29 Kasım 2014 Cumartesi

Kötü bir Çığır daha...



Endonezya'da yapılan "Süslüman Kız Güzellik Yarışması"nda Tunuslu Fatıma Ben Guefraş birinci olmuş…





26 Kasım 2014 Çarşamba

24 Kasım 2014 Pazartesi

Battal Gazi Hikayeleri...

Çok gayretli çok


Kitap Bitiş Tarihi : 24 Kasım 2014/14

SON TANIK....

Yugoslavya parçalanmakta, dünyanın Nazilerden sonra verdiği bütün sözlere rağmen Avrupa'nın göbeğinde bir başka soykırım yaşanmaktadır. Koalisyon kuvvetleri, Saraybosna'nın eteklerinde bulunan Omarska Kampı'ndaki katliamdan sağ kurtulmayı başarmış, ancak yaşadığı derin travma yüzünden konuşmaktan bile aciz küçük bir kız bulur. New York'lu bir hukukçu olan Carla Lane'in, yıllar önce Yugoslavya'da yaşanan "etnik temizlik"le ilgili pek az bilgisi vardır. Genç kadın, hamiledir ve müzisyen kocasıyla ideal bir hayat sürmektedir. Ancak kocasının gizemli bir suikastta öldürülmesiyle, Carla'nın zihnini bir süredir meşgul eden garip görüntüler şiddetlenir. Bunların izini süren genç kadın, çocukluğunda ağır bir psikolojik tedavi gördüğünü ve psikiyatristinin ona annesinin günlüğünü vermesiyle, ailesinin 20 yıl önce Bosna'daki bir ölüm kampında, büyük bir vahşetin kurbanları olduğunu öğrenir. Carla'yı zorlu bir sınav beklemektedir. Gerçek kimliklerini saklamak ve kurdukları suç imparatorluğunu muhafaza etmek adına kanlı geçmişlerinden geriye kalan son tanığı da susturmaya kararlı olan suçluları bulmalıdır.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitap Bitiş Tarihi : 24 KASIM 2014 
İstanbul 2014/28


BAKARA SURESİ 30 "Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti." 
BU KAN, GÖZ YAŞI VE NEFRET NE ZAMAN BİTECEK?

23 Kasım 2014 Pazar

Zekeriya'nın Öğretmenine yazdığı Akrostiş...

Kalbi sevgi dolu öğretmenim

Anlatır bize bilgiyi 

Doğruyu, iyiyi ve en güzeli

Renklendirir her anı

İyi kalpli öğretmenim

Yarınlarımız aydınlık olsun

Elemden kederden uzak olsun

Zekeriya Karamanlı

23 KASIM 2014


Üç Silahşörler...

Zekeriya dedi ki ; Baba bu yazarların kitaplarını çevirenlere söyleyelim de yabancı yazarların kitaplarında geçen isimleri ve yerlerin okunuşlarını bizim de okuyacağımız şekilde yazsınlar...

Kitap Bitiş Tarihi : 23 Kasım 2014/13

21 Kasım 2014 Cuma

Beğendiğim sözler....


Açan çiçekler rüzgârla dağıldı ve rüzgar hiçbir şeyi önemsemez, ama kalpte açan çiçeklere hiçbir rüzgar dokunamaz.


YOSHIDA KENKO

Uçurtma Avcısı

Emir ve Hasan, Kabil''de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir''le Hasan''ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.

Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California''ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen

arkasında bıraktığı Hasan''ın hatırasından kopamaz.

Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları...

Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.

Uçurtma Avcısı''nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

Serdarın notu; İnsanlık onca öldürme gayretine rağmen, ölmüyor. Bir insana UMUT olduğunuzda, ona söz verdiğinizde bunu yapmadan önce çok düşünün. Sonra birinin hayallerini, umutlarını ve dostluğunu kaybetmekle kalmazsınız belki çok uzun zamanlar onun hayattan kopmasına neden olabilirsiniz...


Kitap Bitiş Tarihi : 21 KASIM 2014 
İstanbul 2014/27

20 Kasım 2014 Perşembe

Ali Musab'tan haber var....


Evet, Ali Musab'tan haber var. 12,5 Ay yaşadığı ve çoğunu hastahane de geçiren Ali vefat etti. Minik kalbi ve iç organları iflas etti. Can kardeşim Aytaç ve kıymetli eşine sabrı cemil niyaz ederim. Geride kalan bizlere nemi öğretti bunu daha sonra yazacağım.....

Onlar barışmak için adım attı. Ya biz?


16 Kasım 2014 Pazar

Anne Bana Peygamberi Anlat....

İlk kitabımızın kahramanı Ali´nin, 'Anne bana Peygamberimi anlat' sözleriyle başlayan bu kitapta, Peygamberimizin doğmundan vefatına kadar olan süre içindeki en önemli olaylar tarihi seyir sırası içinde, olabildiğince yalın ve anlaşılır bir dille, Anne´nin dilinden anlatılıyor.

Ali ise, her çocuğun sorabileceği soruları çekinmeden dile getirerek, bu uzun sohbeti sıkıcı olmaktan çıkarıp, daha canlı ve daha ilgi çekici bir hâle getiriyor




Kitap Bitiş Tarihi : 15 Kasım 2014/11

Neden Hüsrandayız?


İkinci Mesih...

İsrail'de, Lut Gölü yakınlarında bulunan Ölü Deniz Parşömenleri, tarihin en müthiş gizemlerinden birini, Hz. İsa'nın kimliğinin ve varlığının ardındaki sırrı ortaya koyan bilgiler içermektedir. Parşömenleri ilk bulan arkeoloğun öldürülmesinin üzerinden yıllar geçer ve kazılar devam ederken peş peşe ölümler birbirini izler. Parşömenlerde sözü edilen İkinci Mesih'in kim olduğuna ilişkin sırrın çözülmesi dünyadaki dengeleri altüst edebilecektir. Gereğinden fazla şey bilen arkeolog Jack Cane ve Yasmin Gren'in peşine uluslararası şebekeler takılınca soluk soluğa bir kovalamaca başlar. Bir ucu Roma'ya ve Vatikan'a, Amerikalı Papa'ya, kardinallere ve din adına çevrilen entrikalara, bir ucu Kudüs'e, İsrail'in Mossad örgütüne, Suriye gizli polisine ve Lut Gölü'nde kazılar yapan arkeologlara dayanan İkinci Mesih, gerilim dolu bir roman. Daha önce Türkçede yayınlanan ve çok-satan listelerinde uzun zaman yer alan altı kitabıyla serüven meraklısı geniş bir okur kitlesi edinen Glenn Meade'in gerçek belgelere dayanarak yazdığı İkinci Mesih, yazarın izniyle ilk kez Türkiye'de ve Türkçede yayınlanıyor.



Kitap Bitiş Tarihi : 16 KASIM 2014 
İstanbul 2014/26

Aslında Peygamberlerin nasıl bir nehrin kolu olduğunu, bundan dolayı her inananın sadeliği, paylaşmayı ve sevgi dolu olması gerektiğini de anlatması bakımından  etkileyici bölümleri var. Özellikle Katolik Vatikan'ın  içindeki entrikaları, şaşasını, kibrini tanıyor olmamız gerekiyor. Neden mi aynı izleri maalesef kendi camiamızda da görebilir. Neyse Haydi bakalım okumaya....

15 Kasım 2014 Cumartesi

Dua eder misiniz?


Ali Mushabımıza  DUA eder misiniz? Çok ihtiyacı var. Doğduğu saat'ten itibaren Resimde gördüğünüz gibi ve yaklaşık 5 aydır bu halde...

12 Kasım 2014 Çarşamba

Günün Sorusu? Sence ana akım İslamcılık aklı nereye gitti?


Geçen gün, aklımı kurcalayan bu soruyu sevgili Hakan Arslanbenzer'e tam şöylece sordum: 'Hakan abi, sence ana akım İslamcılık aklı nereye gitti?'

Hakan abi, epeydir kurduğum 'bulvar' benzetmesinden habersiz şunları söyledi: 'Eskiden İslamcılar sokaktaydı İsmail. Savaşlarını gerilla usulüyle sokaklarda veriyorlardı. Genellikle yan yana, omuz omuza, sırt sırtaydılar. O ya da bu oranda sürekli savunma yapmanın derdindeydiler. İktidarla birlikte önce kendilerine ait evleri, ardından da balkonları oldu. Yani artık sokak savaşı değil, mevzi savaşı söz konusu. Stk'lar, vakıflar, dernekler, okullar, yurtlar... Hepsini birer mevzi olarak görüyor İslamcılar. Hal böyle olunca İslamcılığın ana caddesini önemsemiyor kimse. Herkes kendi balkonundan bakıyor olana bitene.'

Anlayacağınız balkona çıkmış ve kendi evinden başkasını korumanın telaşında olmayan İslamcılık, ortada bir bulvar falan bırakmadığı gibi, herhangi bir bulvarın var olması gerektiğine dair inancı da ortadan kaldırmaya çalışıyor.


                                                                                                İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak

11 Kasım 2014 Salı

Bir yalan, Dört doğruyu götürür mü?


Tek Secde İçinde Üç Anlam


Tesbih (Secdedeki birinci okuyuş)
Rabbim sen kendini bildiğin gibisin.
“Ben seni ne kadar övsem veya tenzih etsem de yine de bunun hakkını tam olarak veremeyebilirim. Sen kendini bildiğin ve bize bildirdiğin gibisin.”

Tenzih (Secdedeki ikinci okuyuş)
Rabbim Sen kâfir ve müşriklerin söz ve davranışlarından sonsuza dek uzaksın.
“Sen, kâfir, müşrik ve fâsıkların söyledikleri bütün sözlerinden ve davranışlarından
Seni niteledikleri her şeyden sonsuza kadar uzaksın.
Sen onların düşündükleri, söyledikleri ve davrandıkları gibi değilsin.
Sen yokmuşsun gibi yaşayıp, sen hesap soramazmışsın gibi davranan,
Seninle bir kere dahi olsa konuşmaya tenezzül etmeyen,
Sana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyen insanların söz ve tavırları cahilliklerinden Sen hiçbir söz ve nasihat dinlemeyen bu insanların zannettiği gibi değilsin.
Sahip oldukları şeylerin kendilerini her kötülükten koruyacağını düşünen,
İçinde bulundukları hâlleriyle başıboş bırakıldığını sanan,
Güvenliği, itibarı ve şerefi senin çizdiğin çerçevenin dışında arayan,
Kimsenin kendilerini görmediğini ve onlara güç yetiremeyeceğini zanneden
Ve sana bir türlü büyüklüğü yakıştıramayanların aşırılıklarından uzaksın.
Sen onların sandığı gibi değilsin.
Yalan söyleyen, haddini aşan ve senin hakkında bilip bilmeden cahilce konuşanlar
Senin onlara hiç hesap edemeyecekleri yerden yaklaşabileceğini anlamıyorlar.
Mazlumu, fakiri dikkate almayıp zulmü, sömürüyü görmezlikten geliyorlar.
Hatta azabın peşlerine takılıp evlerinin eşiğine kadar yaklaştığını fark edemiyorlar.
İndirdiğin kitabı ve ayetlerini dikkate almıyor ve önemsemiyorlar.
Bunlar işledikleri günahları sadece senin bilmenin yeterli olacağının farkında değiller.
Üstelik onlara verdiğin nice şeylere nankör kesilip bütün olup-biteni kaderle ilişkilendiriyor
Takdiri İlahi deyip bütün suçu senin üzerine atıyorlar.
Sen Onların söylediklerinden sonsuza kadar ötede ve aşkınsın.
Sen onların bildiklerini sandıkları şey değilsin.
Senin onlara Peygamberler ve kitaplar göndermen, hikmeti önlerine sermen
Tüm insanlığı özgür kılıp irade sahibi yapmak istemen onlar için bir şey ifade etmiyor.
Doğru ile yanlışın arasını ayırmana ve kötülüğün galip gelmesini önlemene rağmen
yine de seni arayıp bulamıyorlar.
Asla mağlup olmayacağını bile bile senden başkasını koruyucu ediniyorlar.
Verdiğin nimetlerle hadlerini aşıp seni unutuyorlar.
Kimisi sana çocuk isnat ediyor, kimisi de senin sevgili şımarık çocuğun gibi davranıyor. Bazısı torpil bekleyerek şefaate güveniyor,
Bazısı hahamlarını papazlarını veya büyük saydığı zatları ilah edinip senin yerine koyuyorlar. Seni gereği gibi tanımıyorlar.
Sen onların ortak koştuklarından ve nitelemelerinin tamamından uzaksın.
Onların her hoşuna giden şeyin doğru olduğuna dair bir zanları var.
Hâlbuki zannın hakikatten bir şey ifade edemeyeceğini bilmiyorlar.
Bazen cinlerle, bazen elçilerinle, bazen de meleklerle aranda bir soy bağı kuruyorlar. Sevdikleri veya korktukları şeylere senin gücünden pay ayırıyorlar.
Seni bırakıp yarattıklarına boyun eğiyorlar.
Gaybı sadece senin bildiğini unutup ondan haber veren yalancılara inanıyorlar.
Seni ya da meleklerini görmek isteyerek hadlerini aşıyorlar.
Oysa mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden, dilediğini yapabilen, mülkün gerçek sahibi, büyüklükte eşsiz olan, yaratıp düzene koyan, takdir edip yol gösteren, barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan sensin. Senin yerine koydukları hangi güçler veya varlıklar bu işlerden herhangi birini yapabilir?
Önce bizi yaratan, sonra geçinmemiz için gerekli vasıtaları sağlayan, ardından bizi ölüme götüren ve en sonunda tekrar hayata döndürecek olan yalnız sensin.
Bu yüzden kâfir, müşrik ve fâsıkların söz ve davranışlarıyla seninle ilgili olarak ortaya koydukları her türlü düşünce ve eylemden seni tenzih ederim.”
Sen benim günahlarımdan da uzaksın.
Rabb’im ben kendimi biliyorum;
Sen korkmayın, diyorsun. Ben bazen korkuyorum.
Sen çalışın, diyorsun. Ben ara sıra tembellik ediyorum.
Sen infak edin, diyorsun. Benim elim bir türlü cebime gitmeyebiliyor.
Sen ahiret var, hesap var, diyorsun. Ben bazen sorumluluklarımdan kaçabiliyorum.
Sen her şeyi görüyorum, diyorsun. Bazen ben, sanki sen beni görmüyormuşsun gibi bir sürü yanlış iş de yapıyorum.
Bu yaptıklarım benim kendi hatalarım.
Beni affet.
Sen benim hatalarımla, günahlarımla ve ihmallerimle nitelenecek bir ilah değilsin.”

Takdis (Secdedeki üçüncü okuyuş)
En güzel ve en yüksek vasıflar sadece sana aittir.
Son olarak üçüncü secdede tenzih anlayışına, yukarıda ifade edilen üç ayrı başlığı çerçeveleyecek şekilde ‘a’lâ’ nın anlamını da katmak gerekir. Şöyle ki;
“Senin adını insanlar nezdinde daha yücelere çıkarabilmem için
Dürüst ve erdemli davranmam konusunda bana yardım et.
Onların servetleriyle oluşturdukları sahte huzura imrenmemi engelle.
Adının evimde anılmasına imkân ver.
Ticaret ve alış verişin beni seni hatırlamaktan alıkoymasına müsaade etme.
Zenginliğin beni şımartmasına izin verme.
Fakirliğin isyanına ortak olmayayım.
Namaz kılmaktan ve insanlara yardım etmekten uzak kalmayayım.
Gözlerin dehşetten döneceği gün beni ateşten koru.
Beni dünyada ve ahirette utandırma. Mahcup olmama izin verme.
Ben sana kulluk etmekten geri durmam, yorulmam ve usanmam.
Lütfen ve merhameten Sen de benden asla vazgeçme.
Sana teslimiyetimin gereği olarak bir şey yapmamı veya yapmamamı istediğinde bana, inananların ilki olmayı ve seni razı edecek işler yapmayı kötülüklerden kaçmayı kolaylaştır.
Sence hayatın anlamı ne?
Sence iyiliğin yeri neresi?
Sence hayat ve ölüm nedir?
Sence dünya ne kadar değerli?
Emek, başarı, servet, şeref…
Sence bir şeyin değeri her neyse…
Bence de o.
İzzet ve şerefi sende ve sana itaatte buluyorum.
Huzur ve güveni sadece senin sağlayabileceğini biliyorum.
Barış ve esenliğe ancak seninle ulaşacağının farkındayım.
Bunları başka yerlerde, ideolojilerde, zevk ve sefada arayanlardan uzak duruyorum.
Sen bir şeye ne değer veriyorsan, ne anlam yüklüyorsan ben de onu öyle kabul ediyorum. Çünkü A’lâ olan, yüce olan, üstün olan ve şerefi elinde tutan yalnız Sensin.”


Sonuç Olarak
“Yüce Rabb’inin adını tespih et!” ya da “Tenzih et yüceler yücesi Rabb’inin adını!” denildiğinde yukarıda dile getirilen anlamların en azından bir kısmı aklımıza gelmelidir. İnanan biri, yaşamında karşılaştığı örneklerden hareketle Rabb’ini tenzih etmeyi gerektiren pek çok sebep bulabilir. Çünkü Allah’ı gereği gibi tanımayan veya şanına yaraşır biçimde takdir etmeyen çok sayıda cahil kimse mevcuttur. Bu cahil ve zalim insanların söz ve davranışlarıyla gündelik hayatta her an karşılaşılabiliriz. Örneğin, birinden “Allah’ın sopası yok ki vursun.” gibi bir söz duyulabileceği gibi tavrı ve tarzıyla o yokmuş veya güç yetiremezmiş gibi davranan insanlara da rastlanabilir. İşte bir güç gösterisi, haksızlık ya da bir suçla söz veya fiil olarak karşılaşıldığında, Subhanallah demenin yeri tam orasıdır.
Nihayet Allah, her zaman galiptir. Hiçbir zaman mağlup olmaz ve aciz düşürülemez. Kendisine inananları en çok sevindiren şeylerden biri de budur. Zulüm veya haksızlık yaparak onu mağdur ya da mağlup etmek de mümkün değildir. Bu anlamda peygamberler, ondan af isterken “Sana zulmettik bizi affet.” dememişlerdir. “Biz nefsimize zulmettik bizi affet.”
demişlerdir. Aynı şekilde ne övgü ne yergi ne de isyan ona zarar veya fayda verir. Dolayısıyla onu tesbih, tenzih ve takdis etmek de insanların kendi yararınadır. Tenzih ederek uzaklaştırılan kötülükler, aslında insanın kendisinin uzak durması gereken konulardır. Önemine binaen tekrar etmek gerekirse, Allah’ı yücelttiği oranda insanın da saygınlığı artacaktır. Hiç şüphesiz tarih, şerefine en düşkün insanların müminler olduğuna da şahittir.
Mümin, Rabb’ini tesbih ettiğinde gücü sadece ona ait kılar. Kötülüklerle gereği gibi mücadele edebilmek için önce âlemlerin Rabb’inin kötü insanların söz ve fiillerinden uzak olduğunu dile getirir. Böylece cesaret kazanır ve hakikatin gerçekleşeceğine dair ümidi artar. Artık hesap sormaktan ve hesap vermekten korkmaz. Bir şeye Rabb’in çizdiği çerçevede değer yüklemek kişiyi büyülenmekten ve boşa kürek çekmekten alıkoyar. Çünkü en güzel ve en yüksek vasıfların ona ait olduğunu bilir. Nihayet O, bir şey söylüyorsa mutlaka iyi ve güzel olduğu içindir. Nihayet Allah hakkında güzel düşünmek, bütün diğer güzelliklerin kaynağıdır.


Musa Şimşekçakan / Ala suresi Tefsiri / Sözün Gücü

10 Kasım 2014 Pazartesi

Önyargı...


Önyargı müşterek derdimiz, sıkıntımız.
Bir arkadaşım yeni anlattı.
Filanca cemaate hitap eden bir dergi çıkarıyorlar.
Muhteva ve çizgi belli
Alıp okuyanlar da
O ayın bulmacasında sorulan dört harfli
'Arpadan yapılan ve besin değeri yüksek olan bir içecek'
Bulmacayı çözmeye çalışan bir kardeşimiz,
Dört harfin ilkini buluyor: B.
Hemen, büyük bir öfkeyle telefona sarılıp           Derginin idarehanesini arıyor.
Hakaretin, kötü sözün bini bir para
Ne münafıklık bırakıyor, ne müminlik.
Karşısındakinin konuşmasına da fırsat vermiyor.
Neyse.
Sonunda, arkadaşımız, şunu söyleyebiliyor:
'Biraz sabırlı olsaydınız,
Cevabın boza çıktığını görecektiniz.
Bu kez karşı taraftan özürler, helallik istemeler.
Mahcubiyet, nedamet.


İbrahim Tenekeci / Yeni Şafak

9 Kasım 2014 Pazar

Değer Mahalesi'nde HOŞGÖRÜ


GİZEMLİ BAHÇE YAYINEVİ'NİN 10 KİTABIN İLKİNİ OKUDUK..
Kitap Bitiş Tarihi : 2 Kasım 2014/10

Kur'an da Yusuf Suresinden bir bölüm ile Eski Ahitten Tekvin Bap 44 ncü bölüm

Yusuf Suresin'den
70. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi: “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.”
71. Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler.
72. Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim” dediler.
73. Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.”
74. Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler.
75. Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.
76. Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf’a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
77. Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yûsuf, bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi.
78. Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.
79. Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz” dedi.


80. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.”

Tekvin Bap 44
  1. Yusuf kâhyasına, "Bu adamların torbalarına taşıyabilecekleri kadar yiyecek doldur" diye buyurdu, "Her birinin parasını torbasının ağzına koy.
  2. En küçüğünün torbasına benim gümüş kâsemi ve buğdayının parasını koy." Kâhya Yusuf'un buyruğunu yerine getirdi.
  3. Sabah erkenden adamlar eşekleriyle yolcu edildi.
  4. Onlar kentten pek uzaklaşmamıştı ki Yusuf kâhyasına, "Hemen o adamların peşine düş" dedi, "Onlara yetişince, 'Niçin iyiliğe karşı kötülük yaptınız?' de,
  5. 'Efendimin şarap içmek, fala bakmak için kullandığı kâse değil mi bu? Bunu yapmakla kötülük ettiniz.'"
  6. Kâhya onlara yetişip bu sözleri yineledi.
  7. Adamlar, "Efendim, neden böyle konuşuyorsun?" dediler, "Bizden uzak olsun, biz kulların böyle şey yapmayız.
  8. Torbalarımızın ağzında bulduğumuz paraları Kenan ülkesinden sana geri getirdik. Nasıl efendinin evinden altın ya da gümüş çalarız?
  9. Kullarından birinde çıkarsa öldürülsün, geri kalanlar efendimin kölesi olsun."
  10. Kâhya, "Peki, dediğiniz gibi olsun" dedi, "Kimde çıkarsa kölem olacak, geri kalanlar suçsuz sayılacak."
  11. Hemen torbalarını indirip açtılar.
  12. Kâhya büyükten küçüğe doğru hepsinin torbasını aradı. Kâse Benyamin'in torbasında çıktı.
  13. Kardeşleri üzüntüden giysilerini yırttılar. Sonra torbalarını eşeklerine yükleyip kente geri döndüler.
  14. Yahuda'yla kardeşleri Yusuf'un evine geldiğinde, Yusuf daha evdeydi. Önünde yere kapandılar.
  15. Yusuf, "Nedir bu yaptığınız?" dedi, "Benim gibi birinin fala bakabileceği aklınıza gelmedi mi?"
  16. Yahuda, "Ne diyelim, efendim?" diye karşılık verdi, "Nasıl anlatalım? Kendimizi nasıl temize çıkaralım? Tanrı suçumuzu ortaya çıkardı. Hepimiz köleniz artık, efendim; hem biz hem de kendisinde kâse bulunan kardeşimiz."
  17. Yusuf, "Benden uzak olsun!" dedi, "Yalnız kendisinde kâse bulunan kölem olacak. Siz esenlikle babanızın yanına dönün."
  18. Yahuda yaklaşıp, "Efendim, lütfen izin ver konuşayım" dedi, "Kuluna öfkelenme. Sen firavunla aynı yetkiye sahipsin.
  19. Efendim, biz kullarına sormuştun: 'Babanız ya da başka kardeşiniz var mı?' diye.
  20. Biz de, 'Yaşlı bir babamız ve onun yaşlılığında doğan küçük bir kardeşimiz var' demiştik, 'O çocuğun kardeşi öldü, kendisi annesinin tek oğlu. Babamız onu çok sever.'
  21. "Sen de biz kullarına, 'O çocuğu bana getirin, gözümle göreyim' demiştin.
  22. Biz de, 'Çocuk babasından ayrılamaz, ayrılırsa babası ölür' diye karşılık vermiştik.
  23. Sen de biz kullarına, 'Eğer küçük kardeşiniz sizinle gelmezse, yüzümü bir daha göremezsiniz' demiştin.
  24. "Kulun babamızın yanına döndüğümüzde, söylediklerini ona anlattık.
  25. Babamız, 'Yine gidin, bize biraz yiyecek alın' dedi.
  26. Ama biz, 'Gidemeyiz' dedik, 'Ancak küçük kardeşimiz bizimle gelirse gideriz. Küçük kardeşimiz bizimle olmazsa o adamın yüzünü göremeyiz.'
  27. "Babam, biz kullarına, 'Biliyorsunuz, karım bana iki erkek çocuk doğurdu' dedi,
  28. 'Biri yanımdan ayrıldı. Besbelli bir hayvan parçaladı, bir daha göremedim onu.
  29. Bunu da götürürseniz ve ona bir zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz.'
  30. "Efendim, şimdi babam kulunun yanına döndüğümde çocuk yanımızda olmazsa,
  31. babam onu görmeyince ölür. Çünkü onu yaşama bağlayan bu çocuktur. Biz kulların da acı içinde babamızın ak saçlı başını ölüler diyarına indiririz.
  32. Ben kulun bu çocuğa kefil oldum. Babama, 'Onu sana geri getirmezsem, ömrümce kendimi sana karşı suçlu sayarım' dedim.
  33. "Lütfen şimdi çocuğun yerine beni kölen kabul et. Çocuk kardeşleriyle birlikte geri dönsün.
  34. O yanımda olmadan babamın yanına nasıl dönerim? Babamın başına gelecek kötülüğe dayanamam."

Şeytanın Müridi (GLENN MEADE)

Kate Moran... bir FBI ajanı...
Ve Constantine Gamal.. bir seri katil... Şeytanın havarisi...
Ritüeller.. Kara büyü..
Her seferinde işlenen çifte cinayetler..
Bir kedi fare kovalamacası..
Gamal yakalanıp idam edildikten sonra da bu cinayetlerin arkası kesilmiyor..
Ritüel sonrası çifte cinayetler sürüyor..
Gamal’ı taklit eden biri veya birileri olabilir mi?
Yoksa.. Yoksa Gamal hayatta mı?

Meade’in korkutucu anlatımında özel olarak dikkat çeken şey üslubu ve karakterlerin ustalık ve beceriyle çizilmiş olmasıdır. 
Glasgow Herald

Bu muhteşem dramatik aksiyon ve sürükleyicilik, bu heyecanı perçinleyen düşündürücü bir dönüm noktasıyla sonuçlanıyor. 
The Sunday Times




Kitap Bitiş Tarihi : 9 KASIM 2014 
İstanbul 2014/25

Kitap sonuna kadar elinizden düşmesin diye yazılmış, tam bitiyor diye tahmin ettiğinizde sizi bam başka alana sürüklüyor. Sonunu tahmin edemiyorsunuz.
Aksiyon üzerine aksiyon anlayacağınız. Ön yargılı davranmanın kötü bir şey olduğunu işlemesi güzeldi. 

Kehf  78 O Kul şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim." 
Evet Rabbimizin hatırlattığı gibi sabırlı ve işlerin iç yüzünü öğrenme konusunda da çok aceleciyiz 
Enbiyâ  37  İnsan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıştır. Size ayetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin.
İsrâ  11          İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!

Biraz sabır, okuma, anlama ve hayatın içinde kalacak şekilde anlamlandırma ile daha yaşanılabilir bir hayat sağlana bilir. Her kes için....

Serdar Karaamanlı
9 KASIM 2014

2 Kasım 2014 Pazar

Sherlock, Lupen Ve Ben – Gizemli Kırmızı Gül


                                 Kitap Bitiş Tarihi : 2 Kasım 2014/9

Zekeriya dedi ki; Maceralı bir kitap, Karekterlerden en çok Sherlock'u beğendim. Çünkü problem çözme yeteneği var....

Günün Çağrısı



Ebû Hüreyre’den (rah) rivayet edildiğine göre Resulullah (sav);
“Allah Teâlâ’nın hataları bağışlamasına ve dereceleri yükseltmesine vesile olan iyilik ve hayırları size açıklayayım mı?” diye sordu. Ashab;
     — Evet, (açıkla) ey Allah’ın Resulü! Dediler. Resulullah (sav);
—Meşakkatli de olsa abdesti tam almak, mescitlere doğru adımları çoğaltmak, namazdan sonra gelecek namazı beklemek... İşte sizin ribâtınız (hudut gözcülüğünüz)” buyurdu.
        (Müslim, Tahâret, Tirmizî, Tahâret; Nesâî, Tahâret; İbni Mâce, Mesâcid; ) 


Buz Kapanı

Kitap Hakkında:
Hayranlarına bir asır gibi gelen ayrılığın ardından Glenn Meade yeni romanıyla karşınızda: "Buz Kapanı." Komplo, cinayetler, CİA, Rus Mafyası ve insanlık dramları… Jennifer, annesini esrarengiz bir olayda kaybetmiştir. Kardeşi de aynı gece kendisini tekerlekli sandalyeye bağlayacak kadar derin bir yara almıştır. Üstelik ailenin babası da ortadan kaybolmuştur. Jennifer’ın hayatı zor ve hüzünlüdür. Ancak babasının cesedi İsviçre Alplerinde donmuş olarak bulunduğunda zorluk tehlikeye dönüşecek, hayatına gerilimli bir macera hâkim olacaktır. Cesedi teşhiş etmek için çıktığı yolculuk aslında ailesinin yaşadığı dramın nedenini ve babasının gizemli geçmişini de ortaya çıkarır. Ama olaylar bununla sınırlı kalmaz. Aslında her şeyin temelinde müthiş bir komplo yatmaktadır.

Glenn Meade’in olağanüstü aksiyon yeteneği bu romanda da kendini gösteriyor. Okuyucu aralıksız bir heyecan dalgasına kaptırıyor kendini. Olaylar birbirini izliyor, kahramanlar gerçek birer kişilik olarak ortaya çıkıyor, cinayetler sanki yanı başınızda işleniyor. Ve siz bu nefes kesen kaçıp kovalamacanın tam ortasında buluyorsunuz kendinizi. "Buz Kapanı" kuruluyor, okuyucu romanın sonuna gelene kadar bu kapandan kurtulamıyor. Dikkat!

Çok acayip bir Roman hakikaten sonuna kadar tüm tahminlerinizi boşa çıkarıyor. Yazar sizi peşinden sürüklercesine götürüyor ve sonunda Hadi be diyorsunuz. Şimdi buyurun kitabımızı okuyalım, iyi eğlenceler....

Kitap Bitiş Tarihi : 1 KASIM 2014 
İstanbul 2014/25

1 Kasım 2014 Cumartesi

İstifa etmeli

Ermenek  ve diğer maden kazaları için Sabah Gazetesinden Haşmet Babaoğlu  şöyle yazmış 

"Biz cezalandırmıştık da, sonra elli kişi gelip açtırdı da gibi sözler dinlemek istemiyoruz.
Bu laflar gerçeği anlatıyor olsa bile, hakkı ve doğruyu dile getirmiyor!
Benim beklentim açık.
Sadece işletme ihmallerini dikkate alarak ilerleyemeyiz.
Bürokrasi de hesaba çekilmeli.
Bana sorarsanız, anlamlı bir başlangıç olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da istifa etmeli."

Evet bir başlangıç olarak hiç fena olmazdı, ama duyarlı zan ettiğimiz toplumumuz duygusal zekası ile akıllı davranmanın arasına sıkışacak ve yine kandırılmaya, aldatılmaya devam edileceğiz. Birileri Dirisinin para etmediği bir işçi kardeşimizin ailesine sus payı vererek, ölüsünün daha çok para ettiğini hatırlatılacak ki buda vicdanları kanamaya devam ettirecek. Kanayacak vicdan kaldı ise. 

Yazık çok yazık, bu olanların devam edecek olması, önlenememesi toplumsal gelişimin ne kadar geride olduğunu göstermiyor mu?