15 Ekim 2011 Cumartesi

O, mukayyet kültürünün son temsilcilerinden


O, mukayyet kültürünün son temsilcilerinden
O, mukayyet kültürünün son temsilcilerinden

Şevket Hüner’in pekçok özelliğine dikkat çekebilirsiniz.
13:42, 15 Ekim 2011 Cumartesi

Mukayyet olma; bir kültür olarak bugünlerde yitirilmiş bir duruma işaret ediyor. Müslümanlaşmanın heyecanla buluştuğu demlerde Müslümanlar birbirlerine mukayyet olmak için özel bir çaba harcarlardı. Bu çaba içinde bir beklenti içinde olmazlardı. Böylece ellili yaşlarda olan bizler mukayyet olma şuuru ile bir nesli yetiştirme imkânı bulduk. Ama bizden sonra bu mukayyet olma kültürü biraz arkaik olarak değerlendirildi ve terk edildi. O yüzden bir nesil heba oldu. Şimdilerde ise bu mukayyet olma kültürü neredeyse tamamen ortadan kalktı. Cemaatler ve vakıflar bile mukayyet olmayı geride bırakmış, daha çok konferans ve seminerler aracılığı ile bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Elbette ki konferans ve seminerlerin bir katkısı olacaktır, buna kimse karşı çıkmaz. Ama kişi ile her türlü durum ve olayda ona sahip çıkma, kendi aile bireyiymiş gibi davranabilmeyi içermesi bağlamında “mukayyet olma” önemli bir boşluk haline gelmiştir...
1992 yılı idi sanırım bir dost meclisinde ilk kez karşılaştık… Sıcaklığı ve yakın duruşu ile hemen gözüme çarpmıştı. Çok içten ve samimi aynı zamanda güleç bir yüz ile karşılaşmak bu ilk karşılaşma için bayağı iyi gelmişti. Ateşli ve heyecanlı anlatımı, acelesi varmış gibi duruşu, insana sokuluyormuş hissi veren yaklaşımı ile zihnimde hep canlı kalan bir portre oldu Şevket Hüner
En güzeli ise Şevket ile ne zaman karşılaşsak sanki hiç ayrılmamış gibi bıraktığımız yerden devam edebileceğimiz bir vasatımızın olmasıydı. Yirmi yıllık dostluğumuz süresince öyle çok fazla görüşemesek bile sürekli bir araya geldiğimizde yeniden başlamamanın hazzı benim açımdan önemliydi. Çünkü onunla bıraktığımız bir yer vardı ve o oradan yeniden başlayabileceğimiz kırattaydı. Bu onun güzel hasletlerinden sadece biriydi.
Önce hocasını tanıtmalıyım…Ahmet Sarıoğlu
Bayrampaşa denince bir hoca akla gelirdi o yıllarda… Murat Camii imam hatibi Ahmet Sarıoğlu Hoca… Aynı zamanda Seyyid Sabık’ın harika kitabı ‘Fıkhu’s-Sîre’nin mütercimlerindendi. Bayrampaşa dâhil yakın yerlerden gelen yüzlerce talebeye kol kanat geren; yani mukayyet olan bir hocaydı. Genç sinemacılardan Ümmügülsüm Sarıoğlu’nun babası, hepimizin zevkle dinlediği Ömer Karaoğlu’nun da kayınbabası idi… İşte bu yüzlerce talebeden biri de Şevket Hüner idi. Şevket bir gün anlatıyordu: “Hocamla Buhari dersleri yapardık. Bize hadisi anlatırken sanki İmam Buhari orada arkada duruyor ve hocam ondan alıp bize taze taze anlatıyordu…” Bu bize hocanın nasıl bir heyecan ve dinamizme sahip olduğunu gösterir. Şevket de bu konuda hocasına benziyor. Çünkü onu Liman Gençlik Merkezi’nde ders anlatırken görmelisiniz… Çocuklara nasıl heyecanla anlatır. Ve hocası gibi o da daha çok hadis dersi yapmayı seviyor. Yolunuz düşerse bir gün Liman’da onu Riyazü’s-Salihin anlatırken dinleyebilirsiniz…
İnsan ve Medeniyet Hareketi
Şevket Hüner, bir Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik bölümü mezunudur. Yıldızlı olması hasebi ile Yıldız Mezunlar Derneği’nin kurucu üyeleri olan Fahrettin Kültür, Dursun Özcan, Emin Batur veCengizhan Atakul gibi camianın sevilen halkasının hemen altında Şevket Hüner’i bulmak zor olmasa gerek… Ayrıca Yıldızlı Elektrik Mühendisi olması hasebiyle de Yıldız mezunları toplantılarının müdavimlerinden biriydi… Sonra o camia bugün İnsan ve Medeniyet Hareketinin oluşumunu sağladı… O camiada sevilen ve sayılan biri olmakla birlikte medyatik olmadığı için bugüne kadar biraz göz ardı edilmiş önemli bir değerimizdir.
Çevresine mukayyet olur
Şevket’in anne sevgisi bir başka… O her zaman annesini hayırla yâd eder ve “cennetim” diye betimler. Sanki dünyada cenneti yaşamak isteyenler anne kucağını terk etmemeliler diye inanır. Ben anneme gidiyorum dediğinde akan sular durur. Onu herhangi bir yere götüremezsiniz…
Şevket sadece dost canlısı değil, aynı zamanda dostluğun getirdiği sorumluluğu üstlenen ender insanlardan biridir. O yüzden çok fazla kişi ile tanışma isteği hep eksik olur. Bunda da haklı nedenleri var… Aile olarak yardımlaşmayı çok sever… Etrafına sürekli mukayyet olur. Bulunduğu mahalde muhakkak fakir fukara varsa onları tespit ederek yardımın ulaşmasına vesile olur. Şehremini’nin mukimidir. Sürekliliği orada da kendisini gösterir. İlgilendiği kişilerle de bu süreklilik üzerinden ilişki kurar.
Şevket’in ısrarla söylediği bir şey var: “Mukayyet kültürünü yeniden diriltmeliyiz, yoksa çocuklarımız heba olur. Birbirimize değer vermeliyiz. Değer üretmeliyiz ki yaptıklarımız değerli olsun…” Yani saygınlık üretmeliyiz ve ilişkilerimizin mihenk taşını bu saygınlık oluştursun… Aslında hepimizin yaşadığı temel sorunlar üzerine kendince önemli bulduğu bu saygınlık ve mukayyet olma kültürünü diri tutmanın çabası içindedir. O yüzden o bir yere gidiyorsa veya bir yere gitmiyorsa belirleyenleri bu saygınlık ve mukayyet olma kültürüdür…
Şevket Hünerİlkelerin insanı
Dilinden düşürmediği “Sözün anlamı amelle, yani eylemle belirlenir” ifadesi onun nasıl bir eylem adamı olduğunu da ortaya koyuyor. Çok örnek bir davranışı daha var: Çok geç yaşta yazıya merak sardı. Yaptığı farklı ve yoğun okumalarının hâsılasını şimdi herkese olmamak kaydıyla özel bir okur profili ile paylaşmaktadır. Haftada birkaç yazı yazar ve arkadaşları olan okurları ile paylaşır. Yazı üzerinden de olsa fikirlerini arkadaşları ile paylaşarak yeni duruma uygun bir mukayyet olma kültürünü yine canlı tutar. Arkadaşları ile istişare ederek yaptığı eylemler ona büyük bir haz vermektedir. Ama kendisi ile istişare edilmeden atılan bir adıma da bigâne kalacak kadar bu konuda tavizsizdir. İlkelerinden ödün vermeyen biri… Faiz meselesine herhangi bir analiz ve eleştiriye gerek duymadan banka ve banka sistemlerinin kapitalist özelliğine dikkat çekerek açık tavır alır…
Harama karşı duyarlılığı yüzünden harama bulaşmış biri ile ilişkilerini hemen keser. Bu konudaki tavizsizliği çok memnuniyet verici aynı zamanda… Aslında bu durum da mukayyet olma kültürünün taşıdığı olumluluklardan biridir. Arkadaşları da kendisi gibi pırlanta insanlar. En yakınındaki üç ismi sayacak olursam, benim muttali olduğum, Arif Arcan, Doktor Baki ve Mustafa Karakaş’tır. Elbette ki onlarca, belki yüzlerce arkadaşı var…
Eleştirel okumalar
İyi bir sinema izleyicisidir. İran filmlerinin neredeyse tamamını izlemiştir. Dünya sineması ve Türk sinemasını da izler. Sadece izlemekle yetinmez, eleştirel bir tutumla arkadaşlarına da önerir. Özellikle Liman Gençlik Merkezi’ndeki sinema okumalarında yaptığı yorumlar izleyiciler için önemli dersler  içeriyordu. Her meseleye iman nazarından bakması ve yorumlarını bu çerçeve içinde yapması ayrıca mukayyet olma kültürünün nasıl şahsiyetini oluşturduğunun da göstergesidir.
Aliya İzzetbegoviç’i hem okur, hem sever. Akif Emre’yi de okur, tavsiye eder ve ayrıca sevdiğini de bilmekteyim. Gökhan Özcan gibi eleştirel yazılar yazan kişileri takip etmeyi önemser ve kendisi de mühim ayrıntılar üzerinden yazılarını temellendirir.
Şevket Hüner, başlı başına bir mukayyet olma kültürünün ayakta kalan temsilcisi olmayı fazlasıyla hak etmektedir. Sevgisinin ve nefretinin sebebinin bizzat dini gayret olduğu ender kişilerden biridir… Ve ben onu çok seviyorum…
Abdulaziz Tantik bir dostu anlattı
13:42, 15 Ekim 2011 Cumartesi


http://www.dunyabizim.com/?aType=haber&ArticleID=7654

1 yorum:

  1. Şevket abiyi tanıtan bir yazıya ihtiyaç vardı, eksik de olsa bu yazı ihtiyacı karşılar nitelikte. Eksikti dedim, bunu bilerek söyledim. Nedeni seninle olan sohbette...

    YanıtlaSil