NOT : "Cinekolok" Şevket Hüner Ağabeyin mahsülü'dür. İlk ondan duymuştum :)
31 Mart 2013 Pazar
Koloni..
KOLONİ - (GERİLİM-MACERA)
Jean-Chrıstophe GRANCE
DOĞAN KİTAP
Kitap Bitiş Tarihi :31 Mart 2013
Jean-Chrıstophe GRANCE
DOĞAN KİTAP
Kitap Bitiş Tarihi :31 Mart 2013
Paris`te bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok, cinayet aleti yok,
yara bere yok... Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosu`nda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu
müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak
için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan
bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler, Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve "siyah bölgeler"...
Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir.
yara bere yok... Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosu`nda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu
müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak
için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan
bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler, Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve "siyah bölgeler"...
Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir.
Onlar Çocuktular...
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı...
Paris’te bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok cinayet aleti yok yara bere yok…
Fransa’nın göbeğinde başka bir ülke olabilir miydi?
Bu ülkeye kim veya kimler göz yumuyordu?
Burada neler yapılmaktadır?
Kaçırılan çocuklar ile öldürülenler arasındaki bağ nedir?
İki polisin çabası cinayetleri açığa kavuşturmaya yetecek midir?
Yoksa…
En mükemmel elmasların saflığındaydılar...
Ne ufak bir lekeleri...Ne de en ufak bir kusurları vardı...
Ve ne de en ufak bir günahları...
Ama onların saflığı kötülüğün saflığıydı...
Paris’te bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok cinayet aleti yok yara bere yok…
Fransa’nın göbeğinde başka bir ülke olabilir miydi?
Bu ülkeye kim veya kimler göz yumuyordu?
Burada neler yapılmaktadır?
Kaçırılan çocuklar ile öldürülenler arasındaki bağ nedir?
İki polisin çabası cinayetleri açığa kavuşturmaya yetecek midir?
Yoksa…
Kitap okumaya devam dostlar. Grange'ın serisini Bay Kavak ile paslaşarak okumaya devam ediyoruz. Kardeşimmmmmm sıradaki gelsin. Bu arada KUR'AN ve Hadis Okumayı unutmayalım dostlar....
Serdar Karamanlı
30 Mart 2013 Cumartesi
28 Mart 2013 Perşembe
27 Mart 2013 Çarşamba
25 Mart 2013 Pazartesi
Gündüzün Adam Aramak...
Çevrenizde
bulunan İnsancıklara dikkat edin. Özelde de Bir o siyasi parti, bu siyasi parti
dolaşan bukalemunlara dikkat edin.
Bunların bir özelliği de Muhafazakar
gözükmesidir. Çevresinde güya dindar gözükürler. İki hanım, biraz para ve bir
düzenin içine girdiklerinde ne din kalır
ne diyanet. Dostlar, dindarlıkları üzerinden sizleri kandırmalarına müsaade etmeyin. Sakalları,
bıraktıkları bıyıkları sizleri kandırmasın. Sakal ve bıyık ADAM olanlar da ve
ADAM kalanlar da iş görür. Nice hanımlar tanıdım, bu anlattığım Münafık din
bezirganlarından daha ADAM'dırlar.
Filozof Diyojen'in "gerçek
adam"ı aramak için gündüz fener yaktığını herkes bilir. Fenerle ne
aradığını soranlara, onların dikkatini çekmiş olmanın hazzıyla, "Adam
arıyorum, adam!" dermiş. Yani demek ister ki, sureta adam/şeklen insan
çok, fakat sireta adam/ahlaki ve manevi açıdan gerçek insan yok...
II. Abdülhamid'in kızı,
babasının hatıratını ihtiva eden kitabında "Bu milletin uğradığı en büyük
sıkıntı kaht-ı rical meselesidir." dediğini nakleder ki; o koca sultan,
sadrazam tayin etmek istemiş, fakat devlet adamı sıfatını taşıyan bir kimseyi
bulamamanın sıkıntısı ile "Ah kaht-ı rical!" diye inlemiş.( http://ra55.blogcu.com/fenerle-adam-arayan-filozof/9877685)
Tarihten
bu iki örneği niye verdim, Sakalları
beyazlaşmaya başlayan dedi ki, şöyle yazsaydın daha iyi olabilirdi "hiç
bir şey değişmemiş" demişti ya Hakikaten değişmemiş
Sureti adam gibi ama içinde “esfelesafilin” taşıyarak yaşıyorlar. Aman dostlar dikkat az da değiller aman ha.
Serdar Karamanlı
25Mart2013
22 Mart 2013 Cuma
21 Mart 2013 Perşembe
Birisinden emanet mal veya para alanların dikkatine...
Ali İmran Suresi 75 nci Ayet
Ehli kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmilere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur" demelerinden dir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar.
Sakalları beyazlaşmaya başlayan dedi ki, şöyle yazsaydın daha iyi olabilirdi "hiç bir şey değişmemiş"
Serdar Karamanlı
21 MART 2013
20 Mart 2013 Çarşamba
Söz verince tutmak ve Borç alınca ödemek..
Rabbimiz söz verip de tutmayanlarla ilgili olarak şöyle hatırlatır
Saff Suresi
2. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
3. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.
Muhammed A.S borç konusun da şöyle söylediği rivayet edilmektedir. "Borcun azından ve çoğundan sakının onun gecesi hüzün ve keder, gündüzü ise zillettir."
Söz verip de tutmamak veya borç alıp zamanın da ödememek bunları yapmayanlar açısından şimdilik bir kaçış olabilir. Ama unutmayalım Ötede kaçış yok bir kardeşiniz olarak uyarıyorum...
Saff Suresi
2. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
3. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.
Muhammed A.S borç konusun da şöyle söylediği rivayet edilmektedir. "Borcun azından ve çoğundan sakının onun gecesi hüzün ve keder, gündüzü ise zillettir."
Söz verip de tutmamak veya borç alıp zamanın da ödememek bunları yapmayanlar açısından şimdilik bir kaçış olabilir. Ama unutmayalım Ötede kaçış yok bir kardeşiniz olarak uyarıyorum...
18 Mart 2013 Pazartesi
17 Mart 2013 Pazar
16 Mart 2013 Cumartesi
Emrolunduğumuz gibi dost doğru olmak
Peygamberin arkadaşlarının rivayet ettiğine göre Kur'an'da Peygambere daha ağır gelen bir ayet olmadığını hatırlatmakla, Peygamber'in "Beni Hud suresi kocattı" dediği aktarılmıştır. Çünkü bu surede Ona "emrolunduğun gibi dost doğru ol" denilmiştir. Şimdi Ayeti hatırlayalım
Hud Suresi 112 Öyle ise emrolunduğun gibi dost doğru ol. Beraberinde sana tabi olanlarda dost doğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görür.
Şimdi bu ayet üzerinden kendimize bakalım, hak etmediğimiz şeyleri almaya meyal bir halimiz var mı? yok mu?
Bunu da yaparken ama herkes yapıyor, ne olmuş ki? tarzında hemen savunmaya geçmemizde toplumun ortak tepkisi.
Toplumun içinde bulunduğu ruh hali, siyasete atılınca hemen su üstüne çıkıyor. Ondan sonra siyaset yapan ve kötü örnek olan kişileri suçluyoruz. Bu onların suçlu olmadığı anlamına gelmez.
Fakat ilk önce temiz olmaya ve temiz kalmaya kendimizden başlamalıyız. Şevket HÜNER ağabeyin dediği gibi "benim sözüm bana geçmiyor ise, başkalarına geçmesini nasıl beklerim." ilk önce ben, benden başlayacağım. Ve hak etmediğim, emek etmediğim hiç bir şeyi elde etmeyeceğim.
Sonra nasıl karşımda ki muhatabıma, İslamın insanı temiz ve erdemli kıldığını anlatabileceğim? İlk önce ben, benden başlayacağım ve aileme örnek olacağım....
16 MART 2013
Serdar Karamanlı
Hud Suresi 112 Öyle ise emrolunduğun gibi dost doğru ol. Beraberinde sana tabi olanlarda dost doğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görür.
Şimdi bu ayet üzerinden kendimize bakalım, hak etmediğimiz şeyleri almaya meyal bir halimiz var mı? yok mu?
Bunu da yaparken ama herkes yapıyor, ne olmuş ki? tarzında hemen savunmaya geçmemizde toplumun ortak tepkisi.
Toplumun içinde bulunduğu ruh hali, siyasete atılınca hemen su üstüne çıkıyor. Ondan sonra siyaset yapan ve kötü örnek olan kişileri suçluyoruz. Bu onların suçlu olmadığı anlamına gelmez.
Fakat ilk önce temiz olmaya ve temiz kalmaya kendimizden başlamalıyız. Şevket HÜNER ağabeyin dediği gibi "benim sözüm bana geçmiyor ise, başkalarına geçmesini nasıl beklerim." ilk önce ben, benden başlayacağım. Ve hak etmediğim, emek etmediğim hiç bir şeyi elde etmeyeceğim.
Sonra nasıl karşımda ki muhatabıma, İslamın insanı temiz ve erdemli kıldığını anlatabileceğim? İlk önce ben, benden başlayacağım ve aileme örnek olacağım....
16 MART 2013
Serdar Karamanlı
15 Mart 2013 Cuma
Müslüman olduğunu söyleyen yöneticilere..
Ali İmran
Suresi 161
Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim
emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin
günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa
uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir.
(Diyanet Vakıf Meali)
14 Mart 2013 Perşembe
13 Mart 2013 Çarşamba
Kuvvetli sözler...
Ey Müslüman hanım efendi!
Yürüdüğün bu mübarek yolda 'diploma'
denen şey senin mendilin bile olamaz. O sadece araçtır. Bunu bil ve öyle yürü!
Nureddin Yıldız .
Nureddin Yıldız .
12 Mart 2013 Salı
Metal Fırtına 1 - Metal Fırtına 2
Politik Kurgu - Roman
Bay Kavak tüm seriye girdim, gayet başarılı ama araya Grange aldım. Güzel moral veren kurgular gazla çalışanlar için ideal olmuş :) :)
Kitabın Bitiş Tarihi : 12 MART 2013
9 Mart 2013 Cumartesi
7 Mart 2013 Perşembe
Sözler..
Yalnızca doğrudan yalan söylememek yeterli değildir. Aynı zamanda kişi dolaylı olarak da yani sessiz kalarak da yalan söylememelidir.
Lev Nikolayeviç Tolstoy
Lev Nikolayeviç Tolstoy
Alak Suresi ardından-2
Musa Şimşekçakan,
Alak suresini zihinlerimize sunarken, bazı başlıklar atmış. Mesela Surenin bütünlüğü, Gizlilik, Hayatı okumak, Yaratılış ve Vahdaniyet, Yaratlış ve Eşitlik vs. Bu başlıklar altında yaptığımız okumalarda Peygamberin hayatın içerisine nasıl nüfuz ettirildiğini görüyoruz. Peki o daha önce böyle değil miydi? Tabi ki öyle idi. Anlatılmak istenen, vahyi ulaştırmak için nasıl bir gayretin içine girdiğidir.
Gizlilik meselesinde, Peygamber şimdilerde ki gibi mi anlatmıştır gizli, anlaşılmaz ve garip pek tabi ki değil. Her şeyden önce anlatacağı muhatabına merhamet ile yaklaştığını, onu incitmeden, aşağılamadan ve asla gizemli olmadan anlatığını, Yaratılış konusunda eşit olduğumuzu, insan ırkının birbirine ait olduğunu ve birbirimizle değer kazana bileceğimizi, bununla beraber asla cesaretimizi kaybetmememiz gerektiğini, Adaleti sürekli yaptığımız kadarı ile Allah'ı (cc) tespih ve tenzih edebileceğimizi, Rabbim Kerim demek, aynı zaman da cömerttir demek olduğunu anlamamızı ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için nasıl mücadele edeceğimizi Peygamber A.S ile öğretiyor ve adeta şöyle söyleniyor. Bu fakirlik, asla Allah'tan değil, paylaşmayan ve kardeş olmaya çalışmayan azgınların yüzündendir. "Yani müşrik bakış açısında paylaşmak yoktur." Buna karşılık Müslümanların yoksulluğu kadere yüklemeden çalışması gerektiğini, eğer bu fakirliği kadere yüklenirse Allah'a büyük bir iftira olacağını, çünkü Onun herkese yetecek kadar nimeti yarattığını hepimizin gördüğünü bizlere hatırlatıyor ki hakikaten bu böyledir.
Vahyi okumaya başlayanların ciddi bir sorumluluk yüklenmeye başlaması, artık Tuğyan etmeyen(haddini aşmayan) bir kul olmaya başlaması demektir. İnsan özgür olarak, dost doğru yolda kendisine zarar veren günahlardan korunarak, suçlara karışmadan, yalan söylemeden, Allah'ın dinine yüz çevirmesidir. Sonuç olarak "Gerçek iyilik, kötülüğün açığa çıkmasına yarar."
Sonuçta Surenin Anlam Akışı İçinde Bağlamı
Artık hayatı ve içindekileri yaratan Rabb'inin adıyla oku. Böylece onun bu yaratılışı sevgiyle başlattığını ve her şeyi belli bir düzen uyum içinde yarattığını göreceksin. Ayrıca insana bilmediği öğreterek ona ne kadar cömert davrandığını da. Yaratılıştaki acziyetini yok sayarak kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören ve cömertliğim karşısında haddini aşan insanı görmüyor musun? Doğruları söyleyerek insanları suç işlemekten alıkoymaya birinin kıldığı namazı nasıl engelleyebiliyor. Peki, o Allah'ın her şeyi gördüğünü bilmiyor mu? Hayır, eğer o bu engelleyici tavrından vazgeçmezse ondan bunun hesabını soracak, onu yalancı ve yasakçı tavrından tutup sürükleyeceğiz. Çağırsın bakalım yandaşlarını/taraftarlarını da görelim. O zaman bizde zebanileri çağıracağız. Hayır hayır! Sakın sen bu yasaklama çabalarına ve gerçeklerin açıkça ortaya dökülmesini engelleyen hiç kimseye boyun eğme; kimi çağırırsa çağırsın korkma, hiç bir şey onun düşündüğü gibi olmayacak! Doğru bildiklerini anlatmayı sürdür. Sadece bana itaat et ve onlara rağmen secdelerinle bana yaklaş.(Sayfa 88)
Daha fazlasını okumak, anlamak istiyorsanız. Bu kitabı okumanız gerekecektir. Ben bu yazılanların ışığında şunu diyorum ve ilan ediyorum.
"Ben kendime, söz geçirebiliyor muyum? Kendime söz geçiremez isem kimse ile uğraşmama gerek yok. Yani ben benden başlayacağım. Beni Kur'an ayetleri ile uyarmanızı kabul ediyorum."
Serdar Karamanlı
7/3/2013
Alak suresini zihinlerimize sunarken, bazı başlıklar atmış. Mesela Surenin bütünlüğü, Gizlilik, Hayatı okumak, Yaratılış ve Vahdaniyet, Yaratlış ve Eşitlik vs. Bu başlıklar altında yaptığımız okumalarda Peygamberin hayatın içerisine nasıl nüfuz ettirildiğini görüyoruz. Peki o daha önce böyle değil miydi? Tabi ki öyle idi. Anlatılmak istenen, vahyi ulaştırmak için nasıl bir gayretin içine girdiğidir.
Gizlilik meselesinde, Peygamber şimdilerde ki gibi mi anlatmıştır gizli, anlaşılmaz ve garip pek tabi ki değil. Her şeyden önce anlatacağı muhatabına merhamet ile yaklaştığını, onu incitmeden, aşağılamadan ve asla gizemli olmadan anlatığını, Yaratılış konusunda eşit olduğumuzu, insan ırkının birbirine ait olduğunu ve birbirimizle değer kazana bileceğimizi, bununla beraber asla cesaretimizi kaybetmememiz gerektiğini, Adaleti sürekli yaptığımız kadarı ile Allah'ı (cc) tespih ve tenzih edebileceğimizi, Rabbim Kerim demek, aynı zaman da cömerttir demek olduğunu anlamamızı ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için nasıl mücadele edeceğimizi Peygamber A.S ile öğretiyor ve adeta şöyle söyleniyor. Bu fakirlik, asla Allah'tan değil, paylaşmayan ve kardeş olmaya çalışmayan azgınların yüzündendir. "Yani müşrik bakış açısında paylaşmak yoktur." Buna karşılık Müslümanların yoksulluğu kadere yüklemeden çalışması gerektiğini, eğer bu fakirliği kadere yüklenirse Allah'a büyük bir iftira olacağını, çünkü Onun herkese yetecek kadar nimeti yarattığını hepimizin gördüğünü bizlere hatırlatıyor ki hakikaten bu böyledir.
Vahyi okumaya başlayanların ciddi bir sorumluluk yüklenmeye başlaması, artık Tuğyan etmeyen(haddini aşmayan) bir kul olmaya başlaması demektir. İnsan özgür olarak, dost doğru yolda kendisine zarar veren günahlardan korunarak, suçlara karışmadan, yalan söylemeden, Allah'ın dinine yüz çevirmesidir. Sonuç olarak "Gerçek iyilik, kötülüğün açığa çıkmasına yarar."
Sonuçta Surenin Anlam Akışı İçinde Bağlamı
Artık hayatı ve içindekileri yaratan Rabb'inin adıyla oku. Böylece onun bu yaratılışı sevgiyle başlattığını ve her şeyi belli bir düzen uyum içinde yarattığını göreceksin. Ayrıca insana bilmediği öğreterek ona ne kadar cömert davrandığını da. Yaratılıştaki acziyetini yok sayarak kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören ve cömertliğim karşısında haddini aşan insanı görmüyor musun? Doğruları söyleyerek insanları suç işlemekten alıkoymaya birinin kıldığı namazı nasıl engelleyebiliyor. Peki, o Allah'ın her şeyi gördüğünü bilmiyor mu? Hayır, eğer o bu engelleyici tavrından vazgeçmezse ondan bunun hesabını soracak, onu yalancı ve yasakçı tavrından tutup sürükleyeceğiz. Çağırsın bakalım yandaşlarını/taraftarlarını da görelim. O zaman bizde zebanileri çağıracağız. Hayır hayır! Sakın sen bu yasaklama çabalarına ve gerçeklerin açıkça ortaya dökülmesini engelleyen hiç kimseye boyun eğme; kimi çağırırsa çağırsın korkma, hiç bir şey onun düşündüğü gibi olmayacak! Doğru bildiklerini anlatmayı sürdür. Sadece bana itaat et ve onlara rağmen secdelerinle bana yaklaş.(Sayfa 88)
Daha fazlasını okumak, anlamak istiyorsanız. Bu kitabı okumanız gerekecektir. Ben bu yazılanların ışığında şunu diyorum ve ilan ediyorum.
"Ben kendime, söz geçirebiliyor muyum? Kendime söz geçiremez isem kimse ile uğraşmama gerek yok. Yani ben benden başlayacağım. Beni Kur'an ayetleri ile uyarmanızı kabul ediyorum."
Serdar Karamanlı
7/3/2013
6 Mart 2013 Çarşamba
3 Mart 2013 Pazar
Kuvvetli Sözler....
Bu gök kubbe altında söylenmedik söz kalmamıştır, ve tekrar tekrar söylenmektedir.
Dudaklardan dökülen ölü kelimelerden uzak duralım. Yaşayana bakalım ve yaşayalım.
Ali TAŞ
Dudaklardan dökülen ölü kelimelerden uzak duralım. Yaşayana bakalım ve yaşayalım.
Ali TAŞ
2 Mart 2013 Cumartesi
1 Mart 2013 Cuma
Uzun Bir Hikaye...
Usta öykücü Mustafa Kutlu’nun ‘Uzun Hikaye’si sinema filmi oluyor. Yönetmenliğini Osman Sınav‘ın, başrolünü Kenan İmirzalıoğlu‘nun üstleneceği filmde istasyonda başlayıp istasyonda biten uzun bir hikâye anlatılıyor. Bulgaristan göçmeni Ali ile annesiz yetiştirdiği oğlunun başından geçen olayları ‘göç’ gerçeği etrafında anlatan bir hikâye…
Artık ne zaman gökyüzüne baksam aklımda sen olacaksın. Ne demişti diyen Aynı gökyüzünün altın da yaşamak, soluk alıp verdiğini bilmek bana mutluluk olarak yetiyor. Neyse Uzun bir hikaye.....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)