Bir aylık Ramazan mesaisinin ödülü nasıl bayram ise, bir ömürlük iman mesaisinin ödülü de cennettir.
Ömrünüz Ramazan Ahiretiniz Bayram Olsun
(Mustafa İslamoğlu Hocadan Alıntıdır, çok beğendim istifade edelim istedim.)
27 Haziran 2017 Salı
22 Haziran 2017 Perşembe
Ebedi Yaşamak Arzusuyla Yapı İnşa Etmek Ne Demektir?
Ayetlerin arka planı iyi anlaşılmadığında, eleştiri konusu yapılan asli konular da bireysel eylemlere indirgenebilmektedir. Bu anlamda, “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz? İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?”1 ayetleri, söz konusu kavim nezdinde ideolojik bir arka plana sahip olmasına rağmen meal dilinde anlam kaybına uğramıştır.
Bu ayetlerin siyak–sibak ilişkisi ve anlam akışı gözetildiğinde ortaya çıkan tablo şudur:
“Ad kavmi de peygamberleri yalanladı. Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: ‘Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.’ ”2
Burada elçi, Allah’a karşı sorumluluk bilinci şeklinde ifade edilen ‘takva’, yani günahlardan sakınmaya davet etmektedir.3 Nitekim toplumun adil, eşit ve özgür olabilmesi, güvenilir bir elçi rehberliğinde Allah’ın yasalarına uymakla gerçekleşir. Amaç bütünüyle kötü iş ve eylemlerden toplumu korumaktır.
“Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz. İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?4 Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.”5
Bilindiği gibi Ad kavmi, putperest bir toplumdur. Bu toplum, iktidarı elinde tutan ve bu şekilde mevcut yapı içinde kendi çıkarlarını gizleyerek halka sahte din/ideoloji/sanal sistem dayatan bir sınıfın/grubun yönetimi altındadır. Bunlar, neredeyse her köşe başında yapıt/anıt/heykeller dikerek kendi kurguladıkları düşünceler doğrultusunda toplumu motive etmeye çalışırlar. İdeolojilerini halkın dimağında yer eden birtakım sembollerle destekler, bunun karşılığında katıksız itaat beklerler. Hâlbuki bu semboller onların menfaatlerinin gizlendiği birtakım gizli perdeler, yani putlardır.
Ayetteki rig’ ( رٖيع ) kelimesi, yüksek yer, tepe; ayet ( اٰيَةً ) kelimesi ise “alamet” demektir. İbn Abbas (ra)’ın ayeti, “Onlar, her yüksek yere, Hud (as)’a gidenlerle eğlenmek için ona giden yollar üzerinde köşkler yapmışlardır.” şeklinde anladığı nakledilir. Onların zenginlikleri anlaşılsın ve bununla övünsünler diye yüksek yerlere binalar yaptıkları da söylenmiştir. Yıldızlar varken bunlara ihtiyaçları olmadığı için yolculukları esnasında alâmet olsun diye yüksek yüksek köşkler yapanların bu hareketi, abes addedilmiştir. Bu insanların her yüksek yere güvercin burçları yaptıkları da dile getirilir.6 Fakat bu rivayet ve açıklamaların önemli bir kısmı haklı olarak yapılan eylemin niyeti ile ilgili olmasına karşılık hiç biri Ad kavminin bu yüksek yerlere ne diktiği/yaptığı konusunu yeterince iyi/doğru açıklamaz.
Ayette kınanan şey, yüksek yerlere bina yapmak değildir. Oturmak için sağlam bina edinmek hiç değildir. Ayet, “Siz her yüksek yere bir alâmet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?”7 şeklinde ifade edildiğinde tam olarak anlaşılamamaktadır. Oysa burada dile getirilen mana, ideolojik yaklaşımların kendisini insanlara kabul ettirme gayretidir. Hud (as) Allah’ın elçisidir. Bu ifadesinde karşı çıktığı şey, toplumda söz sahibi olanların halkı kandırmak ve yönlendirmek adına doğru bir iman ve teslimiyetin yerine koydukları sahte tapınma konularıdır. Yüksek yerlerden kasıt, herkesin görebilmesidir. Yapılan/dikilen şey, alâmettir. Alâmet, belirti, iz, işaret, nişan demektir. Yani savunulan her ne ise onu hatırlatan bir semboldür bu. Bazen bir heykel, olur, bazen bir anıt, bazen de alamet-i farika denilen ve görüldüğünde herkese aynı şeyi düşündürten bir eser. Şüphesiz kendi çıkarlarını her türlü doğrunun üstünde tutan bu kavmin görülebilir yerlere yerleştirdiği alametler, onların iddialarını/görüşlerini temsil eder. Bu cahilce işler, karşılarında Allah’ın ayetlerini okuyan biri ya da birileri varken, yani doğru düşüncelerle de karşılaşmışlarken muhatapları açısından çok daha kötü sonuçlar doğurabilecek küstahça ve meydan okuma türünden teşebbüslerdir.
مَصَانِعَ kelimesine; sağlam yapılar, kaleler, yeraltında su mahzenleri, sapasağlam malikâneler, sanat yapıları, sanayi üreten yerler, saraylar ve havuzlar vb. anlamlar verilmiştir.8 Bu anlatım tarzı, bu tür yapılar edinmemek gerektiğini düşündürmektedir. Hâlbuki eleştirilen şey, yapının çeşidinden ziyade amacıdır. Burada anlatılmak istenen şey, sağlam yapılar edinmekten ziyade bu yapıların arkasında yatan niyet ve bu niyeti su üstüne çıkarıp temsil eden sembollerdir. Üstelik yapıdan kasıt, bağlam itibariyle kendi düşüncelerini ifade eden heykel, anıt türünden şeylerdir ki bunlara taşıdıkları gayrı meşru amaçlar sebebiyle put denilir. Ayrıca ayette alâmet olarak ( اٰيَةً ) dikilen şey, bu yapıların ( مَصَانِعَ ) ta kendisi olmalıdır. Yani alâmet denilen bu yapının dikte ettiği ebediyet düşüncesidir. Zira ebedi kalma düşüncesi, onların bu sembolik özelliğinden kaynaklanır.9 Burada niyet, ayette belirtildiği gibi hesap vermeyi değil, ölümsüzlük vurgusunu içerir. Dolayısıyla olabildiğince günah/suç yüklüdür. Doğru anlaşılması ve arkasındaki bu niyeti ortaya koyması açısından ayet, yapı şekli veya çeşidi belirtilmeden şöyle ifade edilmelidir;
“Bu yapıları ebedî kalmak ümidiyle mi inşa ediyorsunuz?”
Bir önceki ayette insanların dikkatini çekmesi için yüksek tepelere dikilen; put, heykel, mabet türü ideolojik alâmetler kınanır. Amaç, insanları kandırmak ve gütmektir. Böylece yüksek tepelere, meydanlara konan/dikilen alametler/sembollerinin -iddia edilen görüşleri her neyse bunlar- eşliğinde kendilerini ebedi yaşatacağını ilan ederler. Ayetler arka arkaya bunun mümkün olmadığını vurgulayarak sahte veya batıl düşüncelerinin yok olacağını dile getirir.
Bunlar, ebedi kalma düşüncesini yansıtan yapılardır. Burada söz konusu edilen insanların herkesin faydalanması için yaptığı kalıcı yapılar veya sanat eserleri değildir. Bir önceki ayetle beraber düşünüldüğünde, Allah’a şirk koşulan ve insanları doğru yoldan alıkoyan teşebbüslerdir. İnsanlara gelecek ve ölümsüzlük vadeden ideolojik sistemlerdir. Ebedi kalmak arzusunu yansıtan bu tür sembolik eserler edinmek, insanı hesap vermekten ve sorumluluk duygusundan uzaklaştırdığı için reddedilir. İnsanlar arasında adalet ve eşitliği gözetmeyen bu tür çabalar doğru kabul edilemez.
Sonuç itibariyle ayetlerin anlamı şu şekilde birbirini tamamlamalıdır:
“Siz her tepede abesle iştigal edip bir takım alâmet (put, anıt, heykel)ler dikiyor ve bu yapıları ebedî kalmak ümidiyle mi inşa ediyorsunuz?”
Ardından gelen ayet “Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.”10 şeklindedir. Bu kavmin ileri gelenlerinin diktikleri alâmetlerin arkasından sergiledikleri tutum, zorbalıktır. Yani bu kavim/toplum yüksek yerlere diktiği alâmetlere herkesin saygı gösterip itaat etmesini istemekte ve bunu da zorla yaptırmaktadır. Burada insanlara belli bir ideolojinin baskı yoluyla dayatıldığı rahatlıkla anlaşılır. Yani yüksek yerlere dikilen ve ebedi kalmak adına bir güç gösterisine dönüştürülen bu temsili yapılar, sonuç itibariyle insanlar üzerinde zorbalığa varan bir baskı oluşturmaktadır. Zorbaca yakalamaktan anlaşılacağı gibi bu alâmetler, insanların inanması için önlerine konulan bir takım ideolojik düşüncelerdir. Bu ifadelerin açılımı şu şekilde yapılabilir:
“Siz Ey Ad kavmi! Sizin yüksek yerlere diktiğiniz bu anıtlar, ebediyen kimsenin size güç yetiremeyeceğini ve baki kalacağınızı mı anlatıyor? Oysa sizin gibi düşünmeyenlere yaptığınız baskılar, sizi zorba konumuna sokmuyor mu? Hangi zorbanın ebedi kaldığı görülmüş? Hiç ama hiç dinleyip anlamaya ve hesap vermeye yanaşmamanız mı sizi güçlü kılıyor? Hayır, büyük günün azabı gelmeden önce size sahip olduğunuz her şeyi veren Allah’a karşı gelmekten sakınmanız gerekiyor. Sadece Allah’a kul olmayı seçip çevrenizdekilere merhamet göstermediğiniz sürece siz de merhamet görmeyeceksiniz.”
Bu ayetlerin devamı şu şekildedir:
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum. Dediler ki: ‘Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir. Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir. Biz azaba uğratılacak da değiliz.’ Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.11
Bu ayetler, muhatapları hesap vermeye davet etmektedir. İnsanın elleriyle yaptığı, inşa ettiği, teknolojiyle donatıp bilgisiyle ürettiği hiçbir şeyi Rabbine varan yolda bir engele dönüştürmemesi gerektiği açıktır. Bu nedenle insanın tavrı; gurura, büyüklenmeye ve hele hele “Bize öğüt veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez.” şeklinde bir körlüğe varmamalıdır. Burada muhatap Ad toplumudur ve onların elçiye ve gerçeğe yüz çeviren yönelişleri sorgulanmaktadır. Elçi, kendisine itaat edilmesini teklif edip beklerken bunu toplum adına ister. Her tepede anıt, tapınak, put yükselten, bu şekilde topluma bir ideoloji ve dünya görüşü dayatan, bunu atalarının tarihi birikimine dayandırıp savunan, o toplumun ileri gelenleridir. Zaten gönderilen bütün elçilere karşı çıkan mele ve mütref denilen kesimlerdir. Toplumun gidişatından sorumlu olan bu siyasi anlamda ileri gelen yöneticilerle, şımarık zenginler, mevcut işleyişten nemalandıkları için onu muhafaza etmek konusunda ısrarcıdırlar. Bunlar, başkalarının hukukuna el uzattıkları zaman, hiçbir sınır tanımadan zorbalık yapar, ebedi kalacakları ve hesap vermeyecekleri düşüncesiyle hareket ederler. Dolayısıyla ayetlerin anlamı, bu sistem sorgulamasını yansıtacak şekilde verilmelidir. Bu anlamda eğer bir eser, ebedî kalmayı temsil ediyor, insanlara belli bir ideolojiye bağlanmayı ve ancak bu yolda yaşamayı dayatıyorsa o bir puttur. Ve mutlak arkasında birilerinin çıkarlarını barındırmaktadır. Çünkü ebediyet, bizzat insanın kendisinden kaynaklanmayan, ancak Allah’a itaat edilerek onun lütfuyla elde edilebilecek bir nimettir.
İnsana her şeyi veren Rabb’idir. Buna karşılık toplumun ileri gelenleri, atalarının yolunu takip etmekte körcesine inat ederler. Çünkü içinde din de bulunan korumaya çalıştıkları mevcut yapı, onların beslediği yegâne kaynaktır. Bu nedenle muhafazakâr davranır, bundan dolayı mevcut sistemi alabildiğinde savunmaya kalkarlar.12 Hâlbuki onlara gönderilen ayetlerin amacı, hesap verme bilinciyle hareket etmelerini sağlamak ve böylece sağlıklı bir toplum meydana getirmektir.13 Buradan hareketle ilgili ayetlerin bireysel bir çabayı değil topyekûn bir sistemi sorguladığı gözden kaçırılmamalıdır.
Dip Notlar:
1) Şuara suresi, 128, 129. ayetler. (Diyanet Meali); Bu ayetlerle ilgili olarak birkaç farklı meal de şu şekildedir: “Siz her yol üzerine, (gelip geçenleri yanıltmak için) bir işaret yapıp da boş şeyle mi uğraşıyorsunuz? Belki ebedi yaşarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz?” (S. Ateş Meali); “Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?” (Diyanet Vakfı Meali); “Siz her yol üzerinde, gelip geçenleri şaşırtmak için bir alamet yapıp saçma sapan şeylerle mi uğraşırsınız? O muazzam yapıları dünyada ebedî kalmak gayesiyle mi inşa ediyorsunuz?” (S. Yıldırım Meali).
2) Şuara suresi, 123-127. ayetler (Diyanet Meali).
3) Burada ‘takva’nın Allah’a itaat anlamına geldiğine dikkat edilmelidir.
4) Surenin 129. ayeti bazı farklı meallerde şu şekilde de anlam kazanmıştır: “Ebedî kalacağınızı umarak yer altında su mahzenleri edinir misiniz?” (H. B. Çantay Meali); “Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?” (A. Bulaç Meali); “Belki ebedi yaşarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz?” (S. Ateş Meali).
5) Şuara suresi, 128-130. ayetler (Diyanet Meali); “ ‘Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar, tapınaklar mı yükselteceksiniz Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam malikâneler mi edineceksiniz? Ve (başkalarının hukukuna) el uzattığınız zaman, hiçbir sınır tanımadan, hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?’ ” (M. Esed Meali).
6) Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 17, s. 360.
7) Diyanet Meali.
8) Ayetteki مَصَانِعَ (el-mesâni’) su kanalları, su mahzenleri demektir. Bu kelimenin kuvvetli köşkler ve kaleler anlamına geldiği de söylenir. Buna göre ayetin manası, “Çünkü sizler, dünyada ebedi kalmayı umuyordunuz.” ya da “Sizin durumunuz tıpkı ebedi yaşayacağına inanan kimsenin durumu gibidir.” demektir. Ubeyy b. Ka’b’ın Mushaf’ında da “Sanki ebedi kalacakmışsınız gibi.” şeklinde yazılmıştır. Ayette bahsedilenlerden birincisi, ya israfa yahut böbürlenmeye götürdüğü için kınanmıştır. İkincisinin de, tul-i emele ve dünyanın, ebedi karargâh değil de uğrak yeri olduğundan habersiz olmaya delâlet ettiği için kınandığı belirtilmiştir. Hud (as)’un söylediği bu üç cümlenin yüksek yüksek binalar yapmakla yüceliği sevmeye, yer altında su mahzenleri edinmekle ebediliği sevmeye, zorba olmayla ise, ululukta ve büyüklükte tek olmayı arzu etmeye delâlet edeceği ifade edilir. Onların yüceliği sevdiklerine, yüceliğin devamını istediklerine ve yücelikte yegâne olmayı arzu ettiklerinde şüphe yoktur. Oysa bunlar, Ulûhiyete ait sıfatlar olup, kul için tahakkuku imkânsız görülmüştür. Böylece bu dünya sevgisine batıp gittikleri, kulluk sınırlarını aştıkları ve Rubûbiyet iddia ettikleri için, dünya sevgisinin onlara hükümran olduğu anlaşılır ki, bu şekilde her hatanın başının her küfür ve günahın sebebinin, dünya sevgisi olduğuna dikkat çekilmiştir. (Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 17, s. 360, 361.).
9) Burada ayet kelimesine ayrı mesani’ kelimesine ayrı anlamlar verilecekse, bu durumda dahi önemli olan bu eserlerin yapımındaki arka plan yani niyettir. Bu niyet, ebedi kalınacağı düşüncesiyle hesap vermek ve sorumluluk üstlenmekten kaçınmaktır.
10) Şuara suresi, 130. ayet. (Diyanet Meali).
11) Şuara suresi, 131-139. ayetler.( Diyanet Meali).
12) Burada Ad kavmi örneğinden hareketle Mekkelilerin kendilerine dayatılan düşünceleri fark etmeleri her köşe başında dikilen sembollerle yapılmak istenen sömürüyü anlamaları istenmektedir.
13) Bu ayetler, indiği dönemde Mekke halkına Ad kavmi örneğinden hareketle kendi yapılarını, yaşam tarzlarını ve atalarından kalan tapınma mirasını sorgulama imkânı vermekteydi. Yani tamamen sistem sorgulaması içeren bir içeriğe sahipti. Aynı şekilde Lat, Menat, Hubel gibi putlar köşe başlarında benzer beklentileri simgelemekte, insanlara içi boş ümitler aşılamaktadır. Kabilelerin kendilerine ait putlar da yine onlara gelecekte galibiyet başarı ve ebediyet vadetmektedir. Oysa ebedilik sadece Allah’a hastır ve ancak onun sağladığı imkânlar nispetinde söz konusu edilebilir. Ebedilik O’ndan başka bir şeye ait kılındığında, hesap verme düşüncesini yani ahireti yok eder. Bu anlamda insanları peşinden sürükleyen bütün kişi ve ideolojilerin sorgulanması bir zarurettir.
21 Haziran 2017 Çarşamba
Dikkat edelim!
Hac Suresi 41. Ayet: Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin sonu sırf Allah'a âittir.
46. Ayet: Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.
78. Ayet: Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur'an'da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!
46. Ayet: Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.
78. Ayet: Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur'an'da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!
19 Haziran 2017 Pazartesi
A United Kingdom
Londra'da
eğitim görmekte olan Seretse Khama (David Oyelowo), Afrika'nın güney kısmında
yaşayan Bamangwato halkının kral veliahtıdır. Bir partide tanıştığı İngiliz
Ruth Williams (Rosamund Pike) ile birbirlerinden etkilenirler ve kısa sürede
evlenerek Afrika'ya giderler. Bu durum hem Bamangwato halkının ileri gelenleri,
hem de Güney Afrika'da ayrımcılık (apartheid) yönetimini sürdürenler tarafından
büyük tepkiyle karşılansa da Khama, yönetimden feragat etmek ve sürgüne
gönderilmek pahasına -tıpkı eşi gibi- aşkından vazgeçmeyecektir.
Aşkın
Krallığı filminde, Botswana Devleti'nin ilk başkanı Seretse Khama ve eşi Ruth
Williams'ın gerçek öyküleri anlatılıyor.
18 Haziran 2017 Pazar
İhanet Noktası....
NASA'ya bağlı bir uydu Kuzey Kutbunun derinliklerine gömülü nadir bulunan bir nesnenin varlığını belirler. Bir süredir bocalamakta olan NASA bunu bir zafer olarak niteler. Amerikan uzay politikasını ve yaklaşmakta olan başkanlık seçimini derinden etkileyecek bir zaferdir bu...
Başkan, Beyaz Saray Gizli Haber Alma Analisti Rachel Sexton'u Milne Buzul Katmanına gönderir. Karizmatik bilim adamı Michael Tolland başkanlığında uzmanlardan oluşan bir ekiple Kuzey Kutbuna giden Rachel, bir süre sonra akla gelmedik bir oyunu ortaya çıkarır. Tüm dünyayı amansız bir düşmanlığa sürükleyecek bir bilim sahtekârlığı söz konusudur.
Rachel, Başkanla bağlantı kuramadan Michael ölümcül bir saldırıya uğrar. Gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyen esrarengiz biri, katil-lerden oluşan bir ekiple herkesi ortadan kaldırmaktadır.
Issız ve ölümcül bir çevrede bir avuç insanın tüm umudu bu korkunç sahtekârlığın arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmasıdır. Öğrenecekleri gerçek ihanetin doruk noktasıdır.
Başkan, Beyaz Saray Gizli Haber Alma Analisti Rachel Sexton'u Milne Buzul Katmanına gönderir. Karizmatik bilim adamı Michael Tolland başkanlığında uzmanlardan oluşan bir ekiple Kuzey Kutbuna giden Rachel, bir süre sonra akla gelmedik bir oyunu ortaya çıkarır. Tüm dünyayı amansız bir düşmanlığa sürükleyecek bir bilim sahtekârlığı söz konusudur.
Rachel, Başkanla bağlantı kuramadan Michael ölümcül bir saldırıya uğrar. Gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyen esrarengiz biri, katil-lerden oluşan bir ekiple herkesi ortadan kaldırmaktadır.
Issız ve ölümcül bir çevrede bir avuç insanın tüm umudu bu korkunç sahtekârlığın arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmasıdır. Öğrenecekleri gerçek ihanetin doruk noktasıdır.
İktidara gelmek veya orada kalmak için neler yapılabilir? Hakikaten bu çok mu önemli?
Dürüst davranmak zor mu?
Zor gözüküyor.
18 Haziran 2017
Dürüst davranmak zor mu?
Zor gözüküyor.
18 Haziran 2017
2017/11 İSTANBUL
16 Haziran 2017 Cuma
Hesap yaklaşıyor!
Enbiyâ Suresi 1. Ayet: İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler.
2. Ayet: Rab'lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler.
2. Ayet: Rab'lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler.
11 Haziran 2017 Pazar
Karar senin
İsrâ Suresi 15. Ayet: Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.
8 Haziran 2017 Perşembe
O kadar
Ra'd Suresi 36. Ayet: Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur'an ile sevinirler. Fakat gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır."
6 Haziran 2017 Salı
Soru ciddi Usta!
Hûd Suresi 13. Ayet: Yoksa "onu (Kur'an'ı) uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah'tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin."
14. Ayet: Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur'an) ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?
15. Ayet: Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar.
16. Ayet: İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.
14. Ayet: Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur'an) ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?
15. Ayet: Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar.
16. Ayet: İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.
5 Haziran 2017 Pazartesi
Mü'min misin? Müjdeler olsun sana o zaman!
Tevbe Suresi 111. Ayet: Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.
112. Ayet: Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele.
112. Ayet: Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele.
3 Haziran 2017 Cumartesi
Üzerinde düşünmeye değer.
Enfâl Suresi 2. Ayet: Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.
3. Ayet: Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar.
4. Ayet: İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır.
3. Ayet: Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar.
4. Ayet: İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır.
Kıyamet vakti ile uğraşacağına, kendin ile uğraş a insan!
A'râf Suresi 185. Ayet: Allah'ın göklerdeki ve yerdeki mülkiyet ve tasarrufuna, Allah'ın yaratmış olduğu herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık bu Kur'ân'dan sonra başka hangi söze inanacaklar.
186. Ayet: Allah kimi saptırırsa onu yola getirecek bir kimse yoktur. O, onları kendi hâllerine bırakır ve kendi azgınlıkları içinde yuvarlanıp giderler.
187. Ayet: Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
186. Ayet: Allah kimi saptırırsa onu yola getirecek bir kimse yoktur. O, onları kendi hâllerine bırakır ve kendi azgınlıkları içinde yuvarlanıp giderler.
187. Ayet: Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
2 Haziran 2017 Cuma
İktidar sahiplerine uyarı!!
A'râf Suresi 129. Ayet: Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da." Mûsâ, "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk edecek ve sizi bu yerde (Mısır'da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır" dedi.
Yûnus Suresi 14. Ayet: Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik.
Yûnus Suresi 14. Ayet: Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik.
1 Haziran 2017 Perşembe
Haram kılınanlardan bazıları...
En'âm Suresi 151. Ayet: De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız."
152. Ayet: Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil olun. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.
153. Ayet: İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O'nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.
162. Ayet: Ey Muhammed! De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."
163. Ayet: "O'nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim."
152. Ayet: Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil olun. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.
153. Ayet: İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O'nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.
162. Ayet: Ey Muhammed! De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."
163. Ayet: "O'nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)