30 Haziran 2014 Pazartesi
Bonzai nedir? Esrar ile bir ilgisi yoktur. Kimyasaldır. Öldürür!
Bağımlılık yapıcı maddeler karşısında irade; KULLANMAMAKTIR! Kullandıktan sonra hele de madde etkisindeyken irade aramak beyhudedir!
Kullanmamak konusunda irade göstermeye çalışan gençler için tehlike her geçen gün artıyor. Yeni uyuşturucu: “Sentetik Kannabinoid = BONZAİ” maalesef artık Türkiye'de. Daha düne kadar yabancı ülkelerin narkotik kayıtlarından duyduğumuz bir maddeye daha Türk Narkotik Polisinin yakalamaları ile aşina olmaya başladık.
Ve bugünlerde “bonzai” adı yeterince duyulmaya başladı! Belki de yazı ilerledikçe söylemem gerekeni ben hemen yazımın en başında söylemek istiyorum: Gençler, Ebeveynler, DİKKAT! “Sentetik Kannabinoid = BONZAİ” asla ve kata doğal bir uyuşturucu değildir! SENTETİKTİR! “Sentetik Kannabinoid = BONZAİ” Esrara benzer denilerek piyasaya sürüldü ve sürünmekten öte bir hızla yayılmaya devam ediyor!
Sentetik Kannabinoid = BONZAİ Esrar değildir!
Esrar türevi hiç değildir!
Doğal değildir!
SENTETİKTİR!
Kannabinoid, esrarın içeriğindeki birden fazla olan etken maddelere verilen isimdir!
Piyasada yapılan dedikodusunun aksine bonzai maddesinin etkileri esrarın etkilerini andırsa da, bonzai, kesinlikle esrar türevi değildir! Esrar davetleri, “sigara gibi bir şey” denilerek yapılır. Şu anda da bonzai davetleri “esrar gibi bir şey” denilerek yapılmaktadır.
Ancak bu kesinlikle yanlış bir bilgidir. İster ot şeklinde, ister preslenmiş ya da kubar şeklinde olsun esrar 400 den fazla kimyasal madde içermektedir. Esrardaki temel aktif madde THC’dir (Tetrahidrokannabinol) ve kimyasal etkisi olan bir maddedir. Yani bonzai maddesini içirtmek-kullandırtmak için esrar maddesi ile eşleştirme yapmak, temizlik yaparken su yerine idrar kullanmaya benzer!
Zaten bağımlılık yapıcı maddelerle mücadelede asıl olan; maddenin sentetik ya da doğal olması değil, asıl olan maddelerin bağımlılık yaptığının bilincine varılmasıdır. Yeni bağımlılık yapıcı madde: “Sentetik Kannabinoid = BONZAİ” bağımlılık yapar!
Kafasının içi maddeler tarafından yeniden dizayn edilmiş kişilerin bonzai maddesi için söyledikleri tabii ki “yok” hükmündedir. Ancak onlar yalancı yaldızlarla kaplı davetiyelerini yeni madde: bonzai için de vermeye devam edecekler, sonuç sürpriz değil. Bağımlılık yapıcı maddeler arasında ayrım yapmak, bir binanın 10. katı yerine, 5. katından gönüllü kafa üstü kendini yere atmak demektir.
Bağımlılık davetlerinde insanlara sanki bir seçenek sunuluyormuş yanılgısı verilir. Seçenekler arasında maddelerin yalan-yanlış-yanıltıcı çok az da olsa doğru bilgileri sunulurken, “kullanmamak” seçeneğinden hiç bahsedilmez. Onu içme ama bu onun gibi değil denilerek, illa da bir madde içilmeliymiş havası oluşturulur. Ve bu hava her zaman kişinin “hayır” deme direncinin düşük olduğu eşiklerde ortaya çıkar.
Çocuklarımızı bağımlılık yapıcı maddelere davet eden torbacılar, bıkıp usanmadan yeni yöntemler buluyorlar, işte tam da burada tüm toplumdaki her ferdin, kendisine şu soruyu sorması gerekiyor; “ya bizler ne yapıyoruz?” Uyuşturucu satıcıları yani torbacılar işini yapıyor! Ya sen ne yapıyorsun? Yoksa sizler de hala; “aman çocuklar duymasın”, duyarlarsa merak ederler mi diyorsunuz?
Bizler doğru bilgilerle çocuklarımızı doyurmazsak, onları sokaklarda bilgilendirmek için ağzında kudurmuş köpekler gibi salyaları ile bekleyenler yeterince var, haberiniz olsun. “Benim çocuğum yapmaz!” diyenlerden misiniz? Bu söz; birçok bağımlı çocuk sahibi olan ebeveynlerin son sözleridir!
Hatırlatayım...
Bu arada uyuşturucu satıcısı, torbacı kimdir, biliyor musunuz?
Bir dudağı yerde bir dudağı gökte biri mi?
HAYIR!
Çocuklarımızın yanı başlarındaki arkadaşlarıdır!
Biz uzmanlar bağımlılık yapıcı maddeleri anlatırken, sentetik-doğal ayrımını doğru bilgilendirmek için yapabiliriz. Torbacılar ise bu ayrımı yaparken karşısındaki kişiyi daha kolay kandırmak için yapar. Aradaki bariz fark budur. O yüzden piyasada olan tüm bağımlılık yapıcı maddeler hakkında ebeveynlerin ve gençlerin doğru bilgilerle bilgilendirilmeleri şarttan öte günümüzde farzdır.
Ülkemizde henüz uyuşturucu madde kapsamına dâhil edilen bonzai ilk kez 2010 yılında polis kayıtlarına girmiştir. Yani 2010’dan önce Türkiye’de yakalanan uyuşturucular arasında adı bile yoktu ama artık var. Mücadele ettiğimiz maddeler arasına bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı (KOM) 2011 Raporunda yer alan bilgiler şöyle; “Sokak dilinde bonzai olarak bilinen ve bonzai isimli ağacın yapraklarına emdirilen 1-naphthalenyl (1-pentyl-1H-indol-3yl) methanone veya diğer adıyla JWH-18 grubu sentetik kannabinoidler, esrar gibi yeşil renkli bitki kırıntılarından oluşmaktadır.”
Bonzai maddesinin içeriği hakkında bilinmeyen muamma içeriği, bilinenden daha fazladır. Bonzai maddesi bitkisel görüntüsü ile davetkâr olurken, bilinmeyenlerinin fazlalığı ile oldukça tehlikelidir. KOM 2011 raporuna göre; Sentetik Kannabinoid = BONZAİ ile ilgili 2011 yılında 77 operasyon yapılmış ve bu operasyonlarda toplam 48 kg bonzai yakalanmıştır.
Bonzai yakalamalarının büyük bölümü ülkemizin batı illerinde gerçekleşmiştir. "KOM 2011 raporu." DİKKAT çekecek şu cümleyle; “Önümüzdeki süreçte ülkemizde Sentetik Kannabinoid = BONZAİ tüketiminin artabileceği değerlendirilmektedir.” vurgusu yapmıştır.
Yine aynı raporun verdiği bilgiye göre bonzai ülkemize çoğunlukla Avrupa, KKTC ve Çin’den gelmektedir. EY EBEVEYNLER, SEVGİLİ GENÇLER; KAÇAKÇI, TORBACI İŞİNİ YAPIYOR! YA SEN NE YAPIYORSUN? Aman çocuklar duymasın, duyunca merak eder de yapar mı diyorsun? Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme deyip, çocuğunu eşekle mi eşliyorsun? Terör bittiğin de uyuşturucu sorunu asla bitmeyecek, daha da büyüyecek, haberin var mı? KAÇAKÇI, TORBACI İŞİNİ YAPIYOR! YA SEN NE YAPIYORSUN? VAR MI BİR CEVABIN-CEVABIMIZ?
Kaynak sayfası için aşağıdaki bağlantıyı kullana bilirsiniz...http://www.samsunmedyahaber.com/haber/3357/bonzai-nedir-esrar-ile-bir-ilgisi-yoktur-kimyasaldir-oldurur.html
28 Haziran 2014 Cumartesi
Ramazan Mesajım...
Birçok
şey yazabilirim ama içimden yazmak gelmiyor.
Çünkü
içim acıyor.
Çocuklar,
kadınlar, yaşlılar ve masum insanlar katlediliyor.
Ömrümüz
bir Ramazan'ı daha görmeye yetişti.
Kimi
gözyaşı, kan, özlem ve her türlü hayat mücadelesi ile Ramazana girerken,
Kimileri
bu yaşananları kendisine uzak görerek Ramazana girdi.
Bu
bir ay geçecek ardından Bayram gelecek, yaşanmışlıkları ile beraber artan yükleri
ile Bayram yapacak kimileri,
Kimileri
bu yaşanmışlıklardan ve yüklerden uzak Bayram yapacak.
Ve
Ramazanı anlama(ma)nın keyfi ile BAYRAM yapacak!
-
Ne
istiyor? Yaratıcımız Allah..
-
Neden
aç kalıyoruz?
-
Neden
eşimizden uzak duruyoruz?
-
Neden
kötü söz ve fiillerden uzaklaşıyoruz?
-
Neden
Paylaşmamızı istiyor?
-
Ve
niye, Onun bir ihtiyacı mı var?
Bu
ve benzeri soruları sormuyor, cevaplarını aramıyor isen RAMAZAN sana açlıktan
başka bir şey katmamış demektir.
Bu
soruları soran, cevapları peşinde koşan, bulduklarını paylaşanlara SELAM olsun…
Sorularınızın
Cevaplarını bulduğunuz bir RAMAZAN dan çıkıp, neşeli bir BAYRAM geçirmeniz Dua
ve temennisi ile.....
Serdar
Karamanlı
28
Haziran 2014
Günün Ayeti..
Kuran, insanoğluna bir rehber, bu
rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak
(ilk defa) bu
Ramazan ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya
erişirse onda baştan başa oruç tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan,
başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler,
zorluk çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısınca orucu tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden
dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister).
(Bakara /185)
26 Haziran 2014 Perşembe
Bekir Coşkun'un mecburiyeti....
Hayat ne acayip, Kemalist bir yazar olan ve Sözcü Gazetesin de yazan Sayın Bekir Coşkun "Elimiz mahkum oy vereceğiz…" diye yazmış 25 Haziran 2014 tarihli yazısında. Neye mi, "Nereden bulduysanız, nasıl yaptınız, kimsenin tanımadığı, Mısır’da doğma büyüme, şeriat üniversitesinin profesörü, İslam örgütlerinin elamanı, hafız Ekmeleddin İhsanoğlu’nu getirdiniz önümüze…"
Ya işte böyle, siz siz olun büyük konuşmayın yoksa gün gelir hayat mizacınıza uymayan birine oy vermek zorunda kala bilirsiniz. Yazının sonunda da Kemal beye göz dağı vermiş....
Yazıyı okurken tebbessüm ettim. Ne acayiptir ki, bir çok CHP'li ahbabım Devlet beyin tabiri ile "Ekmel" beye oy verecek...
Yazının tamamı için.
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/bekir-coskun/kilicdarogluna-bir-cift-sozum-var-541325/
Ya işte böyle, siz siz olun büyük konuşmayın yoksa gün gelir hayat mizacınıza uymayan birine oy vermek zorunda kala bilirsiniz. Yazının sonunda da Kemal beye göz dağı vermiş....
Yazıyı okurken tebbessüm ettim. Ne acayiptir ki, bir çok CHP'li ahbabım Devlet beyin tabiri ile "Ekmel" beye oy verecek...
Yazının tamamı için.
http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/bekir-coskun/kilicdarogluna-bir-cift-sozum-var-541325/
22 Haziran 2014 Pazar
Büyük Umutlar...
Fakir bir
çocuk olan Pip küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ablasıyla birlikte
yaşamaktadır. Bir gün mezarlıkta kaçak bir mahkûmla karşılaşır ve ablasının
mutfağından aşırdığı yiyeceklerle bu adama yardım eder. Kaçak mahkûm, Pip'in
yardımlarını asla unutmayacaktır. Bir gün Pip kimliği gizli bir hayırseverin
gönderdiği para ile zengin olur. Artık onun da büyük umutları vardır. Belki de
başka insanların büyük umutlarının aracı olacaktır. Çoğu eleştirmen tarafından
modern romana uzanan önemli bir adım olarak görülen şiirsel eser...
Kitap Bitiş Tarihi : 22 Haziran 2014
İstanbul 2014/12
İstanbul 2014/12
17 Haziran 2014 Salı
Erkeksen Öfkeni yen.....
Onlar ki
hem bolluk hem de darlık zamanında (Allah yolunda) harcarlar, öfkelerini kontrol altında tutarlar ve insanları
affederler, çünkü Allah iyilik yapanları sever;
(Âli İmran / 134)
(Âli İmran / 134)
(Dünyalık
olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatına ait geçimliktir. Allah’ın
yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük
günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar,
öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler
ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şura (danışma) ile olanlar,
kendilerine verdiğimiz rızktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya
uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir. (Şura / 36- 39)
Bu
nedenle, eğer Şeytandan gelen bir vesvese seni (anlamsız,
sebepsiz bir öfkeye) sürükleyecek olursa, hemen Allah'a sığın, şüphesiz
yalnız O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir! (Fussilet /36)
Siz ey
imana ermiş olanlar! İnsaf ile hakikate şahitlik yaparak Allaha bağlılığınızda
sıkı durun ve herhangi bir kimseye karşı öfkeniz,
sizi adaletten sapma günahına itmesin…
(Maide/ 8)
(Maide/ 8)
Bir Cumhurbaşkanı adayı ve Derin bir oyun....
Ekmeleddin
İhsanoğlu sürpriz bir aday değil. .
2013 yılın da yazılan Tevfik Diker'in Kurtlar Medyası kitabı da kanıtı. Oyun bayağı derin arkadaşlar....
2013 yılın da yazılan Tevfik Diker'in Kurtlar Medyası kitabı da kanıtı. Oyun bayağı derin arkadaşlar....
12 Haziran 2014 Perşembe
11 Haziran 2014 Çarşamba
9 Haziran 2014 Pazartesi
Ahiretlik...
Bizim ecel ayırana dek terk
etmediğimiz
Allah Rızasını gözeterek sevdiğimiz
“Ahretlik” dostlarımız vardı…
Sizinse rekabete ve üstünlüğe dayalı
Her yeni modada değişen kostümünüz
benzeri
Pamuk ipliğine bağlı ilişkileriniz
Şevket Hüner / Nenem Der ki
8 Haziran 2014 Pazar
7 Haziran 2014 Cumartesi
İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a Önemli bir soru...
Özgür-Der Basın Bildirisi:
Sayın Kadir Topbaş,
Bu Gayrı Ahlaki Manzara Sizi Rahatsız Etmiyor mu?
5 Haziran 2014
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte şehrin dört bir yanını kaplayan reklam panolarında gayrı ahlaki görüntülerde büyük bir artış gözlenmekte. Reklam adı altında, kadın bedeninin teşhirine dayalı her türlü ahlaksız görüntü trafikte seyrederken, yolda yürürken, durakta beklerken veya evimizin penceresinden dışarıya bakarken karşımıza çıkmakta.
Ne yazık ki, bu şehirde yaşayan milyonlarca insan, bir kamu kurumu olarak sahip olduğu yetki çerçevesinde halka hizmet etmekle yükümlü belediyenin izni ve onayıyla haya ve edep duygularını rahatsız eden manzaralarla karşılaşmak zorunda bırakılmakta. Kimi zaman bir konser vesilesiyle, kimi zaman iç çamaşırı üreten bir şirketin ya da mayo-bikini markasının reklamları dolayısıyla neredeyse adım başı serpiştirilmiş panolara asılan bu tarz afişler şüphesiz birilerinin kârını, gelirini artırırken, toplumun ahlakını ise çürütmektedir! Açık bir ifsad kaynağı olan bu faaliyetin geniş kesimleri rahatsız etmekte olduğu ise görmezden gelinmektedir.
Yaşadığımız ülkede kapitalizmin hızlı ve azgın bir tarzda geliştiği ve buna bağlı olarak “tüketim toplumu” zaaflarının her alanda fazlasıyla yaşandığı bir gerçek. Bu olgu, zevk ve eğlenceyi adeta varoluş gayesi haline getirmekte; kâr mantığını izzetli ve erdemli bir hayat yaşama çabasının önüne çıkarmaktadır. Buna paralel olarak liberal bir ahlak felsefesi temelinde bir başkasına fiziki müdahale olmadıkça “isteyenin istediğini yaptığı, aldığı ve sattığı” bir toplum düzeni anlayışının bireysel hak ve özgürlükler adı altında yaygınlaştırılıp, dayatıldığı görülmektedir. Bu şekilde neredeyse ilkesiz, değersiz, ahlaksız bir toplum yapısı oluşturmaya yönelik sistematik bir kampanya yürütülmektedir.
Geçmişte televizyonlardan evlerimizin içine boca edilen ahlaksızlığı “düğmesi yok mu, kapatın” pişkinliğiyle savuşturmaya kalkan vurdumduymazlık, muhtemelen sokaklara taşan rezilliği de “bakmak zorunda değilsiniz, kafanızı çevirin” önermesiyle geçiştirmekte zorluk çekmeyecektir.
Oysa ne birilerinin kâr hırsının, ne de ahlak yoksunluğunu özgürlük diye çarpıtan zihni bulanıklığın bedelini ödemeye niyetimiz yok! Kamuya ait bir alanda halkın inançlarıyla, değerleriyle çelişen, toplumu dejenere etmeye yönelik hiçbir girişime katlanmak zorunda değiliz!
Ayrıca da hatırlatalım ki, İstanbul büyükşehir Belediyesinin reklam, ilan ve tanıtım yönetmeliğinde “genel ahlaka aykırı” ifade ve görüntülere izin verilemeyeceği açıkça ifade edilmektedir. Bu noktada başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş olmak üzere tüm yetkilileri sorumlu davranmaya ve görevlerini yapmaya davet ediyor, kamu kurumları eliyle toplumun dejenere edilmesine yönelik girişimlere tavır almaya çağırıyoruz.
Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı
5 Haziran 2014 Perşembe
Üsküdar'a ayet indi duydunuz mu?
ÜSKÜDAR'DA DENİZ VE YOL BİRLEŞTİ
YAĞMUR YAĞDI, VAPURLARLA MİNİBÜSLER AYNI HİZAYA
GELDİ....
(Allah'ın
buyruklarını umursamaz hale gelen şu) insanların
Kendi elleriyle yapıp ettikleri sonucunda
Karada
ve denizlerde fesad meydana çıktı ki;
Bu
şekilde (Allah), belki (doğru yola) geri dönerler diye
Yaptıklarının
bazı (kötü) sonuçlarını onlara
tattıracaktır.
(RUM suresi 41. ayet)
3 Haziran 2014 Salı
2 Haziran 2014 Pazartesi
BİR İŞE YARAMAYACAK, DİKKAT ET....
Eğer Din
ölümden önce bir işe yaramazsa, ölümden sonra hiç bir işe yaramayacaktır.
Ali Şeriati
Tek Secde İçinde Üç Anlam...
Tesbih
(Secdedeki birinci okuyuş)
Rabbim sen kendini
bildiğin gibisin.
“Ben seni ne kadar
övsem veya tenzih etsem de yine de bunun hakkını tam olarak
veremeyebilirim. Sen kendini bildiğin ve bize bildirdiğin gibisin.”
Tenzih
(Secdedeki ikinci okuyuş)
•Sen
kâfir ve müşriklerin söz ve davranışlarından sonsuza dek
uzaksın.
“Sen, kâfir,
müşrik ve fâsıkların söz ve davranışlarıyla seni
niteledikleri her şeyden sonsuza kadar uzaksın. Onların
düşündükleri, söyledikleri ve davrandıkları gibi değilsin.
Sen yokmuşsun gibi
yaşayıp, sen hesap soramazmışsın gibi davranan,
Seninle bir kere
dahi olsa konuşmaya tenezzül etmeyen,
Sana kulluk etmeyi
büyüklüklerine yediremeyen insanların söz ve tavırları
cahilliklerinden kaynaklanıyor. Sen hiçbir söz ve nasihat
dinlemeyen bu insanların zannettiği gibi değilsin.
Sahip olduklarının
kendilerini her kötülükten koruyacağını düşünen,
İçinde
bulundukları hâlleriyle başıboş bırakılacaklarını sanan,
Güvenliklerini,
itibarlarını ve şereflerini senin çizdiğin çerçevenin dışında
arayan,
Kimsenin kendilerini
görmediğini ve onlara güç yetiremeyeceğini zanneden ve sana bir
türlü büyüklüğü yakıştıramayanların aşırılıklarından
uzaksın.
Sen
onların sandığı gibi değilsin.
Yalan söyleyen,
haddini aşan ve senin hakkında bilip bilmeden cahilce konuşanlar
senin onlara hiç hesap edemeyecekleri yerden yaklaşabileceğini
anlamıyorlar.
Mazlumu, fakiri
dikkate almayıp zulmü, sömürüyü görmezlikten geliyorlar.
Hatta azabın
peşlerine takılıp evlerinin eşiğine kadar yaklaştığını fark
edemiyorlar.
İndirdiğin kitabı
ve ayetlerini dikkate almıyor ve önemsemiyorlar.
Bunlar işledikleri
günahları sadece senin bilmenin yeterli olacağının farkında
değiller.
Üstelik onlara
verdiğin nice şeylere nankör kesilip bütün olup-biteni kaderle
ilişkilendirerek adeta seni suçluyorlar.
Onların
söylediklerinden sonsuza kadar ötede ve aşkınsın.
Sen onların
bildiklerini sandıkları şey değilsin.
Peygamberler ve
kitaplar göndermen, hikmeti önümüze sermen ve bizi özgür kılıp
irade sahibi yapman onlar için bir şey ifade etmiyor.
Doğru ile yanlışın
arasını ayırmana ve kötülüğün galip gelmesini önlemene
rağmen yine de seni arayıp bulamıyorlar.
Asla mağlup
olmayacağını bile bile senden başkasını koruyucu ediniyorlar.
Verdiğin nimetlerle hadlerini aşıp seni unutuyorlar.
Kimisi sana çocuk
isnat ediyor, kimisi de senin sevgili şımarık çocuğun gibi
davranıyor. Bazısı torpil bekleyerek şefaate güveniyor, bazısı
hahamlarını papazlarını veya büyük saydığı zatları ilah
edinip senin yerine koyuyorlar.
Seni
gereği gibi tanımıyorlar.
Sen onların ortak
koştuklarından ve nitelemelerinden uzaksın.
Her hoşlarına
gidenin doğru olduğuna dair bir zanları var.
Hâlbuki zannın
hakikatten bir şey ifade edemeyeceğini bilmiyorlar.
Bazen cinlerle,
bazen elçilerinle, bazen de meleklerle aranda bir soy bağı ve
yakınlık kuruyorlar.
Sevdikleri veya
korktukları şeylere senin gücünden pay ayırıyorlar.
Seni bırakıp yarattıklarına
boyun eğiyorlar.
Gaybı sadece senin
bildiğini unutup taşlamaya devam ediyorlar.
Seni ya da meleklerini görmek
isteyerek hadlerini aşıyorlar.
Oysa mutlak güç
sahibi, düzeltip ıslah eden, dilediğini yapabilen, mülkün gerçek
sahibi, büyüklükte eşsiz olan, yaratıp düzene koyan, takdir
edip yol gösteren, barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren,
gözetip koruyan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan sensin.
Senin yerine
koydukları hangi güçler veya varlıklar bu işlerden birini
yapabilir?
Önce bizi yaratan,
sonra geçinmemiz için gerekli vasıtaları sağlayan, ardından
bizi ölüme götüren ve en sonunda tekrar hayata döndürecek olan
da sensin.
Bu yüzden kâfir,
müşrik ve fâsıkların söz ve davranışlarıyla seninle ilgili
olarak ortaya koydukları her türlü düşünce ve eylemden seni
tenzih ederim.”
•Sen
benim günahlarımdan da uzaksın.
Rabbim ben kendimi
biliyorum;
Sen korkmayın,
diyorsun. Ben bazen korkuyorum.
Sen çalışın,
diyorsun. Ben ara sıra tembellik ediyorum.
Sen infak edin,
diyorsun. Benim elim cebime gitmeyebiliyor.
Sen ahiret var,
hesap var, diyorsun. Ben bazen sorumluluklarımdan kaçabiliyorum.
Sen her şeyi
görüyorum, diyorsun. Bazen ben, sanki sen beni görmüyormuşsun
gibi bir sürü yanlış iş de yapıyorum. Bu yaptıklarım benim
kendi hatalarım. Beni affet. Sen benim hatalarımla, günahlarımla
ve ihmallerimle nitelenecek bir ilah değilsin.”
Takdis
(Secdedeki üçüncü okuyuş)
En güzel ve en
yüksek bütün vasıflar sana ait.
Son olarak üçüncü
secdede tenzih anlayışına, yukarıda ifade edilen üç ayrı
başlığı çerçeveleyecek şekilde ayette geçen ‘a’lâ’ nın
anlamını da katmak gerekir.
Şöyle ki;
“Senin adını
insanlar nezdinde daha yükseklere çıkarabilmem için dürüst ve
erdemli davranmam konusunda bana yardım et.
Onların
servetleriyle oluşturdukları sahte huzura imrenmemi engelle. Adının
evimde anılmasına imkân ver.
Ticaret ve alış
verişin beni seni hatırlamaktan alıkoymasına müsaade etme.
Zenginliğin beni
şımartmasına izin verme. Fakirliğin isyanına ortak olmayayım.
Namaz kılmaktan ve
insanlara yardım etmekten uzak kalmayayım.
Gözlerin dehşetten
döneceği gün beni ateşten koru.
Beni utandırma.
Mahcup olmama izin verme.
Ben sana kulluk
etmekten geri durmam, yorulmam ve usanmam.
Sen de benden asla
vazgeçme.
Sana teslimiyetimin
gereği olarak bir şey yapmamı istediğinde bana, inananların ilki
olmayı ve seni razı edecek işler yapmayı kolaylaştır.
Sence hayatın
anlamı ne?
Sence iyiliğin yeri
neresi?
Sence hayat ve ölüm
nedir?
Sence dünya ne
kadar değerli?
Emek, başarı,
servet, şeref…
Sence bir şeyin
değeri neyse… Bence de o.
İzzet ve şerefi
sende ve sana itaatte buluyorum.
Huzur ve güveni
senin sağlayacağını biliyorum.
Barış ve esenliğe
ancak seninle ulaşacağımın farkındayım.
Bunları başka
yerlerde arayanlardan uzak duruyorum.
Sen bir şeye ne
değer veriyorsan, ne anlam yüklüyorsan ben de onu öyle kabul
ediyorum. Çünkü A’lâ olan, yüce olan, üstün olan ve şerefi
elinde tutan sensin.”
Musa
Şimşekçakan
Sözün Gücü
Â’la Suresi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)