Son
Namaz
Sanal âlemde
çokça gezine bir “son namaz” tarifi sizinde mail adresinize gelmiştir.
Hâtem-i Esam’a namazın adabı sorulduğunda
şöyle cevap vermiştir: “Önce abdest al. Dışını su ile
içini tövbe ile arıt. Sonra mescide var.
Namaz kılarken Kâbe'yi iki kaşın arasında, Azrail’i arkanda, cenneti
sağ tarafında ve cehennemi sol tarafında düşün ve sırat ayaklarının altında
farz et. Korku ile otur. Heybetle Kur'an oku. Gönlünü Hakk'a bağla. Azametle
tekbir al. Yalvarış hâlinde rükû eyle, zillet ile secde et. İnleyerek Tahiyyat
oku. Mizanın da gözünün önünde bilerek
ve Cenâb-ı Hakk her ne kadar ben Onu göremiyor isem de O beni görüyor diye
düşünerek, zahirde ve batında cümle sırlara da vâkıf olduğunu mülahaza ederek
cümle melek ve müminlere selam ver İnşaallah kabul olur.” deyince;
Yusuf ismindeki zat Hâtem-i Esam (ks)’a
sormuş ki:
-“Ya
civan! Sen namazı ne zamandan beri böyle kılarsın?” Hâtem-i Esam’da
-Yirmi seneden beri kılarım, demiş Yusuf denilen kimse de yanındaki refiklerine:
- Kalkınız elli senelik namazımızı kaza ve iade edelim Yani şimdiye kadar bizim kıldığımız
-Yirmi seneden beri kılarım, demiş Yusuf denilen kimse de yanındaki refiklerine:
- Kalkınız elli senelik namazımızı kaza ve iade edelim Yani şimdiye kadar bizim kıldığımız
namazlarımızın iadesi lâzım geliyor, demiş.
Bu ulu zatın kim olduğundan haberdar
değilim. Lakin bu mailler gönderen kişilerin ne halinde ne de ahvalinde böyle
bir taâtin ve ibadet aşkının olmadığını yakinen bilirim. Üstelik bu halin onda
olmadığı gibi bu yolda bir azmü gayret içinde de değildir. Yani bu maili
yollayan, üzerinde bulunduğu hâle değil de bu mailde belirtilen bilgiye davetiyle
bana tebliğ yaptığı sanmıştır. Bu bilginin kaynağıysa belirsizdir. Lakin bu
tipler kendine gelen bütün bu hurafelere mal bulmuş mağribi gibi atlayıp
onu göndermeyi bir marifet zannetmektedirler.
“Ey iman
edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz
Allah nazarında en tiksinti verici şeydir!” (Saf / 2, 3)
Kuran kendisi ila ahlak edinmek
isteyenlere bu ayet ile yol gösterir. Yani her haberdar olunan her sahih rivayet
Resulullah’ın (sav) sünnetiyle amel edilmiş ve dolayısıyla Kuran’ın ahlakı ile
ahlâklanmaya çağırandır.
Burada sözü edilen namaz ise aynı
bir çiçeğin kopartılıp vazoya konup resmedilmesi gibi soyuttur. Çiçek güzeldir
ama onun yeri diğer çiçeklerin yanıdır. Bunun haricindeki bütün resmetmeler
soyut ve nazaridir. Yani hayatı tevhide uygun anlamaktan uzaktır. Maildeki
namazı besleyen diğer salih ameller bahsedilmemiştir. Bu Namazın tefekkür
boyutu hayattan kopmayı gerektirmektedir. Öyleyse bu namazı, bir meditasyondan
veya rabıtadan farklı kılan nedir? Bu namazda söz edilen herkese gayb olanlar hangi
ayet ve hadisler ışığında tefekkür edilmiş olduğu belli değildir. Bu tefekkür
hali sahih bir ilme dayalı bile başlasa, nefsin ve şeytanın saptırmasına nasıl
karşı koyulduğuna dair de bir malumat da verilmemiştir. Sonra böyle derin bir
teslimiyetten ve tefekkürden çıkıldığında nasıl bir hayat yaşandığı bilinmemektedir.
Elli yıllık namazını bir çırpıda siliveren diğer zat ise, iade etti namazını
hangi ilme göre kaza edecektir? Bu kişinin böyle bir namazı kılması için Kuran’daki
ayetlerin ve Resulullah’ın (sav) sünnetinin ona yetmemesi hakkında ne
düşünüyorsunuz? Buradan da görüleceği gibi, delilsiz bilgilerle talim edilen
bir dinin, ne bize ne de çevremize faydasının olamayacağıdır. Bu ayin mantığıyla
dinin içini boşaltma ve icat edilmiş ruhbanlığa çağırma yani Protestanlaşmaktır.
Bu tip uçup kaçmalardan uzak durulup
sahih kaynaklara dönmek mühim sayılmalıdır. Mesela Mekke’de Ebubekir(ra) gözü
yaşlı namazları müşriklerce ‘kadınlarımızı ve çocuklarımızı etkiliyor’ şikâyetine
sebebiyet vermişti. Bu namazı kılan Ebubekir (rah) Allah yolunda asalete ve
mala dayanan bütün üstünlüklerinden vazgeçmiş, servetini işkence ve eziyet
gören Müslüman kardeşleriyle paylaşıp tüketmeyi göze almıştır.
Andolsun, Allah’ın Resulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe
kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. (Ahzab / 21)
İşte Ebubekir’in(rah) gözyaşları ile kıldığı
namazdaki teslimiyetini kimden öğrendiği ve nereye hizmet ettiği gayet sarih
olarak bilinmektedir. Oysa yukarıdaki zevat bilinmemektedir.
Bu
ayetin rehberlik yüklediği Resulullah’ın(sav) namazına bir örnek verelim?
Ebû Sirve Ukbe İbni Haris (rah) şöyle dedi: Bir keresinde
Medine’de Resulullah’ın (sav)
arkasında ikindi namazı kılmıştım. Rasûlullah(sav) selâm verip namazı
bitirdi ve süratle yerinden kalktı, safları yararak hanımlarından birinin
odasına gitti. Cemaat Resulullah’ın (sav)
bu telaşından endişe ettiler. Resulullah (sav) kısa sürede döndü, kendisinin bu acele davranışından dolayı
meraklanmış olduklarını gördü ve şöyle buyurdu: “Odamızda sadaka
(olarak dağıtılacak) bir miktar altın -veya gümüş- olduğunu hatırladım da onun
gece evde kalmasını ve beni hayırda acele etmekten alıkoymasını uygun görmedim.
Derhal dağıtılmasını emrettim.” (Buhârî, Ezan 158, Zekât 20 / Nesâî,
Sehv 104)
Bu Hadisten de anlaşılan o ki namazın
evvelinde Rasûlullah(sav)fakir fukaranın, garib gurebanın halini
tefekkür etmesi neticesinde sahip olduklarını onlar ile paylaşmaya karar vermiş
ve fakir fukaranın payını ayırmıştır. O arada bazı işleri bu Salih ameli
yapmasına mani olmuş bu hal üzre cemaatle namaza durmuştur. Kıldırdığı namaz, Rasûlullah’a
(sav) fakir fukara ila malını paylaşmasını hatırlatması üzre âdeti
olmadığı halde safları yararak alelacele odasına varıp, bir an önce fakir
fukaranın ihtiyaçlarını gidermeye koşmuştur.
Hadiste zikredilen namazın başı sonu ve
kendisi berraktır. Hayatın haricinde değil tam içindedir. Kötülüklerden men
etmiştir. Buradaki men edilen kötülük sahip olunanların sadece kendine ait
olduğu zannıdır. Namazda kıraat ettiği Kuran’da ‘Allah yolunda ihtiyaç sahipleriyle paylaşın’ emri ihlâs ile yerine
getirilmiştir. Yani namaz Allah’a yaklaştırmıştır. Bu namaz hem camide birlikte kılınmış, hem de
cemaatin sosyal hayattaki sorunlarına bir çözüm sunarak birlik ve dirlik
sağlanmıştır. Bu namaz, bu salih hali ile hayattan kopmadan, meditasyona
dönüşmeden, uygulanabilir, devredilebilir ve örnek alınabilirdir.
Allah'ın kitabını okuyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli / açık başkaları için harcayanlar; işte
ancak bunlar hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler.( Fatır /
29 )
Bu
ayet namazın infaktan ayrılamayacağını ve her türlü cimriliğin kötülük görülüp
uzak durulması gerektiğini anlatan bir namazdır. Yani sünnete uygun namaz, ne
meditasyon ne rabıta olmadığından insanları ruhbanlığa ve hayata dair gerçeklerinin
dışına çağırmaz.
Enes
ibni Mâlik ranh şöyle dedi:
Resulullah’ın (sav) nafile ibadetlerini
öğrenmek üzere, sahabeden üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine
geldiler. Kendilerine Resulullah’ın(sav) ibadetleri bildirilince, onlar bunu
azımsadılar ve
— Allah’ın Resulü nerede biz
neredeyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır, dediler.
İçlerinden biri:
— Ben ömrümün sonuna kadar,
bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım, dedi. Diğeri:
— Ben de hayatım boyunca
gündüzleri oruç tutup ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim, dedi. Üçüncü sahabe de:
—
Ben de sağ olduğum sürece kadınlardan uzak kalacak,
asla evlenmeyeceğim, dedi
Bir müddet sonra Resulullah (sav) onların
yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi:
—Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah’a yemin ederim
ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na en saygılı olanınızım. Fakat
ben bazen oruç tutuyor, bazen tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor, hem de
uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden
değildir.”
(Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5. Nesâî, Nikâh 4 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder