Sizi bilmem ama ben, “aile dizisi” olarak lanse edilen her seride “Acaba
burada melek kılığına girmiş şeytan kim?” diye merak ederim. İki sezondur TRT 1’de
yayınlanan ‘Seksenler’ adlı dizide küçük bir mahalle ölçeğinde seksenli
yıllarda yaşananların yansıtıldığını seyretmiş ya da biliyor olmalısınız.
Osman
Sınav’ın, “Deli Yürek” projesinde “Kuşçu”, Kurtlar Vadisi’nde ise “Ömer Baba”
karakterleriyle hikmetli konuşarak vaaz eden birini filmin bir yerinde dizi
formatına yerleştiren kişidir. Fakat bu dizide, hikmetli sözler sarf eden bu karakterlere
zıt bir şekilde “Kırkaltılık Basri” geleneğe değinmeden gelecek adına
ütopyalara dalıyor. Bu yaklaşım ise filmin seksenleri anlatan formatıyla bir
hayli çelişiyor. Dizinin yönetmeni Müfit Can Saçıntı, fütürist (gelecekçi) sinemaya
gönül verenlerden biri olarak biliniyor. Yönetmen, diziye yerleştirdiği
“Kırkaltılık Basri” tipi ile modern fütürist karakterin sanki geçmişte var
olduğu izlenimini uyandırıyor. Böylece yeni neslin zihnini yönlendirmeye
çalışıyor.
Fütürizm, 20. yy.
başlarında İtalya’da çıkmış sanat bir akım. Daha sonra geleceğe ait öngörüleriyle,
iş ve yaşam için olumlu gelecek tasarımını benimseyen fütüristler sayesinde hayatın
her alanında yer bulmuş. “Geleceğini kendin yarat” sloganlı fütüristler,
geçmişin edilgen ve tesirsiz kılmasına katlanmak yerine geleceğin
tasarlanabilir olduğuna bizi inandırmaya çalışıyorlar. Bu akıma göre geleceği
erken okuyan ve buna göre pozisyon alanlar hayatlarını daha mutlu ve güçlü
olarak sürdürebileceklerdir.
Fütürizmin müşterisi gelecekten kaygı ve endişe duyanlar. Ama asıl ilginç
olan gelecek kaygılarını paranoya seviyesine getirenler ile fütürizmi “Aydınlık
yarınlar” için rehber olarak gösterenlerin aynı merkezden hareket etmeleridir.
Fütürist olmak için, özel bir eğitim almak gerekmiyor. Sadece gelecek
için senaryo kurgulamanız size“fütürist” denilmesi yetiyor. Bunları falcı veya
astrologlardan ayıran şey, yaptıkları bilimsel(!) temelli ütopik kurgularda
kendilerini “olasılık teorisyenleri” olarak tanımlamaları ve üniversitelerde
ders vererek akademik kimliğe kavuşmak istemeleridir.
“Bu bilgi çağında iletişimin üst seviyede yaşandığı bir zamanda insan
geçmişin ataletinden kurtulup geleceği tasarlama dinamiğine kavuşmalıdır.” gibi
sözler liberal muhafazakârlar sayesinde aramızda söylenir oldu. Hâlbuki dikkatlerden
kaçan geleceğe ait her şeyin planlamanın
ve planlanabilir şekilde yaşamanın bir hayal olduğudur.
“Birey, aile, şirket, toplum ve devlet, ancak geleceğe ait öngörüleriyle başarılı
olabilir.” demek ne kadar doğru olabilir? Zira hayali öngörüleri izleyerek buradan
hareketle fütüristleri hayatımızın rehberleri kılmak ancak geçmiş tecrübeleri
reddetmekle mümkündür.
Bugün modern(!) Kore’yi yapılandıran kişin “Alvin Toffler” adlı fütüristtir.
Benzeri durum petrol zengini Katar adlı proje devleti geçmişinden kopartıp
geleceğe göre şekillendirip İslam dünyasına örnek(!) teşkil edecek şekilde inşa
edilmesidir. Buralarda yaşayacak insanlar geçmişin tecrübelerinden uzak, onları
nasıl bir geleceğin beklediğini bilmeden, gerçek mutluluğun ve refahın
kendilerini beklediklerini zannetmekteler. Bizim de liberal “muhafazakâr”
iktidarımız geleceğin şehirleri adına zorunlu iskânlarla, deprem
paranoyalarıyla dağ başlarına uydu kentler inşa edip modern bir muhitler
oluşturmaya çalışmaktadır. Ama bu
yaklaşımların olumsuzluklar yavaş yavaş fark edilmeye başlamıştır.
Asıl tehdit “Geleceğin meslekleri” denilerek İslam ümmetinin çocuklarını
küçük yaşlarda bu projelere dâhil eden eğitim hamleleridir!
Geleceğin teknolojileri adlı fitnenin bir göstergesi de “Bu internet veya
cep telefonundan önce ne yapıyorduk?” diye şaşırmamızda saklıdır. Bu şaşkınlık
hayatımıza giren her yeni şeyin bizi an be an geçmişten yani tecrübemizden,
bizi biz yapan değerlerden uzaklaştırdığını fark edemediğimizi göstergesidir.
Velhasıl seksenler dizisindeki “Kırkaltılık Basri” adlı fütürist karakter
hayatla ilgisiz bir figürdür. Ama ya yarın İslamcılık adına içimizden birileri
çıkar da “Bugün Peygamber yaşasaydı o da geleceğe ait böyle öngörüler yapar ve
bize yapmamızı tavsiye ederdi.” derse ne yaparız? Zira ümmetin bir kısmı Rasulullah’ı
(sav) geleceğe ait söylemlerinden dolayı üstün saymaktadır!
Şevket
HÜNER / 05.02.2013
Gereksiz ve paranoyak bir yazı olmuş. Bu kadar da değil.
YanıtlaSilAbdullah Sait Şenler
Abdullah eleştirini biraz daha açarak yazar mısın rica etsem..
YanıtlaSilBu kadar önemli mevzu varken, coğrafyalar siyonist düzenle değişirken,küfür format değiştirip illuminati hipnozu ile kitleleri umarsızca iğdiş ederken,tüm ahlaki değer ve fikirler bilinçli ve planlı bir şekilde ötekileştirilip, değersizleştirilirken, 80 li yıllardaki bir diziyi konu alan bir dizideki bir karakter futurist bakış ile ilişkilendiriliyor. Zamanının çoğunu iaşet derdi ile geçiren ve kalan Zamanını popülist saldırının etkisinde geçiren ve/veya enerjisini bu saldırıdan kendini, ailesini,çevresini korumaya çalışan kişilerin fazla zamanı ve odaklanma gücü kalmıyor. Kalan son enerjiyide bu yazıya harcamayayım kıymetli kardeşim...
YanıtlaSilAbdullah Sait Şenler