Akıntılara bakıyorum
Serin bir esinti ile beraber
Denizin karanlığını
delen
Karşıyakanın Samanyolu misali ışıkları
Hayat gibi akmakta...
Sırtım, bütün ihtişamı ile
Terk edilmiş saraya bakıyor.
Denizin dalgaları
Sakinleştirmez mi Ruhu ve bedeni
Bize ne oldu?
Bu ne sürat?
İçim de ki sıkıntıları
Ateşte yakarak dalgalara kırıştıralı çok oldu
Yarımada da üşüten bir esinti
Ve dalgaların şırıltısı
Hiç aceleleri yok
Kayan bulutların
Gökyüzünde parlayan yıldızların
Rüzgarın eğdiği ağaçların hışırtısı
Aheste geçen Vapur
Aheste akan dalgalarla
Bir uyum dalar
Ah birde şu geçen
Aceleci arabalar olmasa
İleride çakan deniz feneri
Bir şeyler söylemek ister gibi
Anlayan kaptanın kılavuzudur ışığı
Düşündüm de
Hayatım da çakan bir fener var mı?
Heyhat
Işık saçan bir fener
Ben fenerimi otuzbeşim de buldum.
Karanlıkta yolumu ararken
Deniz fenerinin yanında buluştuk
Bir onu acaleci görmedim
Yavaş ve sakindi
Ağır ağır demlenen çay misali
Eh bir de Boğazın
İncisi var rengarenk ışıkları ile
Kendine çeken bir dünya gibi
Cazibeli zarif bir boyunda
Gerdanlık gibi
Fakat vakit yok
Zaman daraldı
Dünyaya ayıracak bir an yok
Boğazın sert rüzgarları
Kasım gecelerin de
Deler geçerler
Ama olsun
Rüzgarın esintisi
Dalgaların şırıltısı
İyi gelir, kendime gelirim.
Zaten kendimdeyim…
22 KASIM 2012
SARAYBURNU/İSTANBUL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder