Yapılan zulmü usulüne uygun bir biçimde aşikâr etmek, ümmete duyurmak, vicdan sahiplerini haberdar etmek elzemdir. Hatta vaciptir. Usulüne uygun biçimden kasıt; zulüm olayını haber dili ile aktarmaktır: “Ne, nerede, ne zaman, nasıl, kimlere, kimler tarafından ve neden” sorularını cevaplayan bir haber, tam bir haberdir. Haberin ardından yorum ve tepkilerin ortaya çıkması bu doğal sürecin bir parçasıdır.
Uzun bir zamandır dünya, yaygın, sistematik, gaddar ve ölçüsüz bir zulmün pençesindedir. Milyonlarca masum insan katledildi, sakat bırakıldı, en yakınlarının ölümüne şahit olmak zorunda bırakıldı, yurtlarından yuvalarından sürüldü, aileler, hayatlar parçalandı ve yok edildi. Elan zulümler hız kesmeden ve katlanarak devam etmektedir.
Bu bağlamda sureti haktan gözüken, haber kılığına bürünmüş doğal olmayan bir araçsallık devreye girmektedir. Bu araçsallık; yanmış, yakılmış, parçalanmış, boğulmuş, boğdurulmuş, işkencelere maruz kalmış, topluca katledilmiş, açlıktan, susuzluktan kırılmış, bir deri bir kemik kalmış, kimyasal ve biyolojik silahlarla kavrulmuş, buharlaşmış, ırzlarına tasallut edilmiş, yurtlarından yuvalarından sürülmüş çaresiz mazlumlara ait zulüm imgelerinin fütursuz bir şekilde ortaya saçılması ve bu imgelerin adeta bir dava aşkı ile paylaşılıp çoğaltılmasıdır. Sosyal medya marifetiyle çığ gibi büyüyen bu fütursuzluk, temelde zulmün ve sonuçlarının tüketilmesine, zalimin ortadan kaybolmasına karşılık gelmektedir.
Doğal haber dilinin aktarmış olduğu temel gerçeklik dışında, mevcut temel gerçekliği aşmayan, farklı bir gerçekliğe de işaret etmeyen zulüm imgelerinin servis edilmesi neye ve kime hizmet etmekte, servis edilen korkunç zulüm imgelerini paylaşarak fütursuzca çoğaltanlar nasıl bir ruh hali içinde hareket etmekte ve bu hareketlerinin temel saiklerini neler oluşturmaktadır?
Zulüm İmgelerini Bilinçli ve Sistematik Bir Biçimde Servis Edenlerin Amaçları:
1- Zulmün boyutlarını görsel zenginleştirmeler marifetiyle imgesel olarak büyütmekte, “inşa edilmiş korkuyu” hedef coğrafyalara salmaktadırlar. Böylece korku eşiği gittikçe düşmekte, hedef toplumlar “öğrenilmiş/belletilmiş çaresizlik sendromuna” duçar edilmek istenmektedir.
2- Zulme uğramış toplumları edilgen bir hale getirmekte, toplum, yaşadıklarını “kader” olarak görmeye başlamakta, psikolojik bir travma meydana getirilerek bireysel ve toplumsal direnç birikimleri anlık öfke ve infial duyguları ile deşarj edilerek özgüven ortadan kaldırmak istenmektedir.
3- Hedef toplum ve toplumu oluşturan bireyler kendilerini salt zulmün bir objesi olarak görmekte, toplumsal varoluş gerçekliği ile toplumsal devamlılık ile temsil edilen temel değerler değersizleştirilmekte, toplum, tarihinden, müktesebatından ve gelecek tasavvurundan kopartılarak derin bir anlamsızlık girdabına itilmektedir. Tarih de, varoluş gerçekliği de ve gelecek tasavvuru da artık zalimin bizatihi kendisi olup çıkmaktadır.
4- Ümmetin ya da bütün bir insanlığın çaresizliği aşikar edilmekte, travma küresel bir salgına dönüşmektedir. Bu salgın neticesinde genelde bütün bir insanlık özelde ise bütün bir ümmet kendisini değersiz hissetmekte, yaygın umutsuzluk, travmatik salgını ölümcül bir hale getirmektedir.
5- En önemlisi, gittikçe çoğalan zulüm imgeleri sıradanlaşmakta, kanıksanmakta ve nihayetinde iki boyutlu düzlemde mazlum temel objeye dönüşerek zalim kaybolmakta ve unutulmaktadır.
Zulüm İmgelerini Fütursuzca Paylaşıp Çoğaltanlar Nasıl Bir Ruh Hali İçinde
Hareket Etmekte ve Hareketlerinin Temel Saikleri:
1- Evvela mazlumdan yana bir refleks ile hareket edilmekte fakat zulüm imgelerini bilinçli ve sistematik bir biçimde servis edenlerin yukarıda izaha çalışılan amaçlarına alet olunmaktadır. Zulüm odaklarının zaten birincil amacı da bu gönüllü taşıyıcılığın sağlanmasıdır.
2- Mazlumdan yana yapılan tarafgirlik gösterisi, maddi ve manevi açıdan maliyetsiz ve emniyetli bir biçime dönüşmektedir. Bu durum maşeri vicdanı kandırmaya yönelik bilinçdışı bir eylem olduğu kadar bilinçli bir tercihi de yansıtmaktadır. Zira mazlumun yanında görünüyor olmanın getirisi hesaplanmakta, dâhil olunmuş bulunan sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik grubun hassasiyetlerini gösteren grup normlarına salt biçimsel bir bağlılık gösterisi sergilemenin bir aracı olarak hizmet görebilmektedir.
3- Sahte bir duyarlılık aracı olarak hizmet ifa eden zulüm imgeleri, taşıyıcıları tarafından bir obje olarak görülmekte, zulüm imgelerindeki ve zalimin eylemlerindeki zulmün şiddet ve derinliği arttıkça zulüm imge ve eylemleri obje olarak daha değerli bir hale gelmektedir.
4- Kişi ya da topluluklar kendilerine dokunmadıkça zulmü seyirlik bir hale getirmekte, zaten bütün bir dünyanın duyduğu, gördüğü ve artık kanıksadığı zalimin eylemlerini duyurmak ve görünür kılmak gibi sahte ve sonuçsuz bir eylem içine girerek sanki “varmış gibi” yaparak varlığına bir gereklilik ve bir meşruluk devşirmek istenmektedir.
5- Zulmün imgelerine yoğunlaşan zihin zalimi görememekte, çoğaltılan ve temel obje haline getirilen mazlumun baskın varlığı nedeniyle zalim, imgesel boyutta yok olmaktadır.
Zulüm İmgelerinde Sergilenen Mazlumların Haklarına Tecavüz Edilmektedir:
1- Sosyal medyada profillerine, çiçek, böcek, kurt kuş, manzara koyarak kişisel mahremiyetlerini korumaya çalışan zevat, aynı hassasiyeti, zulüm imgelerinde sergilenen insanlardan maalesef esirgemektedirler. Velev ki bu insanlar vefat etmiş olsunlar. Mensup olduğumuz pak dinimizin cansız bedenlerin mahremiyetine göstermiş olduğu ihtimam izahtan varestedir.
2- Çoğaltılmış ve yaygınlaştırılmış zulüm imgelerinde donup kalmış cansız bedenler bir türlü toprakla buluşamamaktadır. Zulüm imgelerindeki insanların yakınları, sevenleri, dostları, komşuları sürekli cesetler ile yaşamaya mahkûm edilmektedir.
3- Toplumsal ve bireysel travmalara yol açan zulme ait kötü hatıralar sürekli güncel tutulmakta ve zalimin eylemleri diri tutularak korku durumu devam ettirilmektedir. Zira dijital dünya, kaydetmiş olduğu hiçbir şeyi unutmamakta ve silmemektedir.
4- Eşinin, çocuğunun, ana ve babasının, dost ve akrabalarının en doğal insanlık hallerini bile belirli bir mahremiyet perdesi ile korumaya çalışan zevat, zulüm imgelerindeki insanları artık bir obje olarak gördükleri için onlara hiçbir özeni göstermemekte ve onların temel mahremiyetlerine saygı göstermemektedirler.
Zulüm imgelerini sürekli olarak fütursuzca paylaşıp çoğaltanları, bilinçaltlarını esaslı bir temizliğe tabi tutmaya davet ediyorum. Zira yapmış oldukları, pornografinin bir türünden başka bir şeye karşılık gelmemektedir. Şiddet ve zulüm imgelerine dikkat kesilip bunları biriktirmenin ve fütursuzca paylaşmanın başkaca bir izahını bulmakta zorlanıyorum. Öfke ve infial halinde bir defaya mahsus bu eylemi yapanları elbette tenzih ediyorum.
Arif ARCAN
6 NİSAN 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder