25 Ekim 2020 Pazar

IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN

 - I -
 
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü 
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü 
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü 
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana 
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. 

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden 
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden 
Bebekler hayta hayta yürümeden 
Geleceğim diyorum, geleceğim sana 
Ne olur kesin bir takvim sorma bana 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. 

Beklesen de olur, beklemesen de 
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende 
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde 
Hangi ses yürekten çağırsa beni sana 
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. 

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi 
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi 
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi? 
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana 
Kesin bir gün belirtemem, n'olur takvim sorma bana 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. 

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden 
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben 
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendirdiğin yerden 
Gemileri yaksalar da geleceğim sana 
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. 

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif 
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız 
Ey benim alfabemdeki kadım Elif 
Ne güzellik, ne de tat var baharsız 
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana 
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. 


II

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman 
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan 
Kimseye uğramam ben sana uğramadan 
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana 
Takvim sorup hudut çizdirme bana 
Ben sana çiçeklerle geleceğim 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman... 

Bilirsin ki burada değilim artık 
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Gelir benim yüreğimde toplanır
Dağların üstünden sıyrılan duman. 
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz, 
Bir yanım karakış, bir yanım ilkyaz. 
Can evime bakışların saplanır; 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman; 
Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı. 
Senden gayrısına bakmak mümkün mü; 
Gözlerimi esir alan dağlardan. 
Kapımı üç defa çalan postacı 
“Adresinde yok! ” diye notlar düşer, 
Eski adresimde bir hüzün eser; 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski adresimse kurumuş bir gül, 
Gizemli bir ıtır, domur domur kan, 
Yaba yaba yelde savrulur gönül, 
Firkatli turnalar geçer uzaktan. 
Dalgınlığım debimetre tanımaz, 
Başım çarpar bir gemi bordasına 
Düşerim bir girdabın ortasına 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Birden bezeklenir sevda haritam, 
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Lâleler toplarım ben tutam tutam, 
Bizim için çalar kıvrak bir keman. 
Gök papatya, yer ise lâle bahçesi, 
Aşka ışık dokur kuşların sesi. 
Seninle hep aynı yerde oluruz; 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer, 
İlkyazla uyanır derin uyuyan. 
Tan sesine cıvıldaşır serçeler, 
Sevdadır alnıma namlu dayayan. 
Havuzuma ay ışığı dökülür. 
Bilirsin ki burada değilim artık, 
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir; 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Gülde çiy damlası... buzum sırçayım; 
Güneşe çarpınca param-parçayım. 
Bir Emirgân’dayım, bir Kanlıca’da, 
Üsküdar’da, Beykoz’da, Çamlıca’da. 
Şehir bir hançerken kan burgacında. 
Mekâna sığar mı bu dolu yürek? 
Bu sevda çeşmesi, bu deli yürek. 
Baylanır, beklerken baygın düşerim; 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.


- III -

Saçlarına pütür pütür yapışmış, 
Gözlerinin rengi ile sıvanmış 
Bir avuç kuru çiçek topladım. 
Kırılıp dökülmesinler diye 
Sevgiyle, özenle tek tek topladım. 
Yürek fideledim zamana ve mekâna, 
Hasat vakti geldi yürek topladım. 
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek 
Aşıdır, serumdur, besindir her umut, 
Ey sevgili umudunu diri tut.
Bedenim hür değil, mühlet ver bana, 
Er veya geç çıkıp geleceğim sana; 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın, 
Hep böyle dönüyor zaman tekeri. 
Biri gider, biri gelir mevsimlerin, 
Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın. 
Acılardan damıtırsın şekeri, 
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların. 
En ışıltılı çağında yıldızların 
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana, 
Her umut bir yoldaş, her dert âşina. 
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar
Beni güneşin ortasına atsalar da 
Yanarım, pişerim, gelirim sana; 
- Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Bahaeddin Karakoç
( 1930 - 2018 )

10 Ekim 2020 Cumartesi

Kaybolan Yaşama isteğim....

 Artık hayatım için mücadele etmeyi bırakıyorum. Verdiğim sözleri yerine getirip ayrılacağım yaşamdan. Hayatta ki en büyük üzüntüm Zekeryamın başına gelenler, zannediyorum ki bir baba için zor dönemler evlatlarının hastalanması veya daha bilemediğimiz bir çok hüzün.

Gerçekten dünya yaşanması ve katlanılması oldukça zor bir yer haline geldi. Aklını yitirmiş ve gerçeklikten kopmuş bir dünya manyak kendi egoları ile ailelerine gelecek sağlama telaşını atlatamadıkları gibi geride belki de telafisi olmayan çatışmalar bırakacaklar.

En yakınların tarafından anlaşılamamak ayrı bir üzüntü. Canları sağolsun artık diyeceğim bir şey kalmadı. Sözümü ve nefesimi tuttup kalanını sessiz sedasız geçireceğim.

Serdar Karamanlı

10 Ekim 2020


4 Ekim 2020 Pazar

Hz. Ömer'in mumu...

 Sevgili dostlar, malum İslami Camia da ki en önemli yönetici Adaleti ile meşhur Hz. Ömer'dir. İslami Camia'nın Hocaları, Şeyhleri ve özellikle de Siyasi Partilerin eski jenerasyonu olanlarının en çok haklı bir övgüye layık olan Hz. Ömer'in mumu hikâyesini göz yaşları içinde anlatmalarını bizim yaş kuşağı unutamaz! 

İlk önce hikâyeyi hatırlayalım, sonra devam edelim,

"Hz. Ömer halife iken, bir gece makamına ashaptan biri gelir ve selam verip oturur.

Fakat selamı alınmaz. Hz. Ömer önündeki işle meşguldür ve konuk merak içinde bekler.

İşini bitiren Hz. Ömer, önünde yanan mumu söndürdükten sonra ikinci mumu yakar ve konuğunun gözlerinin içine bakarak “Aleyküm selam...” der.

Konuğu sorar:

- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?

Hz Ömer cevap verir;

- Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra senine konuşmaya başladım.

Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;

- Ya Rabbi! Hz Ömer’i bizim başımızdan eksik etme."

Hikayeyi hatırladınız mı?

 Benim merakla cevabını aradığım, lakin bulamayacağı mı anladığım soru bankama bir ilave daha olmaktan öteye gidemeyecek bir soru daha. 

Siyasal İslami hareketin hikmet dolu sözlerine, Haksızlık karşısında mazlumun yanında olunacağına, 

Devletin malının ateş olacağına tutanın elini yakacağına,

Memleket insanın eşit olacağına , 

İnancından ve düşüncelerinden dolayı kimseyi yargıla mayacağız konuları kanımca çok gerilerde kaldı. 

Artık bambaşka bir paradigma'nın parçası olmuş, hareket tarzı ile yola başka bir şekilde devam eden eski gözü yaşlı siyasiler. Devletin, millete ait tüm imkanlarını  kişisel çıkarları için kullanan bir mekanizma olarak karşımızda durmaktadır.  Yanlarında da bu mekanizmadan seken, artan ve düşenleri toplayacağı anı bekleyen destekçileri bulunmaktadır. 

Peki Sorum şu, buraya nasıl gelindi ve Sahi Hz Ömer'in mumuna ne oldu? 

Ne Romantik bir soru?

Serdar Karamanlı

23 Eylül 2020