Yönetmen:Aamir
Khan | Amole Gupte
Ülke:
Hindistan
Oyuncular:Aamir
Khan, Darsheel Safary, Abhishek Bachchan,
Tanay Chheda, Tisca Chopra,
Yapım:2007 -
Karşımızda
yaramaz, tembel, kavgacı bir çocuk var: Ishaan... Acaba öyle mi?
Hikayemiz Ishaan'ın okulunda başlar, ödevlerini yapmayı
çok önceleri bırakmış delikanlımız. Kafasında sadece hayal ettiği kendi dünyası
var. Öğretmenleri, arkadaşları ondan acayip şikayetçi. Geçen sene 3. sınıfta
kaldığı için bu yıl tekrarını okuyor ama gram ilerleme yok. Sınıfının birincisi
olan abisi Yohaan'a bakıldığında ikisinin kardeş olduğuna kimse inanmaz.
Prensipli babamız bir türlü yola getiremiyor oğlunu. Çaresiz annesinin elinden
ise sadece gözyaşı dökmek geliyor. Geriye bıraktığı kariyeri, senelerdir
verdiği emeği para etmemiş.
Bir gün,
uslanmaz oğlunun bunca yapıp ettiğinin üzerine okuldan kaçtığını da
duyduklarında, ağzına kadar dolan bardakları taşıverir ebeveynlerin. Artık
Ishaan'ın terbiye olma vakti gelmiştir. Baba bağlantılı olduğu bir tanıdığına
ulaşır, Ishaan'ın önüne "yatılı okulun yolu" açılır.
Bakalım
Ishaan'ı yatılı okulda neler beklemektedir?
Ben ne düşünüyorum ; İlk önce aşağıda ki yazıyı okuyun, sonra filimi seyredin derim. Bizim ailece seyrettiğimiz filimlerden. Her zaman bir şeyler öğrenebiliriz. Biz öğreniyoruz...
Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
Ben bütün
gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez
boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi
odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya
gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi
duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa
patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün
zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturt mayacaksı n babanla?' diye
çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir
şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan,
'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye
bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de
evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek
sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten
sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni
yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta
yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda
hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
ki susunca
babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar
geliştirmeye başladım.
Önce resim
yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu
uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir
şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son
günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim
arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla! ‘diye odama
kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken
zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.
Annem odama
gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı
usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden
alırsa ben
ne yapacaktım?
Bu
düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım.
Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim
resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim
herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin. ‘dedim. O 'Hayır, bu
adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın. ‘dedi. Ben yine 'Hayır,
o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam
benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla
başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz
yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze
gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.
Siz benimle
konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım
bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de
kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum.
Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
Annemle
babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına
inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza
kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
Farkında'
Olmalı İnsan...
Kendisinin,
Hayatın Olayların,
Gidişatın
Farkında Olmalı.
Ömür Dediğin
Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O
Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder