18 Kasım 2013 Pazartesi

Neşeli Günlerim (1)


Yüzümdeki bu derin gülümsemenin nedeni o kadar basit ki…
Güneşin doğuşunu yaşayabilme bahtiyarlığına erişebilenler ancak böyle derin gülümseyebilirler.    
Alacakaranlığın gün ışığına istekli teslim oluşundaki coşku o kadar sessizdir ki; edepli kıkırdamalarını sadece kuşların şarkılarında duyabilirsiniz. Çiçeklerin üzerlerindeki çiğ tanelerinin sessizce buharlaşmalarındaki tevekkül, bir dahaki seher vaktine ertelenen vuslat ihtimalinin sessiz duasıdır. Esneyen minik serçenin sevimliliğini saçaklarda görebilirsiniz. Eğer uykusunu iyi almışsa gözlerinizin içine bakıp size özel bir “cik” de yapabilir. Ne büyük bir onurdur bu…
Sükût vecd halindedir.
Hışırtısız ağaçlar, dingin deniz ve mütevazı dağlar derin bir teslimiyet içindedirler. Zaman bir anlığına durmuş gibidir. Israrcı olmayan aydınlık işgalci bir tavır içinde değildir. Karanlığın iplik iplik aydınlığa dönüşümüdür bu. Ne karanlık aydınlığa galebe çalmaktadır ne de aydınlık hoyrat bir abanma ile karanlığı kovmaktadır. İkiliğin karşıtlığı yoktur; bir olanın hal değişimidir sadece.
Erkenci yolcunun mahmur gözlerindeki yorgunluk; selamet ile varabilmiş olmanın şükrü, sabaha çıkabilmiş hastanın umut dolu yaşama beklentisi; şifacı karanlığın sahibine şükran duygusu, ölüm kaydı düşülmüş olan için de vuslat anı ya da acemi ama içten bir ağlama sesi ile doğan bir bebek…
Çıtır simidin buğulu taze çayla buluşmasındaki lezzet, temizlenmiş şehrin kimsesiz caddeleri, güneşin ilk ışıkları ile alemleri tutuşan nöbetçi minarelerin uykuya dalmak için kandillerini söndürmeleri, çil kubbelerin kurşun kaplamaları üzerinde harlanacak sıcak, şehrin horozları vapurların düdükleri, vardiyadan dönen yorgun işçilerin koltuklarının altına sıkıştırmış oldukları sabah ekmeğini vaktinde hazır edebilmiş fırıncıların rahatlamış yüzleri, tembel yaramazların akşamdan yapmış olmaları gereken ödevlerini yetiştirebilmek için ağlamaklı korku dolu telaşları…
Gürültüyle açılan dükkân kepenkleri, uykusunu alamamış çırağın sersem hallerine bıyık altından gülen babacan ustalar, sağ ayakla girilen ekmek tekneleri, helal rızık temennileri, selamlaşmalar, hayırlaşmalar…
Yeni, yepyeni bir gün başlamıştır. Yeni ama dünü inkâr etmeyen yeni bir gün…
Her yeni gün; başlangıcını görebilene bir tevbedir.


Arif Arcan / İstanbul, 17.10.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder