek gibi duran pantolonlar. Bunların hepsi bana yabancı ve zor geliyor aslında, fakat arkadaşlarımdan ayrı düşmek ve onlardan farklı olmak istemiyorum. Her yaptıkları bana güzel geliyor, onlar gibi olmazsam bana ilgi göstermezler ve yanlarında küçük düşerim, belki de dışlarlar diye korkuyorum. Onlara benzediğimde kendimi daha güçlü ve güvenli hissediyorum.Ben gencim, anne babacığım beni bu halimle sevmenizi o kadar çok istiyorum ki. Ne olur azıcık geç kalsam, ne olur ben de yetişkin gibi muamele görsem, ne olur eve girer girmez eleştiri okları üzerime yağmasa ve gönlüm yaralanmasa. Eve girdiğimde asık yüzlerinizle karşılaşmak bazen bir kâbus gibi beni korkutuyor.
Ben gencim, tamam siz de anne-babasınız, elbette sınır koyacaksınız ve benim bilmediğim tehlikelere karşı beni uyaracaksınız fakat sizi dinleyebilmem ve görebilmem için benim seviyemde ve benim kulvarımda bulunup elimden tutmalı ve sevgiyle gözlerime bakmalısınız. Hiçbir şeyimi ve hiçbir yaptığımı beğenmeyince, kendimi işe yaramaz ve değersiz birisi gibi hissediyorum. O zamanda kendime güvenim azalıyor, moralim bozuluyor ve gerginleşiyorum.Nadiren söylediğiniz o “seni elbette seviyoruz” sözü ise yakınımdan bile geçmiyor, çünkü yakınlarımda bana sürekli iğne gibi batan ve sizden uzaklaştıran tenkit edici, aşağılayıcı sözleriniz var.
Ben gencim, hayata, kendime ait pencereden bakmak istiyorum. Sizin pencerenizden bakmamı istemeyin benden. Tamamen başı boş bırakmanız da işime gelmez. Sevin, koruyun fakat o koruma ipini boynumdan çıkarın ki beni boğmasın. Beni sürekli korumanıza, benim adıma düşünmenize değil, benim düşünmemi sağlamanıza ihtiyacım var. Bazen öyle oluyor ki, o tenkitlerinizi ve aşağılayan cümlelerinizi duymamak için eve bile gelmek istemiyorum. Size hep karşı çıkıyor ve hiçbir şeyi kabul etmiyor gibi görünsem de, içimde size karşı çok büyük sevgi ve ihtiyaç var. Sizin şartsız sevgi ve güveniniz benim sıçrama tahtam gibi. Siz benim gerçeği görmemi şefkatli sözlerle sağlayın ve bana şartsız saygı duyun ve zaman tanıyın. Bana verdiğiniz bütün o güzel sözlerin hepsi zihnimde fakat ben daha iç dünyamın dalgalanmasını durduramadığım için sanki hiç söylenmemiş ve beni etkilememiş gibi görünüyor olabilir. Siz bu şaşırtıcı görüntüye inanmayın. Hiçbirinin boşa gitmediğini göreceksiniz. Yeter ki, ben dalgalarla boğuşurken elimi bırakmayın. Sizden koparsam ya boğulur giderim ya da başka sahillerde gözümü açabilirim.
Ben gencim, duygularımı ve aklımı siz beslemezseniz, ben başka beslenme kaynağı bulmak zorunda kalabilirim. Benim odama, giysilerime karışmayın. Sadece olması gerekeni söyleyin bırakın. Ben evime içim rahat olarak rahat gidip gelebilmeliyim. Beni hep seveceğinizi ve hiç yalnız bırakmayacağınızı bilmeme her zamankinden çok ihtiyacım var.Hele arkadaşlarımı hiç eleştirmeyin. Onlar benim en önemli desteğim. Onlarsız kalırsam yıkılırım. Ufak tefek yanlışlarıma göz yumun. Mükemmeliyetçi olduğunuzda, hiç beğenmeyip daha iyisini, yapmamı beklediğinizde ümitsizliğe düşer, hiçten her şeyi bırakabilirim. İçimde çok git gel ler yaşıyorum. Neyi istediğimi, neyi sevdiğimi, hangisinin doğru olduğunu çoğu zaman karıştırıyorum. Düşünmeye ve bulmaya ihtiyacım. Bu zamana kadar ki bana verdiklerinizle hareket ediyor zihnim. Daha çok kavgalarınız ve eleştirileriniz kalıcı olmuş. Siz huzurlu ve mutlu olduğunuzda kendimi çok daha güçlü ve zorluklarla mücadele edebilecek yetenekte görüyorum. Siz kavga edip huzursuzluk yaşadığınızda, ayağımın altındaki zemin kayıyor gibi hissediyorum.
Ben gencim, yüzümdeki bir sivilce beni allak bullak ettiğinde ve ayna ile sıkı fıkı olduğumda o beni küçümsemeniz ve anlamamanız var ya, çok canımı acıtıyor. Odamdaki resimler ve dağınıklık korkutmasın sizi. Kafamın içi dağınık da ondan böyle...Siz aslında arada sırada benim size yaklaştığımı ve şirinleştiğimi fark edemeyecek kadar yanlışlarıma takılısınız. O dönemlerimi bir yakalayabilseniz ve beni anlamaya çalışsanız, iki taraf da çok mutlu olabilir.
Ben gencim, arkadaşlarımla tanışın, eve çağırın ve onları benim gözlerimle görmeye çalışın, nasihatleri hiç dinlemediğimizi gördüğünüz halde, devam etmenize şaşırıyorum. Elâlemin sözüne çok bakıyorsunuz. “aaaaaa çok yüz veriyorsun, bu kıyafette ne böyle?sizin delikanlı saçlarını mı uzatmış öyle ya da kızınızın üstündekilerde ne öyle, ne olacak, zamane çocukları, bana göre hiç yakışmamış. Şimdiden bu kadar yüz verirseniz daha sonra hiç başa çıkamazsınız.” gibi sözler sizi ne çabuk etkiliyor? Onları dinlediğiniz kadar beni dinleseniz daha kolay anlaşırız. Alınmayın ama anne-babacığım, hiç benim sorunlarım ve ihtiyaçlarım hakkında kitap okudunuz mu? Hayır ya da evet derken neye göre diyorsunuz? “Acaba biz nasıl davranırsak doğru olur” sorusu var mı zihninizde? Eğer yoksa Allah iki tarafında yardımcısı olsun, demek ki daha çok düşüp kalkacağız ve çok yara alacağız. Çünkü, “Bilmeyen el hüner üretmez.” demiş büyükler. Bildiklerinin ve yaptıklarının tamamının doğru olduğunu düşünmek kadar tehlikeli bir şey yoktur.
Ben gencim, bir gün öfkemin rengi gözlerime vurduğunda, “Sizden nefret ediyorum, bu evde yaşanmaz” deyip kapıyı çarpıp çıktığımda, bunu söyleyen dilim ve giden sadece bedenim, kalbim ise sizin yanınızda atıyor olacak inanın. Ben sağa sola zikzaklar çizerken kimi zaman dibe çökersem, iyi arkadaşlar, verdiğiniz güven ve sabrınız, benim en iyi ilacım olacaktır. Unutmayın, kanımın deli deli aktığı bu zamanlarda beni idare etmenize ihtiyacım var.
Ben gencim, taktire, teşekküre ve azda olsa başardığım şeyleri bilmeye hava kadar ihtiyacım var. Siz benim yanımda mısınız karşımda mısınız, sözlerinizin renginden ve gözlerinizin mesajından derhal anlaşılıyor. Yanımda olmanız size olan bağlılığımı artırıyor. Nereye güçlü bir bağ ile bağlansam, orada kkalmaya müsaitim. Ben size bağlanmak ve sizinle kalmak istiyorum. Bana bu fırsatı verin olurmu?
Ben gencim, bazen sizinle ve akrabalarımla birlikte görünmek bile istemiyorum. Bu geçici, ne olur beni anlayın. Sizin yapamadıklarınızı yapmam ya da yaptığınız yanlışları yapmamam için gözünüzün üzerimde olması beni boğuyor. “Yapma yapma” diye sürekli söylediğiniz şeyler daha kalıcı oluyor, farkında değilsiniz. Benim yapmamam gerekenlerden ziyade yapmam gerekenleri bilmeye ihtiyacım var. Beni kendinizle ve başkalarıyla mukayese ediyorsunuz, ben de sizi başka anne babalarla mukayese etsem hoşunuza gidermi?
Ben gencim, sanki siz her yaptığınızı doğru görüyor ve hiç beni kale almıyor, adam yerine koymuyorsunuz gibi hissediyorum. Bu da benim size yakınlaşmamı engelliyor.
Biliyorum geçecek bu zikzaklar, her gecenin sabahının olduğundan, her fırtınanın durulduğundan ve her kışın bir baharının olduğundan biliyorum. Kuşluk vakti yakın anne ve babacığım. Az daha sabır lütfen, beni olgunlaştıracak kontrollü serbestlik ve değerlerinizi gün ışığı niyetine bekliyorum. Sizi seven ve anlayan ve fakat daha çok da anlaşılmayı bekleyen genç bir çocuğunuz var, zor da olsa realitemiz bu.
Ben gencim, her şeye rağmen siz dünyanın en iyi anne babalarısınız. Bizlere rağmen gene iyisiniz, sizleri çok seviyorum, Yakında fazlasıyla geri ödeme yapmak kaydıyla gönül hesabıma karşılıksız saygı, güven ve sevgi yatırılmasını acilen talep ediyorum. Sizi ömür boyu gönlünde yaşatacak, baş tacı yapacak, sözlerinizi dinleyecek, sizinle ilgilenecek ve fakat kumandasını size asla vermeyecek olan ve duanıza muhtaç genç çocuğunuz.
Saliha
Erdim / Ben Gencim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder